SOLUKLAŞAN DEVLET SURİYE (III)
Suriye’deki Hıristiyan Toplumu:
Hıristiyan nüfusun Esat güçlerinin de ve muhalif güçlerin de saldırısına maruz kaldığı düşünülmektedir1.
Bu nedenle de Hıristiyan nüfus gerek ülke dışına ve gerekse ülke içerisinde yer değiştirmek zorunda bırakılmıştır/kalmıştır.
Hıristiyan nüfus imkanlar çerçevesinde komşu ülkelere ya da ABD ve Avrupa ülkelerine geçiş yapma gayreti içerisindedirler. İnsan ticareti yapanlar $ 20.000 karşılığında isteyenlerin ülkeden ayrılmalarını sağlayabilmektedirler.
Ülkeden ayrılışın maksadı, artık ülkede can güvenliğinin kalmamış olmasıdır2.
Hıristiyan nüfusun karşı karşıya bulunduğu şartlar uluslararası toplum ve bağımsız insan hakları dernekleri tarafından yakından izlenmektedir.
Suriye’deki Dürzi Toplumu:
Suriye’nin güneyindeki dağlık bölgede yaşayan Dürzi nüfus, çoğunluğu bölge ülkelerinde yaşayan toplam nüfusun %50 kadarını temsil etmektedir. İsrail’de yaşayan Dürzi nüfus ile de yakın ilişkileri bulunmaktadır3.
Başlangıçtan itibaren Esat yönetimine karşı olan Dürzi toplumu, muhalif güçlere destek vermiştir4. Ancak, son bir yıl içerisinde muhalif güçlerin tümüyle Sünni anlayış çerçevesinde hareket ettiği ve radikal İslamcı grupların aşırı şiddet uyguladığı algılaması Dürzi toplumun da geri çekilmesine neden olmuştur5.
Dürzi nüfus daha tarafsız bir tavır içerisine girmiştir. Esat güçleri içerisinde görev yapanların Dürzi bölgesine geçmeleri ve buna karşılık tek bir Suriyeliye de silah çekmeyecekleri, zarar vermeyecekleri şeklinde açıklamalar yapmışlardır.
Dürzi toplumun başlangıçtan itibaren süreci yakından izlediği ve daha çok kendi varlıklarını savunma amacıyla hareket ettiği düşünülmektedir.
Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar ile Devletlerin Çalışmaları:
BM Güvenlik Konseyi Kararları:
Suriye’deki çatışma sürecinin başlaması uluslararası toplumu da harekete geçirmiştir. Başta BM olmak üzere karşı olan/destek veren devletler, hükümet-dışı organizasyonlar (HDO) ve sivil toplum örgütleri de harekete geçmişlerdir.
Suriye’de çatışma sürecinin başladığı tarihten sonra BM Güvenlik Konseyi tarafından kararlar alınmıştır. 2012 yılı içerisinde alınan kararlar ile Suriye’ye “Gözlem Görevi Heyeti” ve ayrıca “Denetim Görevi Heyeti” gönderilmiştir.
Silahsız 30 askeri elemandan oluşan birinci heyetin görevi, ülkede kapsamlı bir görev kuvvetinin sorumluluk almasına kadar geçen süre içerisinde çatışan taraflar ile temas kurmak suretiyle bir ateşkes için ortam hazırlamaktır6.
İkinci heyetin görevi ise (UNSMIS); Kofi Annan tarafından geliştirilen “Suriye Barış Planı”nın” uygulanmasını gözlemlemektir7. Silahsız 300 kadar askeri personelden oluşan ve üç ay süre için görevlendirilen heyet, aynı zamanda 6 aşamalı planın uygulanmasına destek vermek için gönderilmiştir. Ancak, Haziran 2012 ayı ilk yarısında Suriye’de tırmanan şiddet olayları nedeni ile bu görev askıya alınmıştır. Bu heyetin görev süresinin uzatılması konusunda Temmuz 2013 ayı içerisinde yapılan oylamadan olumlu sonuç çıkmamıştır.
