Liberal zombiliğin dönüşü

~ 28.06.2015, Hakan Gülseven ~

Ünlü korku yazarı Stephen King’in “Hayvan Mezarlığı” adlı bir romanı vardır; King, romanı “usulünce gömülmeyen hayvanların dirilişi” teması üzerine kurmuştur, birer “zombi”ye dönüşmüş hayvanlardan kurtulmanın yolu ise onları bir daha asla dirilemeyecekleri şekilde, yani usulünce gömmektir.

Haziran Direnişi, Türkiye’nin “liberal aydın”ını bir daha dirilmemek üzere gömdüğünü sanıyordu; “öyle sanıyorduk” da diyebiliriz, gömememişiz demek ki.

Nietzsche, “ölülerin en büyük şansı bir daha asla ölmeyecek oluşlarıdır” der; “liberal aydın” ölüdür elbette ama usulünce gömülmediği için zombi misali aramızda dolaşmaya, o “muhteşem” fikirlerini bünyemize zerk etmeye çalışmaya devam etmektedir.

Bunları, gündüz vakti Kızılay Meydanında havai fişek patlatma görgüsüzlüğüyle kutlanan “AB’den üyelik tarihi alma” meselesinde görmüştük örneğin, havai fişek gibi havalara zıplıyor ve “AKP’nin Türkiye’yi Avrupa’ya taşıma iradesi”nden, bunun “demokrasimiz açısından bir milat olduğu”ndan falan bahsediyorlardı.

Yetiyor muydu, yetmiyordu elbette, birtakım teorik güzellemeler şarttı. Misal 2007 seçimleri oluyor ve liberallerimiz olanca “birikim”leriyle, “ Türkiye’nin burjuva demokratik devrimi tamamlanmıştır, otantik burjuvazi 100 yıllık bürokratik-vesayetçi rejime karşı zafer kazanmıştır” diye yazıyorlardı.

Ancak kazanılan zafer yetersiz gelmiş olacak ki, bu sefer “otantik burjuvazi” bir temizlik harekâtına girişecek ve “davalar dönemi”ne girilecekti.

AKP-Cemaat koalisyonu, Cemaatin yargı-polis entegre gücü sayesinde tertip davaları başlattığında, liberal aydınlar bu davaları “devletin bağırsakları temizleniyor, yüz yıllık vesayet rejimi çöküyor” çığlıklarıyla izliyorlardı.

Sahte deliller mi, yasadışı dinlemeler mi, bavul gazeteciliği mi, karartılan hayatlar mı, çalınan ömürler mi? Umurlarında değildi, çünkü “mevzubahis demokrasiyse gerisi teferruat”tı.

“Arkadaşıyız” dedikleri Hrant’a en büyük ihaneti bunlar yaptılar; cinayeti karartan gazetecilere, genel yayın yönetmenlerine “Hrant Dink Ödülü” verirken, cinayetin aydınlatılması için uğraşan gazeteciler tutukladığında, utanmadan “gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetini atan da, o gazetelerde yazıp çizmeye devam eden de bunlardı.

2010’da, rejimin inşasındaki son kale olan yargının ele geçirilmesi operasyonu başladığında ve referanduma gidildiğinde “12 Eylül’le hesaplaşılacak” diye martaval okuyan da, “yetmez ama evet” diyerek diktatoryaya giden yolun taşlarını döşeyen de yine bu liberal aydınlardı.

Nedamet mi? Sonradan getirdiler elbette ama en fazla kendilerinin “kullanışlı aptal” olduğunu kabul ederek; yani kandırılmışlardı, kullanılmışlardı, kişisel ikballeri için yaptıkları bir şey yoktu, ne yaptılarsa demokrasi adına yapmışlar ama aldatılmışlardı.

Üstelik olanca pervasızlıklarıyla “iyi ki kullanıldık” diyenleri de vardı, öteki türlü “niyet okuyucu, darbeci, vesayetçi” falan olacaklardı çünkü, neticede kandırılmışlarsa da iyi ki kandırılmışlardı!

İşte Haziran direnişi diktatoryal gidişe “dur” deyip iktidarın ipliğini pazara çıkardığında, bunların da ipliği pazara çıktı ve siyaseten birer ölü haline geldiler, direniş liberal aydını gömdü ve üzerine kürek kürek toprak attı.

Ancak “usulünce” gömülememiş olmalılar ki, şimdi sesleri yeniden çıkmaya başladı; “AKP’den kurtuluş için AKP’yle koalisyon” gibi “dâhiyane” bir formülle ama aslında AKP’nin ömrünü uzatmak, rejimi restore etmek için yine karşımızdalar.

O halde, bu sefer ne yapılacaksa usulünce yapılacak, bir daha dirilmemek üzere tarihin çöplüğüne uğurlanacaklar!

 

yurtgazetesi

Hakan Gülseven | Tüm Yazıları
Hits: 1120