Fiyasko devletimiz.

~ 30.09.2015, İlhan CİHANER ~

Devlet ve kamu idaresi üzerine bir sürü şey söyleyebiliriz. Belki çok indirgemeci bir bakış açısı olacak ama, ortalama yurttaşın idare etme yetkisi verdiği kişilerden temel beklentisi, kamunun ortak iyisi doğrultusunda ülkeyi yönetmesidir. Bu idarecilerden asgari oranda da olsa basiret, öngörü, yetenek, cesaret, başarı, şeffaflık bekler. Daha doğrusu beklemelidir. Şöyle özetleyelim: İdareciden doğru karar vermesini bekler. Esasen devletin elindeki olanaklar ve örgütlenmeler de -sözde- bu amaca hizmet etsin diye verilmiştir. Devasa istihbarat ve güvenlik örgütlenmeleri, bakanlıklar, bütçe, örtülü ödenek, araştırma kuruluşları… hatta üniversiteler, medya ve sivil toplum kuruluşları, düşünce ve strateji kuruluşları da son tahlilde ürettikleri bilgiyle -dolaylı da olsa- bu amaca hizmet ederler. Yani doğru kararlar alınmasına hizmet ederler.

Şimdi bir an için tüm devlet mekanizmasının ve idarecilerinin haşmetini gözünüzün önüne getirin. Mesela güvenlik politikalarının belirlendiği Milli Güvenlik Kurulu toplantısı öncesini… Bakanlar, bürokratlar, danışmanlar, korumalar, zırhlı araçlar, Jammerler, ambulanslar, bir ciddiyet bir ciddiyet sormayın gitsin! Üstelik bu sadece görünen yüzü. Bir de hazırlıklarını düşünün; dış temsilciliklerden akan bilgiler, tercümeler, raporlar, kriptolar, görüşmeler, gizli dinlemeler, takipler, arşiv araştırmaları…

Bu mekanizmadan çıkan sonuç: Kandırıldık!

Öyle böyle kandırılmalar değil üstelik: Tüm yargı örgütünün anahtar teslim edildiği, en bi hakiki öz terör örgütü olan FETÖ tarafından kandırılma, ya da, tam da herkes “en vatansever terör örgütü” olduğuna inanacakken “bir milyonuncu kez beli kırılan PKK” tarafından kandırılma bunlar!

Sonuç: En güvenilmez kurumlarda başa güreşen yargı, mahvolan hayatlar, yeniden yükselen Türkçe ve Kürtçe ağıtlar!

Kemal Göktaş Cumhuriyet’te yazdı; “komutanım bunlar kaçakçıya benziyor” uyarısını “kendilerinin bilmediği önemli bir bilginin Genelkurmay’da olduğunu düşünerek” dikkate almamış bir komutan. Sonrasında çoğu çocuk 34 yurttaş savaş uçaklarıyla katledildi. O cümledeki “Genelkurmay” yerine “devlet” yazalım.

İşte bu duygu, yani “kendisinde olmayan önemli bilgilerin devlette olduğu” duygusu, ortalama yurttaşa güven verir. Mesela; herkesin, “metropollerin silahla, patlayıcıyla doldurulduğu” bilgisine ulaşması mümkün değildir. Ancak bu bilgiye ulaşma, önlem alma ve çözme öngörüsü, basireti, yeteneği devlete ve idarecilere atfedilir. İdareciler bu süreçlerde doğru karar veremezse hukuki ve siyasi sorumlulukları olmalı.

AKP hükümetlerinin başarısız dış politikalarının önemli katkısı olan, Suriyeli sığınmacılar sorununa bu açıdan bakalım. 2012 yılında çoğunun uzmanlığı dış politika olmayan ve devlet elindeki olanaklardan yoksun bir grup sanatçı, gazeteci ve politikacı, Hatay’ın Yeşilyurt Beldesi’nde “Barışa Çığlık” etkinliği düzenledi. O gün ve ertesinde, izlenen politikaların nasıl bir felakete yol açacağı uyarısı yapıldı. Özellikle sınır güvenliği, olası göç dalgası, terörist grupların giriş çıkışları ve verilen desteğin riskleri konusunda, adeta bu günün röntgeni çekildi. Ama iktidar ve medyası açıkça iftira niteliğinde haberler yaparak “Suriyelilere ev vermeyin denildiğini” yazdı.

O sırada Dışişleri Bakanı olan şimdinin başbakanımsısı ne diyordu hatırlıyor musunuz? “Sığınmacı sayısında kırmızı çizgimiz 100 bindir. Bu sayı aşılırsa tampon bölge kurarız. Cuma namazını Şam’da kılacağız” falan.

Şimdi sığınmacıların, en iyi ihtimalle 2 milyon 200 bin kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. Tampon bölge Suriye’ye kurulmadı ama Hatay’dan sonra Edirne’nin de fiili tampon bölge olması an meselesi! Sığınmacılara harcandığı iddia edilen 8 milyar dolara yakın kaynağın nereye gittiği belli değil. İnsanca yaşam koşullarının sağlanması bir yana camileri, tuvaletleri kapatıyor valiler. Hükümetin gizliden yaptığı terörist yetiştirme işi, “eğit donat” proğramı altında yapılıyor ama, orada da kandırılıyorlar!

Dahi muamelesi yaptınız, tüm devlet aygıtını emrine verdiniz, oylarınızla ödüllendirip bi de başbakan yaptınız. Ama tek bir öngörüsü doğru çıkmadı, tek bir doğru karar alamadı.

Tepeden tırnağa fiyasko! İşte toplasanız tümünü, ortalama bir gazeteci basireti ve öngörüsüne sahip değiller. Çözüm olarak ise, Suriyelilerle ilgili araştırma yapılmasını yasaklayıp “aktroll” sayısını artırıyorlar.

AKP ye destek veren yurttaşlarımızın, artık siyasi bir faturayı idarecilerin önüne koyması gerekli. Beyinlerinden ve vicdanlarından başka bir şeyi olmadığı halde, öngörüleri hep doğru çıkanlar var. Biraz da onlara kulak vermeliler.

İlhan CİHANER | Tüm Yazıları
Hits: 1187