AYM, toplu özgürlükler sınavında

“Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” (R.G.: 13.03.2014/ 6529 sy.lı K.).
Yasa başlığı, ülkemizde yasama, yargı ve yürütme organlarının hak ve özgürlüklere saygı duyması ve korumasının ötesinde; “geliştirme” evresine ulaşıldığı izlenimi vermiyor değil. Tam tersine, “geliştirme”, açık bir “gerileme” örtüsü olarak kullanılıyor.
Üç dönemden kesitler
Yıl 1983 (askerî yönetim): Güzergâh belirleme yetkisini mülk? idare âmirine  veren 2911 sayılı TGYK md. 6’ya göre; “Toplantı yerlerinin tespitinde gidiş gelişi, güvenliği bozmayacak ve pazarların kurulmasına engel olmayacak biçimde, toplantıların genel olarak yapıldığı, elektrik tesisatı olan yerler tercih edilir.” (6.10.1983).
Yıl 2001 (Koalisyon Hükümeti): güzergah belirlemeye ilişkin şu yetki Anayasa’dan çıkarıldı: “Şehir düzeninin bozulmasını önlemek amacıyla yetkili idari merci, gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergahı tespit edebilir” (md. 34/2).
Yıl 2014 (AK Parti Hükümeti): md. 6’yı kaldırmak bir yana, daha da genişletildi: “Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı, kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.”(6529 sy.lı K.)
Saptama 1: “vatandaşların günlük yaşantısını zorlaştırmama” ölçütü,  Anayasa md. 34’te yer alan sınırlama nedenlerine yabancı olduğu gibi, 1983 düzenlemesinin bile “sınırları dışında”.
Yeni yasa, durumun vahametini hafifletmek için demokratik görüntüyü ihmal etmiyor: Mülk? idare amirleri, belli parti temsilcileri, belediye başkanları, sendika ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşlerini alır. (İstanbul Valiliği, yer belirlemesi yaptıktan sonra, ilgili kuruluşlara söz konusu “alanlar”ı teyit ettirmek için sınırlı bir süre tanıyor (29.05.2014).
Saptama 2: “günlük yaşantıyı zorlaştırmak”, toplantı ve gösterilerin doğası gereği olduğu halde, valilik, toplantıyı etkisizleştirmek için, “danışma süreci”ni bile işletmiyor.
Sonuç: Yasama ve yürütme, toplantı ve gösteri özgürlüğünü geliştirmek, korumak bir yana, saygı bile göstermeksizin keyfi bir şekilde sınırlandırdı.
Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde…
CHP, 6529 sy.lı Kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdü (9.5.2014). İstem:
1) 2911 sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci tümcesinde geçen; “… ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak …” ibâresinin, “... Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan ...” ibâresinin, “… mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” ibaresinin (…),
2) 2911 sayılı Kanunun 11. maddesine eklenen, “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilir. Elde edilen kayıt ve görüntüler şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaçla kullanılamaz.” ibâresinin,
iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi.
İlk sınav başarısız
Hatırlanacağı üzere AYM, 1 Mayıs yasaklamasına karşı yapılan başvuruyu reddetti. Oysa, kullanımı süreye bağlı olan bu anma günü, AYM için iç başvuru yollarının tüketilmeden karar verebileceği tipik bir başvuru örneğini oluşturmakta idi.
“Parti’nin şiddet aygıtı”
Taksim’de 1 Mayısı anma hakkı bir yana, dolaşım özgürlüğü, çalışma hakkı, gösteri ve ifade özgürlükleri kısıtlandı-yasaklandı; kötü muamele ve işkence uygulandı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, bedensel bütünlük hakkı ihlâl edildi; yaşam hakkı tehdit edildi. Bu uygulama, onbinlerce polis ve TOMA’larla, 31 Mayıs günü,  1. Yıldönümünde “Gezi’yi anma” toplantısını engellemek için yinelendi.
 “Yurttaşların günlük yaşamını zorlaştırma”nın önüne geçme bahanesiyle özgürlüklerin kullanılmasını yasaklayarak,  milyonlarca İstanbullunun günlük yaşamı felç edildi; esnafın çalışma hakkı ihlâl edildi. Kolluk, “Parti’nin şiddet aygıtı”na dönüştürüldü. Bireysel ve toplu özgürlüklerin kullanımı, yerini zincirleme ve bütünsel ihlâllere bıraktı.
 İptal gerekçesi
AYM’nin iptal istemini olumlu karşılaması, haklı bir beklenti.
Adı geçen düzenleme;
-Anayasa md. 34’e ve md. 13’teki güvence ölçütlerine, anayasal nedensellik ilkesine açıkça aykırı.
-İHAS md.11’e ve İHAM  kararlarına aykırı.
-Anayasa md. 90/son kaydına da..
İptal istemi karşısındaki tavrı, özgürlükler yönündeki açılımı konusunda tam bir test niteliğinde AYM için (BirGün, 5 Haziran 2014)

Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2174