Parlamentarizm kalkıyor, ama başkanlık gelmiyor.

 

Bir tatil günü tarihsiz olarak B. Yıldırım imzalı TBMM Başkanlığı’na sunulan Anayasa değişikliği teklifi, siyasal rejim-siyasal sistem çatışmacı ekseninde ele alınıyor.

Hükümet ve çevrelerine göre, bu bir sistem değişikliği; muhalefete göre ise, bu bir rejim değişikliği.

Uzman gözüyle durum ne? Her ikisi de. Ama şu farkla: Aslında rejim değişikliğinden çok, yürürlükteki ‘anayasal düzen ilgası’ söz konusu. Yani, parlamenter rejimden başkanlık rejimine veya parlamenter hükümet sisteminden başkanlık hükümet sistemine geçiş yok. Peki, ne var?

Kaldırılmak ve getirilmek istenen: Bazı sapmalara karşın, parlamenter rejim çerçevesine dayanan hükümet sistemi terk ediliyor. Ne var ki, kurulmak istenen hükümet sistemi, başkanlık değil. Başkanlık olmayışı, hükümetin lağvedilmesinden kaynaklanmıyor sadece; aynı zamanda başkanlık rejimini belirleyen özelliklerin de dışında kalıyor.

Başkanlık: Karşılıklı bağımsızlık
Başkanlık rejimini niteleyen ana özellik, yargı bağımsızlığı temelinde yasama ve yürütme arasında geçerli olan ‘karşılıklı bağımsızlık’ ilkesi. Bu dört açıdan geçerli: Yasama ve yürütmenin;

- yapısal oluşumu,

-görev ve yetkileri,

-işlev ve işleyişi,

-sona ermesi,

bakımlarından karşılıklı bağımsızlığı.

Parlamenter: Karşılıklı bağımlılık

Bu dörtlü karşılıklılık ilkesi, parlamenter rejimde yerini ‘karşılıklı bağımlılık’ ilişkisine bırakıyor: Yasama ve yürütmenin;

-oluşumu,

-görev ve yetkileri,

-işlev ve işleyişi,

-sona ermesi,

bakımlarından ‘karşılıklı bağımlılığı’.

Teklif: Karşılıklılık yok…
AK Parti kurmaylarının parlamenter rejime yönelttikleri başlıca eleştiriyi hatırlayalım: TBMM, Hükümet’in güdümünde. Bunu gidermenin birçok yolu –bakanlığa atanan kişinin milletvekilliğinin düşmesi, Teklif’teki gibi- bulunduğu halde; çözüm, rejim içinde değil dışında arandı.

Anayasa Komisyonu’nda görüşülmekte olan Teklif, yasama ve yürütme arasında ‘karşılıklı bağımsızlık’ bir yana, ‘karşılıklı bağımlılık’ ilkesinden bile uzak. Daha doğrusu, bağımsızlık ve bağımlılık var; ama ‘karşılıklı’ değil. Nasıl?

(Yürütme yerine) kurumlar üstü ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı, ona bağımlı bir Meclis var:

-Oluşumu: CB seçimiyle aynı anda ve parti başkanı olması nedeniyle kendisinin belirleyeceği adayların Meclis çoğunluğunu oluşturmasına yönelik bir düzenleme,

-Görev ve yetkileri: 1982 Anayasasında hükümete yetki kanunu ile verilen KHK yetkisi, Teklif’e göre, CB tarafından, Anayasa’da açıkça ‘kanun’a yollama yapılmayan her konuda kullanılabilecek; Bakanlıklar üzerinde her türlü düzenleme yapabilecek. Öte yandan; CB, yetki yasasına gerek olmaksızın kararname çıkarabilecek, tıpkı OHAL KHK’leri gibi. Ama hepsini tek başına ‘Cumhurbaşkanı Kararnamesi’ adı altında yapacak. Buna karşılık, düzenleme yetkisi bakımından yasama organının genelliği ve asliliği ilkesi ortadan kalkacak; sadece belli alanlara indirgenmiş olacak.

-İşlev ve işleyiş: Bütçe Kanun teklifi ve belirtilenler ötesinde, CB’nin tüm düzenleme yetkileri, yasama ve yürütme işlev ve işleyiş dengesini altüst edecek. Buna karşılık, Meclis’in CB ve maiyetindekiler üzerindeki denetim yetkisi de tamamen göstermelik kalacak. Şöyle ki, CB partisinin TBMM’de çoğunluk elde etmesi mantığına dayanan Teklif, soruşturma önergesi verilebilmesi için bile salt çoğunluk, soruşturma açılması için 3/5, yüce divana sevk için 2/3 çoğunluk sayısı arandığına göre, sorumluluk mekanizması kâğıt üstünde kalacak. Öyle ki; aynı usul, görev sonrası dönemler için de öngörüldüğünden, görevden kaynaklı suçlar ömür boyu cezasız kalabilecek.

-Sona erme; CB ve TBMM seçimleri birlikte yenileneceğinden, görevin sona ermesindeki karşılıklı bağımsızlık ilkesi de geçerli olmayacak.

Sonuç olarak; tek yanlı çifte bağımsızlık var: siyasi ve hukuki bakımdan. Meclis’in ise, CB’ye çok yönlü bağımlılığı var.

Çoğulcu siyasal rejim dışı ve Anayasa’ya aykırı
TBMM, hükümet karşısında bağımsız hale gelmesi bahanesiyle parlamenter rejim lağvedilirken, tam tersine tek yanlı olarak güdümlü kılınıyor. Başka bir deyişle, Teklif, ‘parlamenter rejimi ilga ederken, başkanlık rejimini ihdas etmiyor’. Kurulmak istenen yönetim şekli, yarı-başkanlık ve meclis hükümeti de olmadığına göre, nedir?

Siyasal rejimler veya hükümet biçimleri, yargı bağımsızlığı ekseninde, yasama ve yürütme arasındaki ilişkiler bağlamında anlam kazanır. Yürütme organını bile lağvederek, yürütme yetkisinin tümünü, yasama yetkisini kısmen tek kişinin uhdesine yönlendirmeyi, yargı örgütünü de aynı kişinin güdümü altına almayı öngören Teklif, erkler ayrılığı şeması dışında kalmakta ve çoğulcu siyasal rejimlere yabancı bir düzenlemenin kapısını aralamakta. Haliyle, Anayasa’nın değişmez kuralı olan Cumhuriyet’in ‘demokratik hukuk devleti’ niteliğine (md.2) açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

 

 

 

 

Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 5022