Fişleyen, "Milli İrade" mi?

Türk Hava Yolları’yla uçan vatandaşlar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda okuyan öğrenci ve ailelerinin tüm özel bilgileri, attıkları mailler artık MİT’te. Maillerimizden telefonlarımıza, fotoğraflarımızdan aldığımız puanlara, telefon bilgilerimizden aile ve yakınlarımızın özel hayatına varıncaya kadar tüm bilgiler ‘Çok Gizli’ damgalı bir protokolle MİT’e aktarılmaya başlandı... Milli Eğitim Bakanlığı sistemindeki tüm özel bilgiler protokol gereği MİT’e aktarılıyor. Aynı skandal olay, ‘ÇOK GİZLİ’ damgasıyla Tapu’da, THY’de, PTT’de de uygulamaya kondu.” (Taraf, 10  Haziran).

Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Taraf gazetesinde yayımlanan, CHP’li işadamlarının ve MHP’li şirketlerin MİT tarafından fişlenmesine ilişkin haberlere, ‘gizli belgelerin ve bilgilerin yayımlanması’ gerekçesiyle yayın yasağı getirdi. Haberleri yapan Taraf yazarı Mehmet Baransu hakkında ise 16 yıl hapis cezası istendi” (Taraf, 16 Haziran).

Haberi okuyunca, “9 bakan resmi” aklıma geldi. THY Genel Müdürünün oğlunun nikâh tanığı bakanlar, elleri dizlerinde oturmuş toplu tanıklık yapıyordu (bkz. “Cennete Gitmek İstemiyorum”, BirGün, 19.1.2012). Hükümet yanlısı tavrı hizmetlerine yansıyan THY yönetimi, bu kadarını yapabilir miydi? Ya da, Başbakanın özel koruması altına alınan MİT, kendi başına buna cüret edebilir miydi?

Kişisel verilerin korunması

2010 Anayasa değişikliği sırasında, “özel hayatın gizliliği”ni düzenleyen madde 20'ye şu kayıt eklendi: "herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.” Bu hak, AB Temel Haklar Şartı'ndan eksik alındı: kişisel verilerin korunması amacıyla Hükümet'ten bağımsız ve özerk bir  kuruluş oluşturma gereği, Anayasa'da öngörülmedi. Aradan üç yıl geçtiği halde, konuyla ilgili yasal düzenleme bile yapılmadı (bkz. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı).

THY ve MEB  kanalıyla MİT'e  kişisel bilgiler aktarılabilir mi? MİT Kanununda 17.2.2012 ta. Ve 6278 sy.lı Kanunla yapılan değişiklikle, Müsteşar ve görevlilerinin soruşturulması ve yargılanması, Başbakan'ın takdirine bırakıldı. Milyonlarca yurttaşın kişisel bilgilerinin MİT'te toplanarak fişlenmesi, Anayasa'ya açıkça aykırı olup, başlıca sorumlusu Başbakan ve Hükümet. Hukuki, cezai (TCK, md.135) ve  siyasal sorumluluk söz konusu.

Mutlak monark yaratmak

Adı geçen değişikliğe göre, “MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan ya da 5271 sayılı Kanunun 250. Maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlıdır”. (Değişik, md. 26).

Böylece, sadece MİT mensuplarının değil, belirli bir görevi ifa etmek için Başbakanca görevlendirilen kişilerin, -özel yetkili mahkemelerin görev alanına girenler dahil-  suç oluşturan eylemleri,  Başbakan tarafından örtülebiliyor.

Bu düzenleme karşısında, kişisel bilgilerin MİT’e aktarılması ve buna ilişkin protokol yapılması, Başbakan’ın bilgi ve oluru olmadan mümkün değil. Nedeni şu:  Konusu suç teşkil etmekte olup,  yetkili sıfatıyla aynı zamanda Başbakan sorumlu.

Totalitarizme AYM ne der?

 MİT  yasasında yapılması tasarlanan yeni değişikliklere göre, -kredi kartı bilgileri dahil- kişisel veriler bütünü,  otomatik olarak MİT’e aktarılacak.   “Cinsel yaşam”  ise,  monarkın  vaziyet ediyor olması dikkate alınırsa, unutulan kalem olarak görülemez.

Eğer böyle bir düzenleme gerçekleşirse, faşist ve komünist rejimler için kullanılan totalitarizmi aratan bir uygulamaya tanık olunabilir, çünkü kapitalizmin teknolojik olanaklarından yararlanma ile özel yaşamın bütün yönleriyle denetlenmesi iç içe  geçiyor.

Böyle bir düzenlemeyi  Anayasa Mahkemesi (AYM) frenler mi? 6278 sy.lı Kanunu Anayasa’ya uygun bulmak için inandırıcı olmayan gerekçeler dizen AYM (E.2012/19), bu kez, Anayasa md. 20’nin  bekçiliğini mi yapar, yoksa Baş(ba)kanı’nı mı kollar?

Canavarca hisle  sıkılan  biber gazını takdis için kullanılan -ve tek kişide tecelli eden- “millî irade”, (Başkanının deyişi ile) AYM “çelmesi”ne takılmaz ise ne olur? Sokağa çıkan insanın yaşamını –milli irade adına- tehlikeye atabilen bir yönetim,  yurttaşların kişisel verilerine elkoyma yetkisini de kendinde görür;  üreme işlevi ile   “tecelligâh” talimatı arasında bağlantı kurulduğu bir ülkede…

(Birgün)

Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1971