DEĞİŞİM VE HUKUK

~ 31.01.2010, Av. Reha TAŞKESEN ~

“Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz”

Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi

Değişimin, iki yönlü boyutu olduğunu düşünüyorum. Birincisi, değişim sürecini hukuksal bir zemine oturtmanın zorunluluğudur.  İkincisi, değişim sonrası dönüşüm ile birlikte yeni bir hukuk anlayışının oluşturulması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.

 

27 Aralık 2009, Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişinin 90ncı yıldönümü olarak kutlandı. 19 Mayıs ve 27 Aralık 1919 tarihleri arasındaki 222 günde üzerinde durulan dört ana konu bulunmaktadır. Bu ana konular; yeni hareketi (değişim) hukuksal bir zemin üzerine oturtmak, Anadolu ile Trakya (Asya ve Avrupa) arasındaki bütünlüğü tesis etmek, yabancı ülkelerle temas kurmak ve haklılık konusunda ikna etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın mali kaynaklarını oluşturmaktır.

 

Bu konulardan sadece birincisi üzerinde duracağım.

 

Havza ve Amasya Genelgeleri, kongrelerin toplanması ile ilgili birer tebliğ gibi görülse de; bu belgelerde kullanılan ifadeler hareketin hukuk zemininde ilerleyeceğinin ipuçlarını vermektedir.

 

Erzurum ve Sivas Kongreleri, seçilmiş temsilcilerin katılımı ile gerçekleşmiştir. Anadolu ve Trakya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Kurtuluş Hareketi’nin haklılığını seslendirmek üzere kurulan “Anadolu ve Trakya Hakların Savunulması Derneği” sorumluluğunu başarı ile yerine getirmiştir.

 

Sivas Kongresi sonrasında Mustafa Kemal başkanlığındaki Heyet-i Temsiliye (T.B.M.M. açılıncaya kadar İcra Organı) Amasya’da İstanbul Hükümeti temsilcisi Bahriye Nazırı Salih Paşa ile görüşmüştür. Osmanlı Meclisi’nin İstanbul’da toplanmasına karar verilmiştir. İstanbul’da Osmanlı Meclisi’nin bağımsız bir çalışma ortamı bulamayacağını bilmesine rağmen; Mustafa Kemal’in bu olanağın denenmesine rıza göstermesi hukuksal zeminde hareket etme kararlılığının önemli bir göstergesidir. Kasım 1919 ayı içerisinde seçim yapılmıştır. İstanbul’da toplanan Osmanlı Meclisi’nin ömrü uzun olmamıştır. 16 Mart 1920’de Osmanlı Meclisi kapatılmış, milletvekilleri Malta Adası’na sürgüne gönderilmiştir. Bir kısım milletvekilleri ise Ankara’ya gelmişlerdir.

 

İstanbul’dan gelen milletvekillerinin katılımı ile T.B.M.M. 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da çalışmalarına başlamıştır. 9 Mayıs 1920 tarihinde çıkartılan bir kanun (Davete İcabetle Büyük Millet Meclisi’ne İltihak Etmemiş Bulunan Mebusanın Sureti Kabulüne Dair Kanun) ile de İstanbul’dan gelemeyen milletvekillerinin de Ankara’ya geldiklerinde milletvekili sayılacakları ilan edilmiştir.

 

Yoklarla savaşan kurucuların, halkın temsil edilmesi ve kurtuluş hareketinin hukuki zeminde yürütülmesi konusunda ödün vermeyen tutumları her türlü övgünün üzerindedir. Ankara Hükümeti, bir yandan Dünya’nın gücü ve hukuksuzluğunu temsil eden devletlerine karşı savaşırken, diğer yandan da “Hakların Savunulması” ve “Hukuk Devleti” tesis edilmesi istikametinde kararlı tutumu ile bu ülkelere örnek tutum sergileme başarısını göstermiştir.

Hukuk zemininden ayrılarak keyfi hareket eden siyasal iktidarların ya da hukuku siyasallaştıran siyasal iktidarların; en zor koşullarda bile hukuka bağlı kalmayı esas alan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin uygulamalarından öğrenmesi gereken çok şey olacaktır sanırım.

 

Söz konusu bir değişim olsa da hukukun önemi ve önceliği hiç değişmemelidir.

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 2448