BM tarafından alınan üçüncü karar ise “Gözlem Heyeti”nin görev süresini; “ağır silahların kullanılmasının önlenemediği, şiddetin derecesinin arzu edildiği şekilde düşürülemediği” takdirde bir daha uzatılmamak üzere son kez 30 gün için uzatmak olmuştur8.
BM tarafından alınan kararlardan ve uygulamalardan arzu edilen sonuç elde edilememiştir. Çatışan tarafların destek vermemesi, muhalif güçlerin temsil edilememe sorunu ve BMGK daimi üyesi ülkelerin uzlaşamaması gibi sorunlar olumlu bir sonuç alınmasına engel olmuştur. Annan Planı uygulanamamıştır9. Suriye’deki sivil/iç savaş nedeniyle Suriye’de bir BM gücü bulunmamaktadır.
Suriye’de son bir yıl içerisinde yaşanan gelişmelerin uluslararası toplumun algılamasında da bir değişikliğe yol açtığı/açabileceği düşünülmektedir.
Çatışmanın daha çok etnik ve dini bir zemine kaydığı, muhalif gücün ağırlıklı olarak Sünni karakter kazandığı ve ölçüsüz şiddet kullanan (İslamcı) terör örgütlerinin çatışma ortamına müdahil olduğu şeklinde bir kanaat oluşmaya başlamıştır.
Bu koşullar altında uluslararası kurum ve kuruluşlar ile uluslararası toplumun yeniden bir durum değerlendirmesi yapması hususunun uzak bir olasılık olmadığı düşünülmektedir.
BM, uygun koşullar oluşuncaya değin Suriye’deki uluslararası karakter taşımayan çatışma ortamına müdahale konusunda beklemeyi tercih etmiştir/etmektedir.
(AB) Avrupa Konseyi Kararları:
Mart 2011 ayı içerisinde Suriye’de şiddet olaylarının tırmanması, askeri ve yarı askeri güçlerin sivil halka orantısız güç kullanması uluslararası kamuoyunun harekete geçmesine neden olmuştur. Bu çerçevede BMGK tarafından kararlar alınmış ve ABD de Suriye’ye karşı önlem alacağını açıklamıştır. Bu gelişmelere paralel olarak AB de aldığı kararlar ile uluslararası toplum ile birlikte yeni koşullara göre Suriye politikasını şekillendirmiştir.
AB tarafından Suriye’deki gelişmeler göz önünde bulundurularak alınan kararlarda önemli hususlara vurgu yapılmıştır10. Uluslararası kamuoyuna yansıyan ve dikkat çeken konular silah sevkiyatının önlenmesi/kaldırılması ile ilgili olan kararlardır. Ancak, “Dışişleri Konseyi” toplantısında Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne vurgu yapılarak, Esat yönetimi de dahil olmak üzere taraflar ile iletişim kurulmak suretiyle politik bir çözüm üretilmesine ve demokratik bir geçiş sürecine duyulan ihtiyaca da dikkat çekilmiştir11.
Bu arada, 2013 yılının birinci yarısı içerisinde Suriye’de muhalif güçlerin Beşar Esat’a bağlı güçlere bir üstünlük sağlayamaması gerekçe gösterilerek; Suriye’deki bütün taraflara yönelik silah sevkiyatını yasaklayan kararın gevşetilmesi ve muhalif güçlere destek verilmesi istikametinde AB içerisinde bir anlayış ortaya çıkmıştır12.
Türkiye’nin uluslararası ortamda bu istikametteki ısrarlı taleplerinin de bu anlayışın ortaya çıkmasına katkı sağladığını söylemek mümkündür.
Ancak, AB bünyesinde İngiltere ile Fransa tarafından öne çıkarılan bu talebin uluslararası ortama önemli yansımaları olmuş ve RF ile İİC açıklamalar yapmak suretiyle bu gelişmelere kayıtsız kalamayacaklarını açıklamışlardır13.
