Fuat Avni meğer kimmiş...

~ 12.04.2015, Yeni Yaklaşımlar ~

 

Geçen hafta Cuma günü yayınlanan “Fuat Avni kimdir, amacı nedir?” başlıklı yazım tahminimin ötesinde ilgi gördü.
Okuyucuların yüzde 90’ının benimle aynı düşüncede olduğunu görmekten mutlu oldum.
Cumartesi günü Ankara’da aralarında Türkiye’nin önde gelen işadamlarının da bulunduğu 600 kişilik kalabalık bir gruba hitap etmek üzere kürsüye yürürken, konuşmanın başında kısaca Fuat Avni’densöz etseniz diye ricada bulundular.
Adeta efsunlanmış hale gelmiş kitleleri uyandırmak için kimi zaman şok tedavisi uygulamak gerekir.
Kürsüye çıktığımda ilk cümlelerim şunlar oldu;
“İçinizde Fuat Avni’nin arandığı halde bulunamayan biri olduğuna inanan varsa salonu terk etsin”  dedim.
Salonda derin bir sessizlik oldu.
“Eğer içinizde Fuat Avni’nin arandığı halde bulunamadığına inanan 2 kişi varsa, ben salonu terk edeceğim. Çünkü bu kadar teknoloji cahili bir gruba hitap etmeyi kendime saygısızlık addederim...” dedim.
Tüm mesele zaten buradan kaynaklanıyordu...
Fuat Avni’nin arandığı halde bulunamadığına inanan insanlar arasında, adeta manevi bir kişilik olduğunu düşünenlerin sayısı giderek artıyordu.
Gittiğim yerlerde adeta teheccüde kalkar gibi saati gece yarısına kurup, Fuat Avni’nin twit attığı saatlerde ilk okuyanlardan biri olmak için sabırsızlandığını söyleyen insanlarla karşılaştım.
İşin çivisinin iyice çıkmaya başladığını gördükçe, daha fazla gecikmeden bahsi geçen yazıyı kaleme almak şart olmuştu. Kitleleri kim olduğu meçhul bir adresin oyuncağı olmaktan kurtarmak gerekiyordu.
Nevrimi döndüren en son hadise şu oldu:
İki hafta önce TEM’debirlikte seyahat ettiğim aklı başında bir arkadaş, “evliya ile peygamber arası bir mevkide olabileceğini...”  söyleyince, yolda kalmayı göze alma pahasına, “aracı çek kenara ineceğim, bu kadar saf biriyle seyahat etmeyi asla güvenli bulmam. Demek adam sana mesaj atsa ve Osman Bey’in kafasına sık dese, ruhani varlık olduğuna inandığın bu kişinin dediğini yerine getirmekte de beis görmeyeceksin”  demiştim.
Kitlelerin kim olduğu konusunda zerre kadar malumatı olmadığı bir kişiye bu kadar itibar etmelerinin, bu kadar ümit bağlamalarının ne kadar riskli olduğunu anlatmama her halde lüzum yoktur.
“Fuat Avni kimdir, amacı nedir?” başlıklı yazıda 4 temel noktada konuya açıklık getirmiş, amacının ne olabileceğiyle ilgili detaylı bir değerlendirmede bulunmuştum. Okumaya fırsat bulamayanlar linkten yazıya bakabilirler.
Kabul etmek gerekir ki, bu adres hangi amaçla devreye sokulmuşsa fazlasıyla görevini ifa etti. Bir iletişim hocası olarak uygulayıcıları tebrik ediyorum.
Bir öğrencim bu tür bir düşünceyi final notu yerine geçecek bir proje olarak hazırlayıp bana sunsaydı 100 puan alır, doktora tezi olarak sunsaydı onay verirdim.
Hafta başında tanınmış 8-10 gazeteci arkadaşlabirlikte bir tandır ziyafeti için öğle yemeğinde beraberdik.
Sohbet sırasında konu haliyle Fuat Avni hakkında yazdığım yazıya da geldi.
Aralarında Fuat Avni ile direk mesajla (DM) yazıştığını söyleyenler oldu.
Her sabah canlı yayın program yapan kamuoyunun yakından tanıdığı bir arkadaş, “bir gün kanalda çayla birlikte simit yerken telefonuma ileti düştüğüne dair ses geldi. Baktım Fuat Avni direk mesajdan yazmış. Mesajda, yanına kaşar da iyi gider” yazıyordu dedi.
Başka kanalda çalışan diğer bir arkadaş; “bir gün yayın öncesi makyaj odasında saçlarımı tarıyordum. Fuat Avni’denense tıraşın güzel olmuş, sıhhatler olsun” diye mesaj geldi” dedi.
