Cehaletin Kültürel Üretimi ya da Agnotoloji

~ 15.06.2011, Özlem YÜZAK ~
Bilgisizliğin ne olduğunu araştıran bilim dalına agnotoloji deniyor. Platon, bilgiyi kanıtlanmış gerçek inanç olarak tanımlar. Bilgi kavramının karşısında tanısızlık (agnosia) yer alır. Stanford Üniversitesi’nde 2005 yılında Agnotologykonusunda yapılan bir konferansta bu kavram “göz ardı etmenin kültürel üretimi olarak tanımlandı. Bunu bilgisizliğin kültürel üretimi, cehaletin kültürel üretimi diye de çeşitlendirmek mümkün. Kavramı bilim dünyasına kazandıran kişi ise Stanford Üniversitesi’nden bilim tarihçisi Robert N. Proctor. Bugün dünyada kanserden sigaranın zararlarına, iklim değişikliğinden genetiği değiştirilmiş organizmalara kadar pek çok alanda gerçek ile gerçek olmayan arasında toplumun manipülasyonunun alabildiğine sürdüğü bir dönem yaşıyoruz.
***
Bilimin kimi zaman bilinçli olarak çarpıtıldığı, bilginin yanlış kullanıldığı ve pazarlamaya alet edildiği bilinen gerçekler... Bilişim ve iletişim teknolojilerinin dünyayı avuç içi büyüklüğünde ekranların içine sokması başdöndürücü bir gelişme, buna itirazımız yok ama bilgi erozyonu, dezenformasyon, yanlış bilgi gibi tehlikelerin de farkında olmak gerekiyor. Tuzağa düşmemek için tek yol eğitim, gelen bilgiyi aklın süzgeçinden geçirerek değerlendirebilmek, sentez yapabilmek...
Bir toplum bilimi, aklı dinlemek veya agnotolojiye yem olmak arasında seçim yapmak zorunda kalabilir. Ve ne yazık ki Türkiye, R.T. Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı ile birlikte agnotoloji üretiminde müthiş bir patlamayı yaşıyor. Eğitimden, işsizliğe devasa sorunlarda arpa boyu yol alınmamışken, Başbakan çıkıp çılgın projelerinianlatıp oyları toplayabildi. “En az 3 çocuk yapın söylemi ile kadınları eve kapatmanın en doğrudan formülünü uygulamasına, “Kadın-erkek eşitliği yoktur demesine karşın bu ülkenin kadınlarının oylarını alabildi. 1.7 milyon üniversite adayı gencin geleceğini hiçe sayarak üzerinde onca şaibe ve şüphe olan YGS’yi iptal etmedi; buna karşın gençlerin de büyük çoğunluğunun oylarını aldı. Demek ki seçmenin beklentilerini karşıladı. Herkes kendi önüne konulan parçayı yemekle meşgul. Kafalarını kaldırıp şöyle bir etraflarına bakıyorlar diğerleri de kendileri gibi. Önlerine konulanı yemekle meşgul. “Tamamdiyorlar. Eskisi gibi değilim ya, karnımı öyle ya da böyle doyurabiliyorum. Taksitle harcamamı da yapıyorum, televizyonum, ev aletlerim var, taksitle ev hatta araba bile alabilecek haldeyim. Sağlık sorunum çözüldü neredeyse... Tatilde çoluk çocuğu arabaya doldurup köye gidebiliyorum. hafta sonları alışveriş merkezlerinde dolanıp vakit geçiriyorum. Daha ne isteyeyim...
***
Büyük resme bakmaya gerek görmüyor, istemiyor. Zaten büyük resim de ona gerçeğinden çok daha farklı anlatılıyor. Görsel medya (yazılı medya çoğunun ilgisini çekmiyor bile), dev ekranlar, sloganlar, açılışlar, söylemler hepsi algıyı pekiştirmeye yönelik. Büyük Türkiye’nin büyük lideri imajı o kadar güçlü ki artık zihinlerinde, ötesine gerek yok bile. Cari açığın artık son derece tehlikeli boyutlara gelmesi, gelir dağılımındaki uçurum, işsizlik, adalet ve eşitlik ilkelerinin sürekli erozyona uğraması, taşın toprağın, akarsular da dahil olmak üzere her şeyin satılıp paraya ve ranta dönüştürülmesi umurlarında değil. Türkiye’de yaşanan toplumsal dönüşüm tam da AKP’nin istediği gibi. Ne zamana ve nereye kadar süreceğini kestirmek hiç de kolay değil. Belli ki CHP’nin söylemi şimdilikonlar için fazla bir şey ifade etmiyor.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi 8 farklı raporla eğitimden ekonomiye, sağlıktan gençliğe, kadın sorunundan anayasal değişikliğe kadar toplumun yapısal sorunları üzerinde saptamalar ve öneriler sundu. İzledikleri yol doğru ancak AKP’nin inşa ettiği topluma bunları anlatabilmek, inandırabilmek hiç kolay değil. Öncelikli bunu anlayıp kabul edelim. CHP’nin “Adalet ve eşitlik üzerine kurulu bir sosyal dönüşüm modeli”ni topluma öyle raporlarla, mitinglerle, kuru söylemlerle benimsetebilmesi mümkün değil. Tıpkı AKP’nin kadın ve gençlik kolları ile yanına aldığı kurmaylarıyla yaptığı gibi büyük bir insan gücü ile yola çıkması lazım. Her eve, her mahalleye girerek insanların yaşamlarına dokunması lazım. Yeni bir Türkiye toplumu inşa etmeye başlamak için ise hiç dinlenmeden hemen kolları sıvayarak başlaması gerekiyor. Ancak unutmayalım. Bu sadece CHP’nin sorunu ya da CHP’nin sorumluluğu değil. Büyük resmi ve AKP’nin agnotolojisini görebilen herkesin görevi. Oturduğumuz koltuktan ahkâm kesmenin zamanı çoktan geçti.

(Cumhuriyet 15.06.2011)

Özlem YÜZAK | Tüm Yazıları
Hits: 2075