Anayasa tipolojisinde Türkiye... (Anayasa zamanı ve mekânı.)

Son yıllarda slogan haline geldiği halde, “yeni anayasa”, “mekân ve zaman boyutları” bir yana, “anlam” yönünden bile genellikle göz ardı edildiBu bakımdan, 2011’deki gelişmelerin, tartışma alanını genişletmesi beklenir. Mesela,“MENA Bölgesinde anayasal evrimler” başlıklı toplantı (Tunus, 20 Ocak 2012), sistemleştirme üzerine yeni malzemeler sunmuyor değil.
 
Anayasa rüzgârı, Tunus ve Mısır’la sınırlı kalmadı. Fas, Libya, Bahreyn ve Yemen de, “anayasal hareketler” içinde... Kullanılan araçlar tıpkı olmasa da, izlenen amaç aynı: uzun zamandır ihlal edilen ve biçimsel kalan bir anayasaya bağlayıcı hukuki değer kazandırmak.
 
Orta-Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Bölgesinde bir yıldır oluşan anayasal süreçler, şu üçlü tipolojide somutlaşıyor:
 
1)Toptan kopuş ve yeni anayasa: mevcut rejime “devrim yoluyla” son veren Tunus, Mısır ve Libya, tümden kopuş yoluyla yeni anayasal düzeni kurma sürecinde.
 
*Tunus, genel oyla 23 Ekim 2011’de seçilen Ulusal Anayasa Meclisi yoluyla yeni anayasa yapım çalışmasına başlamak üzere.
 
*Mısır, kopuşu Tunus’a göre farklı şekilde yaşadı: 15 Şubat 2011’de Anayasa Reform Komisyonu oluşturuldu. 19 Mart'ta, Anayasa değişikliği halkoyunca kabul edildi. 30 Mart'ta, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, geçiş anayasası niteliğinde bir “Anayasa Bildirisi” yayımladı. Dört ay süren seçimlere gidildi: Parlamento (29 Kasım 2011-10 Ocak 2012) ve Senato (29 Ocak-11 Mart). Yeni anayasa yazımı için Parlamento ve Senato’dan 100 kişilik “Kurucu Meclis” seçilecek.
 
*Libya’da, geçiş dönemi hükümetinin kuruluşundan (23 Ekim 2011) itibaren 8 ay içinde bir“Ulusal Kongre” seçilecek. Kongre, bir anayasa yazım komitesi belirleyecek.
 
2) Devamlılıkta yeni anayasa; eski rejimle toptan kopuşa varmaksızın anayasanın yenilenmesi, mevcut kurumları tümden kaldırmadan temel felsefenin kökten değişimi demek. Yeni anayasaya geçiş, yürürlükteki anayasal çerçeve içerisinde gerçekleşiyor. Fas, tipik örnek olarak gösteriliyor. Yeni Anayasa, Kral tarafından belirlenen bir uzmanlar komitesi tarafından hazırlandı. 1 Temmuz 2011 referandumuyla kabul edildi…
3) Devamlılıkta anayasal düzeltme; hüküm süren anayasal düzen, köklü bir biçimde değişikliğe  uğramaksızın, devamlılık sürecinde revizyona tabi tutuluyor. Bahreyn ve Moritanya, bunun örnekleri. Bahreyn’de 15 Ocak 2012’de duyurulan anayasal reform, Parlamento’ya daha çok yetki vermeyi öngörüyor... Moritanya’da ise, demokrasiyi güçlendirmek amacıyla, başkanlık çoğunluğu ile muhalefetteki dört parti arasında temel konular üzerinde diyalog eşgüdümü, somut ürünlerini vermeye başladı.
 
Anayasal zaman ve mekân bakımından, görünen o ki, 2010’lar, Akdeniz’in güneyi için “anayasa on yılı” olacak. Bu, anayasacılık ekseninde kayma anlamına da gelir. Daha doğrusu, Batı merkezli anayasacılık dışında yeni anayasal eksenler oluşuyor.
 
Türkiye, bu anayasal gelişmelerin neresinde? İzlenen yol bakımından “anayasal düzenin devamlılığında yenileme” süreci, tipolojide ikinci kategoriye yerleştiriyor. Artılar da var: değiştirmeyi tasarladığı anayasal düzende, serbest seçimler yoluyla yasama meclisini 8 kez yeniledi. Her yeni Meclis, Anayasayı, türev kurucu iktidar sıfatıyla, yürürlükteki usul kuralları çerçevesinde gözden geçirdi. Bir kısmını Anayasa Mahkemesi denetledi, bazılarını halk onayladı.
 
Bu nedenle, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun usule özen göstermesi yerinde, hatta gerekli. Buna karşılık, yeni anayasayı yazacak Komisyon, adı geçen ülkeler içerisinde en az yetkili olanı. Dolayısıyla, Komisyon’un önünde, hem hukuki hem de yerindelik bakımından ciddi sorunlar var. Katılım sürecinde yetki paylaşımı bir yana, uzmanlardan yararlanma yolu bile, hayli eğreti…
 
Öte yandan, adı geçen ülkeler, Türkiye’ye de “bakıyor”!. Bu nedenle, anayasal yetki kullanan merciler için, “anayasal mekân” kavramı da önem taşıyor.
 
Türkiye ve MENA ülkeleri arasında “anayasal etkileşim” süreci nasıl işler? En çok anayasal ve demokratik deneyime sahip bir ülke olduğu halde, kurucu iktidara çok mesafeli duran Türkiye, yöntem konusunda, esen “anayasal rüzgâr”ı görmezlik edemez.
 
Ya içerik? Bu konuda, “Türkiye modeli” dillendirilmiyor değil. Bu yönden esinleme olasılığı, insan haklarını demokrasinin altyapısı olarak -laik devlet modelinde- özümseyebilmesiyle doğru orantılı. Çünkü, özgünlüğü bundan geliyor. Buna karşılık, yürürlükteki Anayasa’ya bile saygıda zorlanan bir Türkiye, örnek alınma bir yana, tam tersine, MENA ülkelerini damgalayan“uygulanmayan anayasa” kategorisine sürüklenmekten kendini alıkoyamaz.
 
(Birgün 26.01.2012)
Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 2347