İdeoloji Sorunu

~ 15.02.2013, Ercan YEŞİLYURT ~

Ülkemizdeki siyasi dünyanın en temel sorunu ideolojisizlikleridir. Hiçbirinin bilinen, anlaşılabilir bir dünya görüşü yoktur. Partilerin ekonomik görüş olarak farkları nedir, kendileri de başkaları da bilmiyor. Hangisi sağcı, hangisi solcu dünya görüşüne sahip, bilen yoktur. Fiilen bu ekonomik, sosyal ve siyasi yapıda aralarındaki farkı bilmek de mümkün değil.
Ağırlıklı olarak ekonomide üretimin olmadığı, dolayısıyla sömürünün, sınıfsal bilincin oluşmadığı toplumsal yapıda ideoloji olamaz. Arap ülkelerinde neden bugüne kadar sınıfsal ayrımcılık ve çatışma, giderek demokrasi talebi hiç olmamış? İçlerinde çok zenginleşmiş ülkeler var ama bu zenginleşme üretime, emeğe, sömürüye dayanmadığı için hiçbir şekilde demokrasi ya da hak talebi olmamış. Demokrasi, sınıfsal ayrışmanın ve örgütlenmenin, örgütlü mücadelenin sonunda kazanılmıştır. Üretim zorunlu olarak sömürüyü, sömürü sınıfsal mücadeleyi, dayanışmayı, toplumsallaşmayı ve örgütlenmeyi yaratır.
Türkiye’de 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında, planlamanın yönlendirmesiyle başlayan sanayileşme ve şehirleşme sonucunda demokrasi talebi yükselmiştir. Bu yapının sonucu sömürü, siyasi bilince çıkmış ve örgütlenme başlamıştır. Bu ekonomik, sosyal ve siyasi gelişme de 1971’e kadar ülkemizde ilk defa bir demokrasi yaşatmıştır.
Sürekli atıp-tutanlar da bizim sağcılarımız, bugüne kadar doğası gereği hiç demokrasiyi savunmamış ve istememişlerdir. Demokrasi diye bir tek kadınların kapanması için
“türbana özgürlük” demişlerdir. Kadın erkek ayrımcılığına dayanan ve kadını aşağılayan bu talebe utanmadan demokrasi demişlerdir. Onlara göre kadınlar korunması gereken varlıklardır, onlar örtünerek namuslarını, yani erkeklerin namuslarını koruyacaklarını savunmuşlardır. Kadınlar erkeklere aittir, dolayısıyla erkeklerin namusuna zarar verebilirler. Bunlar türban mücadelesini, demokratik hak talebi diye üniversiteli kızlara yaptırmışlardır.
Toplumumuzda az da olsa zenginleşme olmuştur, zenginler türemiştir ama burjuvalaşamamışlardır. Burjuvalaşamayan zenginler
“burjuva devrimini” yapamamıştır. Devrimini yapamayan sınıf görgüsüzdür. Bu görgüsüz hâkim sınıfların yarattığı devlet de demokratik olamaz, devletin tarifi gereği. Demokrasinin temeli, hak talebi için örgütlenmedir ama bunun zemini oluşamıyor.
Siyaset işte bu toplumsal yapı üzerine oturmaktadır. Bu yapıdan, toplumu-sistemi değiştirmek için bir ideoloji çıkarmak, tekeden süt çıkarmaya benzer. Buna rağmen bu ülkenin devrimcileri, bunu denemekten canları pahasına çekinmediler.
Mevcut parlamentoda dört tane parti var; bunlara birer numara verip adları gizlense ülkenin sorunları hakkında çözümleri sorulsa, hangi görüşün hangi partinin olduğunu anlama imkânı olamaz. Bunların kamera görünce atıp tuttuklarına bakmayın siz; hukuk, ekonomi, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel konularda birbirlerinden farkları yoktur. Yani ideolojik bir ayrılıkları bulunmamaktadır. Bu durum bugün hepsinin nanik yaptığı 12 Eylül rejiminin başarısıdır. Kürt sorunu çözülürse MHP ve BDP diye partiler olamayacaktır. Milli gelir kişi başına 30 bin dolara çıksın, AKP de bugünkü yapısıyla CHP de olmayacaktır. Siyasi yapı, zenginleşmenin verdiği sosyal ve kültürel gelişmeyle yeniden şekillenecek, kimin sağ kimin sol olduğu belli olacaktır. Siyasilerin kalitesi yükselecek, ülke geleceği için sosyal, siyasi, ekonomik projeleri tartışanlar Meclis’te olacaktır. Her şey hayalle başlar, devrim bile.

(Cumhuriyet)

Ercan YEŞİLYURT | Tüm Yazıları
Hits: 1261