İç hizmet, dış hezimet!

~ 19.06.2011, Umur TALU ~

“Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti cumhuriyetin bağımsız yargı”sı, Evren’e ancak 31 yıl sonra sorabildi:
Neden darbe yaptınız?
45 yaş üstü her 10 kişiden 9’una da sorulabilirdi: Neden darbeye yattınız?
Siyasilere sorulabilirdi: Neden hemen teslim oldunuz… Neden onca yıl hesap sormadınız?
Darbe selamlamış Yüksek Yargı’ya, (kimi istisna hariç) savcılara, hakimlere sorulabilirdi:
Neden boyun eğdiniz, neden bir soru dahi soramadınız? Neden onca işkenceyi, infazı, darbeyi hazırlayan onca cinayet ve katliamı görmezden geldiniz?
Emekli, muvazzaf subaylara sorulabilirdi:
Darbe öncesi, sırası, sonrası siz ne yaptınız?

***

Evren herkesin bildiği basit cevabı verdi.
“TSK İç Hizmet Kanunu 35’inci madde uyarınca…”
İnsanların eğitim, sağlık,, barınma, örgütlenme, gösteri, yayın hak ve özgürlüklerini düzenleyen nice Anayasa maddesi ve kanun uygulanmaz…
Yaşam hakkı dahi darbe hazırlıkçılarınca katledilirken…
Paşam kanuni darbe yapmıştı!

***

Siviller, bu kanunu hep “darbe” vesilesiyle konuştu.
Montesquieu’den ödünç alırsak; “Kanunların ruhu” denen bir şey var.
“İç Hizmet Kanununun Ruhu”, eli altındaki “Askeri Ceza Kanunu” ile birlikte şu:
Altta, aşağıda gördüğünü ezebilirsin!
Sevgili cumhuriyetçi veya demokrat, muhafazakâr, liberal, ulusalcı, milliyetçi… sakın kızma!
Her birinize yakın, birbirinden farklı düşünen, farklı oy veren binlerce asker var; lakin üsttekiler dışında hemen hepsi bu konuda hemfikir!
İç Hizmet Kanunu Ruhu; üstlerin alttakilere sadece emir ve komutası, sevk ve idaresi değil; hayatın her anında, çoluk çocuk, ömür boyu hep hükmetmesine dair!
Dolayısıyla…
Ruhu, “ast”ın alt ve aşağıda sayılması olan kanun; salt 35’inci maddede değil, her satırda; milleti, halkın seçme, seçilme, yönetme kabiliyetini “problem” bilir.
“Halkın cehaleti”ni zaten küçümser de…
Darbecilerin üniversite tasfiyesinde, aydın sürgünlerinde, ordudan personel atışlarında, gençleri idam ve işkenceden geçirişinde, kitap toplatıp yakışında da görüldüğü gibi; “fazla ve farklı okumayı, tartışmayı, aydınlanma ve aydınlatmayı” da “iç” düşman sayar!
Kendininki ötesinde hiçbir inancı, düşünceyi, davranışı, fikri, tartışmayı meşru bulmaz.
Ruhu itirazsız itaat olan bir kanun, milletten de itaat bekler!

***

Nice darbe heveslisinin, üniformalıyken plan yapıp toplanacak kişiler listesi hazırlaması ile sivilken dahi ayakkabısını, yere eğilmiş iki büklüm “ast”a bağlatması arasında…
“İç Hizmet Kanunu Ruhu” bakımından fark yoktur!
Çoktan çağdışı, insanlık dışı kalmış “Ruh”; üst olana, yargılama, cezalandırma üstünlüğü vermiştir.
Eşitlik, kardeşlik, dayanışma, imtiyazsızlıkla donanmış hakiki cumhuriyetçi bir ruh değil; üstünlüğünü her gün astlar üzerinde gösteren, sık sık millet üstünde göstermiş, kimi mensubu hep o üstünlük tutkusuyla beslenen bir tahakküm ruhudur!

***

Tabii sorun sadece askerin askere, askerin sivile üstünlüğü değil.
“Ruh”, askeriyenin çok ötesinde, “Sivil hayat”ın nice ortamında da, “emir komuta, tahakküm, alttakini ezme, hak tanımama, sindirme, itiraza yasak ve ceza, itaate zorlama, boyun eğdirme, tehdit” gibi otoriter biçimlerde tezahür eder.
Demokrasi o yüzden demokrasiye benzemez!
Başbakandan amire, patrondan müdüre, “üstte”kiler; kendini üstün, ötekileri altta, aşağıda görmeyi, hak gaspını, hayatlarla oynamayı kudretlerinin “doğal hakkı” sayar!
Diğer kanunların, adaletin ruhunda da bu tahakküm virüsü dolaşıp durur!
Ve ne yazık ki; nice alttaki, ezilen, horlanan; ötekini aşağılamak için inancına, kökenine sarılır…
Berikininkini aşağılayınca, kendini üstün sayabilmek için!

***

Hem, biliyorsunuz…
Aşiretten aileye, askerlikten din yorumuna, tribünden sokaklara kadar; “erkeğin erkeğe üstünlükleri”nden de beter bir “erkeğin kadına üstünlüğü” mevcut ki… Apayrı ve tamamen aynı konu aslında!

(Habertürk 19.06.2011)

Umur TALU | Tüm Yazıları
Hits: 1770