Köşeye sıkışan hukuk

~ 29.06.2011, Prof. Dr. Erdener YURTCAN ~
Hukuk dünyanın en iddialı kavramıdır, çünkü her olaya çözüm üretme sanatıdır. Ancak bugünlerde ülkemizde köşeye sıkışmış durumda, sorunlarla baş edemez gibi. Umutsuz olmaya hiç gerek yok. Hukuk, küçük bir el uzatmayla sorunların üstesinden gelir.
Cumhurbaşkanımız ne diyor ? “Hukuk kurallarının zamanla ihtiyaçlara cevap veremez hale geldiği bir gerçektir.” O zaman ne yapmalıyız ? Elbette yine hukuku yardıma çağırmalıyız. Hukukla ilgili söylenen bir başka gerçek de şudur: Hukukun dinamizmi toplumun dinamizmi ile bağdaştırılmak gerekir. Bu yöntemle sorunların üstesinden gelinir.
Ülke gündeminde iki önemli sorun var.
Bunların ilki, tutuklu yargılanırken milletvekili seçilen kişilerin, tutukluluk hallerinin mahkemelerce kaldırılmamış olması. Sorunun kaynağı nerede? Anayasanın 83. maddesi yasama dokunulmazlığını düzenlerken bir istisna getiriyor. Özü şudur: Anayasal düzeni ortadan kaldırmak için suç işlediği iddia edilenler yasama dokunulmazlığından yararlanamazlar.
Bu hükmün kökenine inildiğinde, karşılaşılan manzara şudur: 1961 Anayasasının 79. maddesi milletvekilleri için yasama dokunulmazlığını öngörmüştü. Bu hükümde yukarıda sözünü ettiğim istisna yoktu. 1982 Anayasası bu istisnayı getirmiştir. Durum böyle olunca, 12 Haziran 2011 genel seçiminde milletvekili seçilmiş bulunan, fakat anayasal düzeni ortadan kaldırmak için suç işlemekten ötürü yargılanan ve tutuklu olan kişiler, otomatik olarak yasama dokunulmazlığını kazanamamışlardır. Bu kişilerin tutukluluk haline son verilmesi için yapılan başvurular mahkemelerce reddedilmiştir.
Ortaya çıkan tablo şudur: Milletvekili olmak ve TBMM’de görev yapmak hakkını kazanmış olan kişilere bu yol kapatılmıştır. Son günlerde basına yansıyan siyasal iradenin bu kişiler için yolun açılmasını istediğini görüyoruz. Son sözü sayın Cumhurbaşkanımız dün söylemiştir. Şimdi çözüm zamanı. Hukuk köşeye sıkışsa da, kendi gücüyle çözümü üretir.
İşte çözüm: Bir anayasa değişikliği yapılarak, Anayasanın 83. maddesindeki istisna kaldırılıp bu hüküm 1961 Anayasasındaki haline döndürüldüğünde, milletvekili seçilmiş olanlar otomatik olarak yasama dokunulmazlığını kazanırlar ve kendilerine TBMM yolu açılır. Anayasa değiştirilirken, getirilecek olan bir geçici madde ile yazıya konu olan milletvekillerinin durumuna da açıklık getirilir. Sorun biter.
 
Ülke gündemindeki ikinci konu Hatip Dicle olayıdır. Dicle milletvekilliğine aday olurken, kesinleşmiş bir mahkumiyeti vardır. Bu mahkumiyet aday olmaya engeldir. Ancak bu durum resmi kayıtlara yansımamıştır. Dicle aday olmuştur, seçilmiştir. YSK bu engeli gerekçe göstererek Dicle’nin milletvekilliğini iptal etmiştir. Bu sorun nasıl aşılabilir?
 
İşte çözüm: Önce Anayasanın 76. maddesi değiştirilmek gerekir. Bu değişiklik yapılırken, bu maddede yer alan, “ …taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.” hükmü yeniden yazılmak gerekir. Bu yazımda iki husus önem taşır. İlki, metinde yer alan hapis cezasının sınırını yükseltmektir. Ayrıca hukuk sistemimizde ağır hapis cezası kalmadığı için, bu da metinden çıkarılmalıdır. Bunun dışında, metinde ayrıca ad belirtilerek sayılan suçlar açısından da belirli bir mahkumiyet süresi öngörülmelidir. Böylece iki grup ceza arasında paralellik de sağlanmış olur.
Öte yandan bu değişiklikler Milletvekili Seçimi Yasasının 11. maddesinde yapılmak gerekir, çünkü milletvekilliği için öngörülen yasaklar bu maddede de yer almaktadır.
Gerek Anayasada gerek sözü geçen yasada değişiklik yapılırken, geçici hükümler getirilerek yazıya konu sorunların çözümü sağlanmalıdır.
Son söz: Hukuk bazen köşeye sıkışır, fakat kendi gücüyle kurtulmasını bilir.
 
 
Prof. Dr. Erdener YURTCAN | Tüm Yazıları
Hits: 2071