Ne güzel pokeliyorduh?

~ 01.03.2016, Yeni Yaklaşımlar ~

Av. Erdem Oktar

Cümle alem gibi ben de Facebook kullanıcısıyım. Ayıp mı? Öyle “eski arkadaşları buluyorum ya” gibi gerekçeler de üretmiyorum. Çok eğlenceli, hızlı ve doğru sayfalara aboneyseniz gündemden çok daha kolay haberdar oluyorsunuz.

Cümle âlem dedim ya, haliyle müvekkiller de Facebook kullanıcısı. Tanıyor olabileceğim kişiler arasında sık sık bazılarıyla karşılaşıyorum. Merak edip profillerini de inceliyorum. Örneğin CMK görevlendirmesinden hatıra bir adamcağız, karakolda ayrı, savcılıkta ayrı, sulh ceza hâkimliğinde ayrı gözyaşı dökmüş; tutuklama kararı çıktığında da kelepçeli ellerini boynuma dolayıp gözyaşları içinde bana sarılmış ve kendisini kurtarmamı istemişti. Yahu ne oluyor? Tutuklular genelde eşleriyle bu şekilde vedalaşıyorlar. Kendimi bir anda aşırı romantik bir ortamda buldum. Neyse ki ilk duruşmayı bile beklemeden tutuklamaya yaptığım itiraz sonuç verdi ve müvekkil tahliye edildi. Vaktiyle kelepçelerle boynuma sarılmasının yarattığı travmadan olsa gerek adamın profiline bir girip inceledim. Durumuna kocaman yazmış: “Beni ancak Tanrı yargılar” Hayda breh, at martini dağlar inlesin müvekkil. Adliye koridorlarında az daha ağzımızda gül tango yapmadığımız kalıyordu, ne ara “Only God can judge me” oldun yahu? Ha benim aslanıma.

Neyse, onu ağır ceza mahkemesi değil de “only God” yargılayadursun, bir müvekkilden arkadaşlık isteği aldım. Konuşmayı çok seven bir arkadaştır kendisi. Telefonda haftada 4-5 kez konuşmazsak peşimize Japon mafyası düşecekmiş gibi bir hissiyatla hareket eder. Çok da esprilidir. “Tam hâkim olacak adam” olduğunu düşünür mesela. Avukat olsa hiçbir ceza işini kaçırmayacağını da söyler. Hukukla ilgilenmek en büyük merakı. Her şeyi bilir. Yargıtay, Danıştay, Suyuştay, Kovuştay, hepsini bir nefeste sayıverir. İşte bu müvekkilin Facebook’tan arkadaşlık teklifi göndermesi üzerine ben bir düşünürüm arkadaş. Kabul etsem bir türlü, etmesem bir türlü. Gönlüm elvermedi, kabul ettim.

Önce beni dürtmeye başladı. Her gün dürtülüyorum. Mütemadiyen dürtük içindeyim. Dürtüle dürtüle sol yanım çürüdü. Kızdım, ben de dürttüm. Ben dürtünce olay “elim sende”ye döndü, habire birbirimizi dürtüp duruyoruz. Be adam, bir dur? Yok. Dürtüyor. Dürtükle dürtük olmayayım diye yanıt vermeyince mesaj yazdı: “Neden pokelemiyorsun?” Yanıt vermedim. Bu sefer fotoğraflarımın hepsini 15 dakika içinde beğendi. Hepsini ama. Öğrenci evinde uykudan uyanır uyanmaz şaka olsun diye çekilen ve etiketlendiğim o iğrenç fotoğrafı bile beğendi. Seri bir şekilde, yüklediğim-etiketlendiğim ne kadar fotoğraf varsa beğenilip bir dürtük daha atıldı. “Fotoğrafları beğendim ona göre” dürtmesi. Cevap vermedim, ne uğraşacağım deliyle.

Bu adam meslek sahibi diye savunma yapmıştım ama galiba hiçbir işte çalışmıyor. Be adam, senin mesain yok mu? Nasıl devamlı bilgisayardasın? “Sabit ikametgâhım var” demiştin, bak o doğruymuş. Sabahtan akşama kadar evde benim profili didiklemekten başka işin gücün yok mu? Hayır, dürtülmeye falan alıştım ama her fotoğrafın ve durum güncellemesinin altına da yorum yapılmaz ki canım. Çocukluk resminin altında “Vay” yorumu yapılmış. Neye şaşırdın, ben anamdan böyle sakallı bıyıklı mı doğdum arkadaş? Bir film afişi paylaşmışım, “Çok yakışmış hocam” diye patlatmış yorumu. Ne yakışmış ulan? Palto mu bu? Afiş. Sevgilimle bir fotoğraf paylaşmışım, hemen yazmış: “Sn. avukatım, yakıosun.” Pürmüz müyüm ben birader? Yakmalı makmalı, sen ne pis adammışsın yahu?

Dürtmeden, yorumdan, beğenmeden, gelen giden mesaj sesinden benim telefon pideci telefonuna döndü. Devamlı bir hareket, titreme, ışık saçma halinde telefon tam mesai çalışıyor. Baktım olacak gibi değil, hiç uyarıda falan bulunmadan adamı sildim ve engelleyiverdim. Engelleyince biter sandım. Engellemenin üzerinden 10 dakika geçmeden telefonum çaldı.

- Sayın avgadım, nassın?

+ İyiyim, sen nasılsın?

- Face’ni mi gapadın?

+ Hıı. Öyle oldu.

- Açsana ya.

+ Efendim?

- Açsana geri. Ne güzel pokeliyorduh?

+ Kapat.

- Kızdın mı?

+ Kapat birader.

- Valla kızdı. Kapadım, iyi geceler.

Bu konuşmadan sonra birkaç hafta rahat ettim. Ne Facebook deli gibi işliyor, ne de telefon çalıp duruyordu. Ancak bir gece aldığım bir SMS’le tüm oyunum bozuldu: “Avgat bey, başka profil açıp baktım, senin profil duruyor. Sen beni engellemişin. Ayıp değil mi?”

Evet ayıp. Artık müvekkillerden gelen Facebook tekliflerini ince eleyip sık dokuyorum; bir daha böyle bir ayıp yapmayayım diye. Hiç olacak iş mi canım? Hem ne güzel pokeliyorduh?

 

solhaber

 

Hits: 1174