"301" İÇİN YARDIM KAMPANYASI MI, HERKES İÇİN SOSYAL DEVLET Mİ?

~ 19.05.2014, Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU ~

Türkiye’yi sarsan Soma felaketinin üzerinden bir hafta geçti. Aramalar sonlandırıldı, ölü sayısının altı çizilerek zabıt tamamlandı adeta. Adli soruşturmada gözaltı ve tutuklamalar başladı. Milletvekilleri Meclis’e dönüp, politik çalışmalarına kaldıkları yerden başladılar.

Cenaze kaldırıldı, cemaat dağıldı, konu komşu evine döndü…

Cenaze evlerinde yaşam, mezara konulanlardan yoksun sürmekte artık…

Ağır ağır dönmekte çarkları düzenin yeniden…

Yaşam yeni günle sürmekte, “301” eksik ya da “301”  fazla…

***

Günlerdir enine boyuna konuşulan, kavga gürültü arasında duyulan duyulmayan tüm sözler söylendi, madene, ölüme, kömüre, yeraltına, emeğe, sömürüye ve Soma’ya dair.

Ve “yaraları sarma” çabaları…

Cenazeleri kaldırmak, yaralılara sağlık yardımı, uyumlaştırma çalışmaları, hak arama konusundaki hukuki yardım girişimleri ve benzer birçok çalışmanın yanında, böyle zamanlara özgü en yaygın toplumsal refleksimiz olan yardım kampanyaları da başlatıldı birçok koldan.

Spor kulüpleri, medya kuruluşları, meslek örgütleri ve devlet yardım kampanyaları başlattı. İlerleyen zamanlarda, medyanın ilgisi sürdükçe başlatılan kampanyalara yenileri eklenebileceği gibi, el altından bazı dolandırıcıların da kampanyalardan nemalanma yoluna gidebileceği kuvvetle muhtemeldir.

***

Şimdi burada, “dünyanın hiçbir yerinde böyle şey olmaz” ya da “gelişmiş ülkelerde yardım kampanyası görülmez” türünden ukalalıkta bulunmayacağım. Ancak uygar bir toplumda, bu türden felaketlere karşı yasal olarak düzenlenmiş olağanüstü hal yardımlarının olması gerektiğini düşünüyorum.

Zorda olanlara yardım elini uzatmak çok değerli ve insanca bir özellik. Ama daha dar toplumsal örgütlenmelerde işlevsel olabilen bir özellik… Söz gelimi, köy halkının yardıma muhtaç komşularına yardım etmesi gibi.

Ülke çapında bir yardım kampanyası ise ancak tek elden ve sıkı bir denetimle sağlıklı yürütülebilir. Böyle bir kampanya ise yardım kampanyası değil, olağanüstü duruma özgü bir dayanışma vergisi olarak düzenlenmelidir.

Bu tür yardım kampanyalarının çoğunlukla kötü niyetli kişilerce istismar edildiğine hayatımız boyunca ve ülkemizin yakın tarihinde çokça tanık olmuşuzdur.

Cami çıkışlarında, Talebe Yetiştirme Cemiyetleri ve Cami Yaptırma Vakıfları’na toplanan paralar, Deniz Feneri, Bosna Yardımları, Van Kampanyaları, 17 Ağustoslar, 17 Aralıklar…

Pardon…

***

Soma için başlatılan yardım kampanyalarının da belki iyi niyetli ama bu bağlamda yanlış olduğunu düşünüyorum.

Sosyal devlet, sigortasız işçi çalıştırılmasına asla izin vermez ve sigortalının karşılaşabileceği her türlü riski en yüksek oranda güvence altına alır.

Sosyal devlet, yurttaşını onun bunun himmetine muhtaç etmez.

Sosyal devlet sadaka toplamaz. Gerekirse vergi toplar.

Sosyal devlet sadaka dağıtmaz. Yaslar çerçevesinde, hak sahiplerine sosyal yardım yapar, ücret ve tazminat öder.

***

Sadaka olarak yurttaşlarına kömür dağıtanların foyası Soma’da ortaya çıkmıştır. Onlar sadakalarının karşılığında mutlak itaat ve zamanı geldiğinde oy isterler. Bu onların fıtratında var.

Biz neden, hak mücadelesinin bayraktarlığını yapmak yerine onlar gibi sadakacılık yapalım?

Reklama mı yoksa oya mı ihtiyacımız var?

Topladığımız paralarla, katlettikleri “301” işçinin yakınlarını ihya edersek, vicdanımızı mı rahatlatmış olacağız, ocağın ve Türkiye’nin patronları gibi?

***

Patron bahşişine, zengin himmetine ve sadaka kampanyalarına HAYIR...

Onurlu bir yaşam için hak arama mücadelelerine EVET…

 

 

 

Av. Abdurrahman BAYRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2171