Kitabi olarak uluslararası hukuk, devletlerin egemen eşitliği ilkesine dayanır. Kısacası uluslararası hukuka göre, devletlerarası ilişkiler “bağımsızlık” kavramı ile açıklanır. Laf iyi de, bağımsız düşünebilmenin ilk şartı ekonomik olarak güçlü olmayı gerektirir. İnsani, beşeri ilişkilerde bile yoksulluk bağımlılığı getirir, unutmayalım. “Kaç paralık adamsın” lafı bizde atasözü gibi kullanılır. “Paranın ne önemi var” denirdi ona “mühim olan miktarı” lafı eklendi. Kapitalizm denen sistemin hâkimiyeti, hem kişisel ilişkilerde hem de devletlerarası ilişkilerde, “hâkimiyet kayıtsız şartsız paranındır” kuralını getirdi. Yani paran yoksa bağımsız değilsin bütün dünyada geçerli bir evrensel kural oldu. Her şeyin bir fiyatının olduğu piyasanın bütün ilişkileri belirlediği bir dünya oluştu. Elbette insani ve devletlerarası ilişkiler olmak zorundadır ve bunun adı da çıkar ilişkisidir. Herkes kendi çevresinde gözleyebilir, anneler bile varlıklı çocuklarını daha çok sever.
Bu ülkede elli yıldır solcular “Bağımsız Türkiye” diye bağırdı ve çırpındı. İdam edilenlerin bile son sözleriydi “Bağımsız Türkiye”. Ülkeyi yöneten sağcılar, çok sert tepki gösterdiler solculara. Vatan haini muamelesi yaptılar. Gelişmemiş bir ülke olduğumuz için de, ekonomik politikalarımız hep dışardan belirlendi, ülkenin neye ihtiyacı olduğuna dışardakiler karar verdi. Türkiye gelir dağılımında dünyada 89. sırada iken silah alımında 6. sıradaymış, diye duydum. Üzerinde durulmadı, 6 milyar dolar ya da Avro’ya Almanlara denizaltı yaptırıldığını duymuştum, kime karşı kullanacaklarsa? Kandil’i vuramayacaklarına göre, fantezi diye düşündüm. Koca koca adamlardan da hiç itiraz geldiğini duymadım, münafıklık yapıp başka gerekçeler bulmaya çalıştım. Ama söylemem. “Türkiye’nin birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde” ifade etmekten de korktum. Sonra düşündüm. Şu anda ülkemizdeki AKP, asker, Fethullahçılar, Amerika, dinciler, faşistler sürekli saç saça baş başa kavga ediyorlar. Bunlar eskiden böyle kavgalar etmezlerdi, hepsi solcuları döverlerdi. Allaha şükür Kenan Evren solu yok edince garipler dövecek kimse bulamadılar ve şimdi birbirlerini yiyorlar. Bu kavganın bitmesi için “ Türkiye’nin en çok sola ihtiyaç duyduğu şu günlerde” diye söze başlamak gerekiyor. Hepsinin el alışkanlığı olduğu için yine birlik ve beraberlikle sola yüklenirler, yeniden barış sağlanır aralarında.
Türkiye’nin bağımsızlığını, isteyenler bunun yolunun kalkınmadan geçtiğini de yöntemini de söylediler ama anlatamadılar. Onlar, söylenenlerin komünistlerin iftirası dediler, ülkenin bağımsız olduğunu iddia ettiler. Bakın şimdi sağın babası Demirel “Türkiyemize dolaylı biçimde de olsa bağımlı denmesine hiçbir vicdanın, eğer o vicdanlar satılmış değilse rıza göstermemesi gerekir. Eğer Türkiye NATO üyesi de ondan dolayı bunu söylüyorsanız, Türk Milleti komünizmin pençesine düşmesin diye NATO üyesi olmuştur. Eğer isteğiniz Türkiye’nin komünizm pençesine düşmesi ise isteğiniz sonsuza kadar kursağınızda kalacaktır.” Anladınız mı ülkenin son kırk yılına damgasını vuran Demirel’in Bağımsızlığın sağlanmasını nasıl yaptığını ve solcuların satılmışlığını nasıl ispatladığını.
Önceden olsaydı Demirel artık böyle düşünmüyordur derdim. Ama geçen gün demiş ki “12 Mart’ı solcular yaptı, İnanmayan Hasan Cemal’in kitabına baksın”. Bir de Ali Elverdi’yi niye milletvekili yaptın sorusuna “Ali elverdi çok kahraman bir askerdi, vatanseverdi” demiş.
Bende Uğur Mumcu’nun “Büyüklerimiz” kitabına baktım, Ali Elverdi’nin eserlerini ve kahramanlıklarını görmek için, merak bu ya.
(Cumhuriyet)