Suriye’deki çatışma ortamının boyutlarının ve taraflarının genişlemesi ve çeşitlenmesi riski ortaya çıkmıştır. Lübnan’daki İran destekli Hizbullah örgütü ve İran’dan sevk edilen Kudüs Kuvveti aktif olarak Esad güçlerinin yanında Suriye’deki çatışmalara katılmışlardır.14.
Bu arada, İngiltere Parlamentosu’nun Suriye’ye silah sevkiyatı yapılmasını mümkün kılmayacak bir karar alması ise dikkat çekmiştir15.
Cenevre Konferansı Süreci:
Suriye’de çatışmaların başlamasından sonra BM öncülüğündeki girişimler sonucunda Haziran 2012 ayı içerisinde Cenevre/İsviçre’de bir “Barış Konferansı” düzenlenebilmiştir. Katılımcılar bir metin üzerinde uzlaşma sağlamış ve “Sonuç Bildirisi” yayımlanmıştır16.
Konferansa BM, AB, ve Arap Devletleri İttifakı ile 9 ülkenin dışişleri bakanları “Suriye Girişim Grubu” adı altında katılmışlardır17.
Katılımcılar Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, ulusal birliği, toprak bütünlüğü ile ülkede uygulanan şiddet ve insan hakları ihlalleri konularının acilen ve öncelikle ele alınmasını talep etmişlerdir. Suriye öncülüğünde, bağımsız ve demokratik bir zeminde sürdürülecek Suriye halkının da meşru arzularını karşılayacak bir politik geçiş süreci konusundaki mutabakatlarını açıklamışlardır.
BM Suriye Özel Temsilcisi tarafından yürütülecek çalışmaların ve Suriye öncülüğünde başlatılacak politik sürecin desteklenmesi konusunda uzlaşma sağlanmıştır.
Ayrıca, katılımcılar BM (Suriye Özel temsilcisi) tarafından hazırlanan 6 aşamalı planın ve şiddetin acilen durdurulması hakkındaki BMGK kararlarının tümüyle uygulanması hususunu da tespit etmişlerdir.
Konferans tarihinden bu yana bir yıl geçmesine rağmen Suriye’de arzu edilen sonuç alınamamıştır. Çatışmanın tarafları daha da çeşitlenmiş, şiddetin düzeyi artmış, halkın mağduriyeti de önlenememiştir.
Mayıs 2013 ayı içerisinde ABD ve RF dışişleri bakanlarının Moskova’da yaptıkları görüşme sonrasında, Cenevre’de bu kez çatışan tarafların da temsil edildiği ikinci bir konferans toplanması için girişimler başlatılmıştır18. Ancak, bu konferansta tarafların nasıl temsil edileceği hususu ve katılımcı ülkelerin belirlenmesi ile Suriye’nin geleceğine ilişkin görüş ayrılıkları konferans için uygun bir ortamın oluşmasına engel olmuştur. Suriye Özel Temsilcisi’nin bu konudaki çalışmaları devam etmektedir19.
Çatışan bütün taraflar ile Kürt tarafın ise konferans tarihine kadar Suriye’de durum üstünlüğü sağlama gayreti içerisinde olacakları düşünülmektedir.
G8 Zirvesi:
Haziran 2013 ayı içerisinde toplanan G8 ülkeleri Suriye ile ilgili saptamalarını ve sorunun çözümüne ilişkin ortak görüşlerini sonuç bildirgesine yansıtmışlardır. Katılımcılar, insani kayıpların önlenmesi, barış ve istikrarın sağlanması için politik yöntemleri kullanmak suretiyle Suriye halkına destek verecekleri konusundaki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.
G8 ülkeleri birleşik, her kesimi temsil eden ve demokratik bir Suriye için politik bir sürecin desteklenmesi istikametindeki taahhütlerini yinelemişlerdir20.
Üçüncü bölümün sonudur.
Av. Reha Taşkesen
Ankara, 25.08.2013
SOLUKLAŞAN DEVLET SURİYE (I)
SOLUKLAŞAN DEVLET SURİYE (II)
Hits: 2356