Ürettikçe varız, birilerinin askeri oldukça değil.

~ 29.09.2015, Orhan AYDIN ~
Ürettikçe varız, birilerinin askeri oldukça değil…
Savaş tezkeresi denen kanlı oyuna evet dendiği günün ertesiydi.
Ülkenin içinden geçtiği sürece ilişkin sanatçılar, aydınlar, yazarlar üç ayrı bildiri yayınladılar.
Dönem sözcülerinden biri olduğum Sanatçılar Girişimi, “yaşananların sorumlusu sorumsuz Cumhurbaşkanıdır” diyerek, önemli saptamalar içeren bir bildiri yayınlamıştı.
Aydınlık Gazetesi’nin iki köşe yazarı tezkere karşıtlığımızı eleştiren ve neredeyse bizleri yere çalan iki yazı yayınladılar.
Ancak, hayatın birçok alanından olduğu gibi onlarca sanatçı arkadaşımız, yazar, akademisyen dostumuzdan olumlu dönüşler almıştık.
Okuyacağınız bu yazı bir savunma ya da bir yanıt yazısı filan değildir.
Evet, bildirimiz doğruydu.
Halende öyledir.
13 yıldır ülkenin tüm kaynaklarını iç eden, talan ve yolsuzlukta azgınlaşmış, halka karşı düşmanlık, kin ve nefret kusan, savaş kışkırtıcılığının ve katliamların yaratıcısı olmuş, Haziran 2013’te çocuklarımızın öldürülme emrini vermiş, yargıyı, adaleti iç etmiş, ülke insanlığını kamplara bölmek için her tür ayrıştırıcılığın mimarı olmuş, sağlık, eğitim gibi alanlarda memleketi lağım çukuruna batırmış, sansür ve otosansür de çığır açmış, sanat ve sanatçı düşmanlığını ve kültürel varlıkların talanını gündelik işi haline getirmiş, yasaları hiçe sayarak meydanlara inip düşmanlık kusmuş, 7 Haziran’da istediği sonucu alamayınca ‘ben bu yola hayatımı koydum’ dediği ‘çözüm sürecini’ çöpe atmış ve ülkeyi kana bulayan taraflardan biri olmuş birinden söz ediyorduk.
Dahası var.
Ovalarımızı, dağlarımızı, ormanlarımızı, akarsularımızı uluslararası sermaye ortaklıklarına ve yandaşlarına peşkeş çekmiş, ülke halkının ‘ortak’ diyebileceği tek bir ağaç bile bırakmamış, kamu mallarının tamamını yok etmiş, ülkeyi içeride-dışarıda altından kalkamayacak biçimde borçlandırmış, halkı yoksullaştırmış, çalışanların tüm haklarını budamış, örgütlenme özgürlüklerinin önüne set kurmuş, başta aleviler ve Kürtler olmak üzere tüm ülke insanlığına ‘açılım-çözüm’ gibi pis kumpaslar kurmuş, yurttaşların dini inançlarını siyasetin ana malzemesi yaparak istismar etmiş, paranın padişahlığını ilan etmiş birinin sorumsuzluğundan söz ediyorduk.
Bu anlayış, daha düne kadar ‘kardeşim Esad’ dediği Suriye liderini; Emperyalist politikaların Suriye topraklarında pis oyunu başlayınca, anında ‘hain’ ilan ederek ÖSO gibi kanlı bir ittifaka destek olmuş, ‘Esed’ diyerek meydanları dolaşmış, düşmanlık ve kin saçmış, Mısır’da zalimlerden taraf olmuş, Ortadoğu’da akan kana elini bulaştırmıştır.
İçeride ise 40 yıldır süren ve her seferinde kan ile öfke ile katliam ve ölümlerle anılan ‘Kürt meselesi’ yeniden çözümsüzlüğe itilmiştir.
Birilerinin çok savunduğu Mehmetçiklerin ölümleri üstünden ise siyaset üretmek yine bu sorumsuz zata düşmüştür.
Havada asılı duran ‘ne oldu da birden ölümler, cinayetler başladı’ sorusunun yanıtı bu sorunun içinde gizlidir.
Anayasal hakları olan bir partiyi barajın altına iterek, hesap vermekten kaçıp, tek parti hükümeti ile memleketin geleceğini daha da güzellemek temel hesap değil midir?
Savaş tezkeresi bu hesabın kumpasıdır, açmazıdır, sihirli anahtarıdır.
Ve evet her tür savaş kandır, ölümdür, öfkedir, nefrettir, yok oluştur buna hangi sanatçı, yazar, aydın evet diyebilir?
Biliyoruz, tezkere denilen şey bir kâğıt parçası olmaktan ötedir.
Sınırlarımızda 2,5 milyon, neredeyse her kentimizde binlerce vatansız insan var. Denizlerimizden ölü çocuk bedenleri sahillerimize vuruyor.
Kimdir bunun sorumlusu, kimlerdir?
Bizim yüreklerimizi dağlayan bu insanlık utancı başkalarını ilgilendirmiyor mu?
Geri saralım, dağdaki gerilla 40 yıldır oradadır, askerimizde sınırlarımızda.
Şimdi birden bire ne oldu da kan dökülüyor, ne oldu da insanlığın evlerine şehitler geliyor?
Niye kimse bu soruyu yanıtlama gereği duymuyor?
Sahi Suruç katliamını kim işledi, ardından gelen kumpaslar, kışkırtmalar, katliamlar yalnızca Kürtlerin suçu mu?
IŞİD adlı cinayet şebekesine kim kol kanat geriyor, kimler Ortadoğu halklarının dününü, yarınını yok ettiriyor?
Barış nerede?
Kan, öfke, kin ve nefret ve ölümlerin bağrında mı, susturulması gereken silahlarda mı?
Öldürülen Mehmetçiklerin ailelerinden yükselen feryatlar ne için, niye bu acılarını yüreklerine gömüp, gerçeği haykıran insanlara düşmanlık kusuluyor?
Bilinmelidir, hiçbir sanatçı, hiçbir aydın hiç kimsenin askeri filan değildir.
Evet, Mustafa Kemal hepimiz için önemli bir değerdir ancak, hiç kimsenin onu bu kanlı kapışmanın malzemesi yapmaya hakkı yoktur, olmamalıdır.
Bizler bu ülkenin yurttaşlarıyız ve kanın durması, ölümlerin bitmesi, silahların susturulması için ürettikçe varız.
Aşk için ürettikçe varız
Kardeşlik için ürettikçe varız.
Barış için ürettikçe varız.
Herkese adalet, herkese hukuk, herkese bağımsız yargı, herkese mutluluk için ürettikçe varız.
Eşit, özgür ve tam bağımsız bir ülke için ürettikçe varız ve gerçekten, nasihat gibi başlayıp düşmanlık kusan sözlerle biten hiçbir vaaza gereksinmemiz yok.
Ve tam da ortaya çıkış bildirimizde olduğu gibi; bizler, kendini ülkenin tek sahibi ilan eden ve her şeye tek başına karar veren bir sorumsuz aklın iz sürücüleri olmadık, olmayacağız.
 
Orhan Aydın

Orhan AYDIN | Tüm Yazıları
Hits: 999