Aman çözüm sürecine 'bi şi olmasın'

~ 20.07.2015, Aydemir GÜLER ~

Korkmasın kimse, bir şey olmaz.

Şimdi bu da nereden çıktı, derseniz; hemen söyleyeyim. Korkarım önümüzdeki dönemin “siyaset-terbiye” aleti yukarıdaki başlık olacak. Zaten başladı da. Seçim sonrasında AKP-MHP koalisyonunun bir savaş hükümeti olacağını Kürt hareketinin yetkili ağızlarından birden fazla kere duymadık mı? Aman tanrım, öyle olacaksa, diğer seçenekler tercih edilebilir; öyle değil mi?

Oysa MHP’nin seçim propaganda çizgisinin vatan-millet-sakarya geleneği ve Kürt düşmanlığına indirgenebildiğini söyleyemeyiz. Bahçeli’nin -boş bırakmak ne demek- alay konusu olacak ölçüde bu başlığın üstünde durduğunu tabii ki biliyorum. MHP kendini HDP’nin anti-tezi olarak öylesine sundu ki, Meclis Başkanlığında Deniz Baykal’dan kaçma gerekçesini bile buradan türetmeye kalkıştı! Velhasıl, MHP “barış süreci” itirazlarını son derece beceriksizce dışa vurdu. Bu anlamda propagandanın merkezine de bu tema oturmadı diyorum.

Bu partinin dilinde seçim döneminde asıl anlam taşıyan propaganda yolsuzluklar olmuştur. MHP dürüstlük abidesi olduğu için değil; bu tema burjuva siyasetinde Fethullah faktörünü kodladığı için; onun üzerinden ABD-İsrail adreslerine mesaj çekmeye yaradığı için…

MHP ve barış süreci için başka ne denir? AKP o nedenle oy kaybedecek olursa, yabancıya gitmesin… O kadar.

CHP seçim döneminde bu alanı kesinkes boşalttı çünkü. İkinci Cumhuriyet’in Halk Partisi olarak, Kürt reformu başlığı bir özgürlükçülük ölçütü haline getirilmeliydi. CNN Türk sağ olsun, o da oldu. CHP’nin bir teori ve siyaset cinayetine meze yapılarak faşistlikle suçlandığı akılsızlık dönemi kapandı. Onun yerini, akılsızlıkta onunla yarışan başka bir yaklaşım aldı. Bir de, “faşist dönemin” son lideri demokratik Meclise başkan olsaydı, tadından yenmezdi!

Ya AKP? Davutoğlu ve/veya Erdoğan’ın da her an süreçten cayabileceklerine ilişkin rivayetler var. Bunlara inandırıcılık kazandırmak için doğrudan Kandil faaliyet yürütüyor. Kendince bir mantığı olabilir. AKP’yi “süreç” aksamaları üstünden sıkıştırmak çeşitli düzeylerde ve kesimlerde, sıkıştırana puan kazandırıyordur…

Hele IŞİD varken… AKP’nin bu tuhaf örgütle yakın akraba olduğu doğru (Bunu ilk söyleyen biz olabilir miyiz?). İyi de, akrabaların kader ortağı olduğu da nereden çıktı? Hele hem anne hem baba konumundaki Amerikalılar evlatlarını ayarlı bir işkenceye tabi tutarlarken… “IŞİD ile PYD savaşta. AKP IŞİD’e dost. Demek ki AKP barış sürecini bırakıyor.” Bu politik değil çocukça bir akıl yürütmedir.

Korkmayın, bi’ şeycik olmaz.

Bin kere yazdığımızı tekrar not edip öyle devam etmek zorundayım. “Barış süreci” veya “Kürt reformu”nun Kürt sorununun çözülmesiyle herhangi bir ilgisi yok. Çözüm dendiğinde her mantıklı insan gibi, Kürtlerin ve diğer bölge halklarının eşitlik, özgürlük, adalet ve kardeşlik içinde yaşayabilmelerini anlamaktan yanayım.

Aman duralamasın, başına bir şey gelmesin denen süreç ise, Ortadoğu’da Kürt faktörünün emperyalist politik yönlendirmelere eklemlenmesidir.

Hal böyle olduğu için, emperyalist yönlendirmenin tam avucunun içine yerleşmiş durumdaki Türkiye’de siyaset kurumu “barış sürecinden” vazgeçemez. Baştan söyleyeyim; görünür vadede “90’lara mı dönüyoruz”, “yine mi savaş”, “terör hortluyor”, “analar ağlamasın” sözlerini duyarsak, sürecin riske girdiğini değil, yeni bir atılım için şarj edildiğini düşünmek daha doğru olacak. Hani bir halk deyişi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek, der ya. Onun gibi…

 

Solhaber

 

Aydemir GÜLER | Tüm Yazıları
Hits: 1272