Çin’de Deng’in reformları, öngörüsünde yer alan çelişkiyi Lifu Yin’in betimlediği planlama yöntemleri ile piyasa mekanizması arasında uyumlu iki yol sentezi ile çözdü.
ABD emperyalizmi 1980 sonrasında, dünya ekonomisini sermayenin sınırsız tahakkümünü sağlayacak doğrultuda biçimlendirmeye kalkıştı. Tasarının bütünü de, zaman içinde neoliberal küreselleşme olarak adlandırıldı.
Neoliberal küreselleşmenin gelişme aşamalarını ve (“kopuşlara yol açan”) bir bunalıma sürüklenmesini bu köşedeki son yazıda gözden geçirdim.1Obama döneminde dünya ekonomisini uluslararası şirketlerin yönetimine devreden ihtiraslı bir mutlak kapitalizm tasarımının 2017’ de Trump tarafından baltalandığını; 2023’te başlayarak da neoliberal küreselleşmeden bir kopuşun ABD’de açıkça savunulduğunu, giderek benimsendiğini açıkladık.
“Kopuş” uygulamaları içinde Çin’e karşı yürütülen ekonomik savaş, neoliberal ilkeleri çiğnediği için önem taşır. Bu “savaş”ın kökeninde de Obama yönetiminin Çin’i uluslar-arası bir tehdit olarak belirleyen stratejisi yatıyor. Trump ve Biden dönemlerinde de bu ekonomik savaş, serbest ticaret ilkeleri çiğnenerek ve sermaye hareketlerini köstekleyen ekonomik yaptırımlarla uygulandı.
İncelemeler, sözü geçen ekonomik savaşın, son tahlilde (“göreli” olarak) ABD aleyhine sonuç verdiğini saptadı, açıkladı. ABD’nin neoliberal küreselleşmeden kopuşunu savunan metinlerde de olumlu örnek olarak “Çin modelinin” vurgulandığını gösterdik. Örneğin Amerika’dan Wang ve Kroeber, Çin’in ekonomik üstünlüğünü planlamanın korunmasında, özel olarak da Made in China 2025 adındaki uzun vadeli sanayi programında görmektedir.
“Çin modeli”nin özelliklerini, (varsa) özgünlüğünü, o ülkeden iktisatçılardan da izlemek gerekir. Aşağıda da bu özellikleri taşıyan bir makale2 değerlendiriliyor.
Justin Lifu Yin, Peking Üniversitesi’nde profesör, Ulusal Kalkınma Okulu (UKO) Onursal Dekanı, “Yeni Yapısal İktisat Estitüsü”nün başkanıdır. 2008-2012’de de Dünya Bankası’nda Kıdemli Başkan Yardımcısı olmuştur.
Lifu Yin, “Çin modeli” terimini kullanmıyor. Makalenin başlığındaki “Çin yükselişinin mantığı”, aynı anlamda yorumlanabilir.
Yazara göre, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), büyüme göstergeleri açısından dünya iktisat tarihinde benzersiz bir olgudur: Çin, 20’nci yüzyılın bitimi ile 21’nci yüzyılın başlangıcını kapsayan yaklaşık yarım yüzyıllık bir zaman dilimi içinde, çok yüksek bir büyüme temposunu kesintisiz gerçekleştiren bir ülkedir. Lifu Yin’in makalesinden aktaralım:
“1978 sonrasının 16 yılına veya 1995’ten başlatırsak sonraki 30 yıla baktığımızda Çin’in dünyada en hızlı (aynı sırayla %9,7 ve %8,3) büyüyen ekonomi olduğu gözlenecektir. Üstelik bu dönemlerde sistemik bir finansal veya ekonomik kriz yaşamayan tek ülkedir. Çin, bu tür krizlerden geçmemekle kalmamış; sağladığı hızlı büyüme sayesinde kriz yaşayan ülkelerin bunalımdan çıkışını hızlandırmıştır.”
Bu son tespite uyan tipik örnek, 2008-2009 yıllarıdır. Dünya finansal krizi Batı ülkelerinin tümünü küçültürken Çin ekonomisi bu iki yılda yüzde 9,5’luk bir tempoyla büyümekteydi. Bunalımdaki ülkelere yönelttiği canlı ithalat talebinin Batı’daki krizi frenlediği o tarihlerde belirlenmişti.
Lifu Yin, karşılaştırmayı benzer dönemlerde yüksek büyüme tempoları şaşkınlık yaratan “mucize örnekleri” ile de yapıyor: Örneğin 20’nci yüzyıl tamamlanırken dört Asya kaplanı (Güney Kore, Taiwan, Singapur, Hong Kong) otuz yıllık çok yüksek büyüme tempoları yaşamaktaydı.1998-2001 Doğu Asya finansal krizi öncelikle bu ülkeleri sarstı. Lifu Yin bu ülkelerin “on kayıp yıla sürüklenecekleri öngörülerinin yaygınlaştığını” hatırlatıyor. Çin bu dönemde ulusal parasının değerini koruyarak ve ortalama yüzde 8’lik büyüme temposunu sürdürerek “komşusu olan bu ekonomilerin iki yılda toparlanmasına katkı yaptı”.
Lifu Yin, “Çin Yükselişi”ni, 1978-sonrasından başlatıyor. 1979’daki “sıçrama”, Deng Şiao Ping’in kaynak tahsisinde piyasa ilişkilerine geniş bir alan sağlayan reformlarıdır.