Yazı başlığındaki “Fuat Avni meğer kimmiş...” meselesine dönecek olursak, bu örneklerden yola çıkarak diyebileceğimiz şey, “MEĞER MUZİP BİR ADAMMIŞ” demek olur.
Fakat kazın ayağı öyle değil...
Hatta gülüp geçecek kadar basit bir mesele değil.
Simidin yanına kaşar, ense tıraşına sıhhatler olsun demekten öte ciddi bir vak’a ile karşılaştığımızı, insanların bu adrese yüklediği anlam, oluşturduğu etki ve ortaya çıkardığı sonuçtan anlıyoruz.
İstisnasız her kanalda yerli / yabancı istihbarat kurumlarının muhakkak elemanı vardır.
Eğer yukarıda verdiğimiz örnekler tesadüfen örtüşen anlık iletiler değilse (ki, ben öyle olduğunu düşünmüyorum), kimin yönettiğini bilmediğimiz bu vb adreslere her yandan istihbarat akışı sağlanıyor demektir.
Böyle bir sonuç da 3-5 muzip insanın oluşturduğu iletişim ağından değil, ancak gizli servislerin temas noktalarından temin edilen bir istihbarat havuzu ile gerçekleşebilir.
Diyebilirim ki, HİZMETE yakın addedilen kişi ve kurumlara geçtiğimiz bir yıllık süreçte en büyük zararı bu vb adresler verdi. Başlarına örülen tüm çorapları, kurulan tüm tuzakları, atılan tüm hukuksuz adımları olağanlaştırdı. Bu konuda o kadar çok örnek dinledim ki, yazılsa kaç cilt kitap olur.
Yanılmak isterim ama, bunlar benim artık kesin kanaat haline gelmiş şahsi düşüncelerim...
“Fuat Avni kimdir, amacı nedir?” başlıklı yazımdan sonra gittiğim yerlerde, elindeki tek oyuncağını sanki ben almışım gibi yüzüme somurtarak bakan aklı başında (!) insanlar gördüm.
Bir gün “Yapı paydos” der gibi, ülkeyi kurtara kurtara ancak Fuat Avni’nin kurtaracağına umut bağlamış insanlarla karşılaştım...
Kristalden HAYAL KULELERİNE taş atıp çatlattığımı söyleyerek küsenler oldu.
Bu kadar derin umutsuzluğun bile nasıl bir ALGI YÖNETİMİNİNİN sonucu olduğunu ibretle gözlemledim.
İnsanların pek çoğunda giderek gayreti bir yana bırakıp, “bu işi zaten Fuat Avni halledecek” kolaycılığına sapma eğilimi gördüm.
Hiçbir bedel ödemeden, çaba sarf etmeden, ter dökmeden, ZULÜM SÜRECİNİN AKTÖRLERİNİN AKIBETİNİ oturduğu yerden heyecanlı twitler okuyarak izleme beklentisindebir kitle ortaya çıktı.
Ankara’da yaptığım bir başka konuşmayı Cihan Haber Ajansı’nın (CHA) ,“Fuat Avni'ye sınırsız güven ve itimat ciddi bir risktir” şeklinde abonelerine servis ettiğini gördüm. Bu tespitimin arkasındayım.
Okuyucularıma son olarak şunları söylemek isterim:
Bu yazı dahil hiçbir köşe yazısını, “demek meselenin aslı böyleymiş” diye okumayın. “Demek ki bu yazar bu meseleye böyle bakıyor”  diye okuyun.
Her kim ya da kimler ise, Fuat Avni’nin kimlik ve kişiliğini tartışmadık her iki yazıda da...
Böyle bir adresi Bilgisayar Mühendisliğiyle iştigal eden iki oğlum da işletseydi, bir iletişim sosyologu olarak TOPLUMDAKİ OLASI ETKİLERİNİ analiz eden bir değerlendirme yapmaktan asla imtina etmezdim.
Bildiklerimiz bunlardan ibaret değil.
Her bildiğinizi yazarsanız iyi bir YAZAR olmazsınız, ancak geveze yazar olursunuz.
Yazılmayan bildiklerinizi bazen ilgili 2 kişi ile paylaştığınızda sonuca daha fazla etki ettiğini görürsünüz.
Hayatında bir kez bile olsun YALAN SÖYLEMEDİĞİNE inandığınız insanlardan aktarılan bilgilere, düşüncelere itibar ediniz. Geçtiğimiz 50 yıldan bugüne kaynağı belirsiz adreslerden gelen bilgilerle mi ulaştık ki, bundan sonra da yolumuzu onlar aydınlatsın?
Herkes işine, hizmetine baksın.
Bildiğiniz yoldan, güvendiğiniz / tanıdığınız kişilerin yol göstericiliğinden şaşmayın.
İnanın, karanlıktan aydınlığa çıkaracak en kestirme yol bu...


Hits: 1844