ÇHC’nin ilk otuz yılı (1949-1978), Sovyetler Birliği’nden esinlenilmiş merkezî planlama yöntemlerinin uygulandığı dönemdir. Lifu Yin, bu dönemde “gelişmiş ülkelerle Çin arasındaki büyük mesafenin daraltılmasının ulusal bir hedef yapıldığını, bu ekonomilerde ise teknolojisi olgun, sermaye-yoğun ağır sanayilerin öne-çıktığını” vurguluyor. Üstelik ÇHC bir yaşına girmeden, ABD ve müttefiklerine karşı Kore’de savaşmak zorunda kaldı ve “ekonomik önceliklerine bir savunma sanayisi inşa gereği eklendi. Bu nedenlerle Çin, gelişmiş ülkeleri andıran ağır-sanayilere yönelmek zorunda kaldı.”
Lifu Yin devam ediyor: “Bu sanayi kollarına yönelmek, o tarihlerde sermayesi kıt bir ekonomi olan Çin üretim maliyetlerinin gelişkin ülkelerden daha pahalı olması ile sonuçlandı. Bu koşullarda oluşturulan yeni sanayi kollarını yaşatabilmesi için devlet, koruma, teşvik ve sübvansiyon yöntemleri kullandı.”
Lifu Yin, benzer koşullarla karşılaşan “Güney” ülkelerinin neoliberal reçeteleri uygulamak zorunda kaldıklarını hatırlatıyor. “Ticarîleşme, özelleştirme, devletin işlevlerini bütçeleri denkleştirmekle sınırlamak, istikrar önceliği izlemek zorunda bırakılan ülkeler, çöküntü, durgunlaşma, kalıcı krizler, yolsuzluğun ağırlaşması ve bölüşümün daha da bozulması ile karşılaştı. Sonuçlar, teorik beklentilerle uyuşmadı.”
Lifu Yin, sonraki Çin modelinin özelliğini vurguluyor: Merkezî planlama yöntemleri ile piyasa mekanizması arasında uyumlu bir sentez… Lifu Yin, bu sentezi paralel seyreden iki yol (“two track”) olarak adlandırıyor: “Eskiler, kıdemliler için eski kuralların, yeni-yetmeler için yeni kuralların geçerli olduğu iki paralel yol stratejisi izlendi. Ekonomik uyum böyle korundu.”
“Eskiler”, merkezî planlama modelinin oyuncuları, kuralları, kurumlarıdır. Planlama örgütü, beş yıllık plan belgeleri, devlet işletmeleri, merkezî ve yerel bütçelerden yatırımları, teşvikler… “Yeni yetmeler”, piyasa mekanizmasının türettiği özel şirketler; sınıf arkadaşı mühendislerin, teknisyenlerin, uzmanların oluşturduğu küçük girişimlerdir. Bunlar da yasaları çiğnememek, vergileri ödemek kaydıyla serbest piyasa kurallarını uygulayacaktır.
ÇHC Anayasası’nda ve Şi Jinping liderliğinde devleti yönetmek, siyaseti yönlendirmek, sermayenin değil, ÇKP’nin tekelindedir. Bu tekelin işleyişi ve yorumu ayrı bir yazının konusudur.
Onun yerine sözü, 1979 Sıçraması’nın mimarı Deng’e bırakalım.
Çin’de 1979 Sıçraması tartışmaları sırasında Deng Şiaoping’in yaptığı bir uyarı var: “Üretim güçlerini geliştiremeyen bir sosyalizm varlığını da sürdüremez…” Hatırladığım kadarıyla bu uyarı 33 yıl sonra Şi Jinping’in ÇKP Genel Sekreterliğe gelişi sonrasında Parti-içinde başlatılan “SSCB niçin dağıldı?” tartışmaları sırasında yayımlanmıştı.
Mao’nun silah arkadaşı ve yakın yoldaşı Deng’in bu öngörüyü veya uyarıyı Ekonomi Politiğin Eleştirilmesine Katkı’da yer alan tarihsel maddeciliğin temel önermelerinden esinlenerek yaptığı açıktır. Marx’ın ünlü metninden aktaralım:
“Gelişmelerinin belli bir safhasında maddi üretim güçleri, mevcut üretim ilişkileriyle ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkileriyle çatışırlar. Bu ilişkiler, üretim güçlerinin gelişme şekilleri iken, bunları köstekleyen birer zincir olurlar. O zaman bir sosyal ihtilal devri başlar.”3
Deng’in uyarısı Sovyet planlamasının tıkandığı, Rus ekonomisinin durgunlaştığı, ekonomik “reformlar” üzerinde anlamsız tartışmaların yığıldığı 1979 civarında yapıldı. Öngörü, en kötümser (bir karşı devrim) biçimiyle on yıl sonra gerçekleşti. SSCB dağılarak yok oldu. Yeni üretim ilişkileri bir oligarklar kapitalizmidir. Putin sonrasında ekonomi toparlanıncaya kadar Rusya’da sefalet, işsizlik yaygınlaştı, yaşam beklentisi düştü.
Çin’de ise Deng’in reformları, öngörüsünde yer alan çelişkiyi Lifu Yin’in betimlediği planlama yöntemleri ile piyasa mekanizması arasında uyumlu iki yol sentezi ile çözdü.
ÇHC bugün istisnaî bir dinamizmle dünya ekonomisinin teknoloji liderliğine yürümektedir.
“Neoliberal küreselleş0000meden kopuşlar: ABD ve Çin”, 10 Ekim 2025.
Justin Lifu Yin, “The Logic of China’s Rise”, Pekingnology, 5 Ekim 2025. Özgün makale, 25 Eylül 2025’te UKO web sitesinde yayımlanmış, İngilizce çeviriyi yazar denetlemiştir.
Marx-Engels Selected Works,Moscow 1982, ss.365-374.