Ahtapotun kolları her yanı sardı

~ 27.05.2011, Yazgülü ALDOĞAN ~

Tek tek ağaçlara bakmaktan vazgeçelim de bütünü görelim, çünkü kimin evine ateş düşer, canı yanarsa o bağırıyor, o sırada yangın mahalleyi sarmış farkında olan yok! Bir muhalif partinin en üstteki yöneticilerinden hangisinin yamuğu var, hangisinin yok, kim nereden bilebilir? Eğer amacınız yıpratmaksa hepsini izlemeye alırsınız, nasıl olsa biri ya da bir kaçı oltaya takılır! Burası Türkiye, karımı hiç aldatmadım diyen ilk taşı atsın. İkinci yol da içeriden "şerefli" muhbirler bulmaktır. Her camianın içinde bu tür satın alınması kolay muhbirler bulunur. Hatta çok önceden yerleştirilir ve zamanı gelince kullanılmaya başlanır ki bunlara da "uyuyan hücre" deniyor şimdilik. Yani yıllarca en yakın arkadaşınız olduğunu sandığınız biri bir emirle muhbiriniz olmaya başlar. İşin acıklısı o da kendisine emir verilene kadar uyuyan hücre olduğunu bilmiyor olabilir! Muhbirin de yardımıyla izleyeceklerinizin sayısı azaltılır, nokta hedef atışı yapılır ve bir iki yıl süren (sabırları müthiş!) izleme sonunda en mahrem görüntüleri, en ipe sapa gelmez sözleri kayıt altına alınır. Arkasından özellikle kamuyla paylaşılan bir tehdit, şantaj safhası başlıyor. Kamuyla paylaşıldığına ve aslında amaç da bu olduğuna göre bana kalırsa şantaja boyun eğseler de eğmeseler de bunlar bir biçimde piyasaya sürülecekti, maksat itibarsızlaştırmak çünkü.
Ya TSK'ya yapılan?
Hafta sonunda yaşanan bir gelişme dikkatinizden kaçmış olabilir: kendisine Sokrates diye hitap edilmesine neden olan savunmalarıyla adını hukuk tarihine yazdıran, tam üç yıldır tutuklu yargılanan Kara pilot teğmen Mehmet Ali Çelebi, nasıl olduysa serbest bırakıldı. Tanık olarak adını yazdırıp sonra sanık mevkine oturtulan Atatürkçü teğmene yöneltilen suçlama, cep telefonundaki Hizbullah üyesi pek çok telefon numarasıydı ve bilişim teknolojileriyle ispat edildi ki o kayıtlar telefonuna el konulduktan sonra Emniyet tarafından yüklenmiş. Bunu Emniyet görevlileri de kabul edip "Sehven" dedikten ve bu sözü de son dönem yargılamalarına kazandırdıktan sonra Çelebi, hala tutuklu yargılanmaya devam etti ve ne hikmetse hafta sonu serbest bırakıldı! Oysa genç teğmen, komutanlarım burada tutuklu yargılanırken ve hiç bir tahliye talebi kabul edilmezken deyip hiç tahliye talep etmemişti! Bir insanın yaşamından çalınan tam 3 koca yıl! "sehven yüklenen telefon numaraları yüzünden!" Bu örnek çok önemli. Çünkü bugün tutuklu yargılanan yüzlerce muvazzaf ve emekli subayın suç dosyalarında "üretilmiş belgeler" var! Raporlara ek yapılmış, montajlanmış, imzalarla oynanmış, o kadar çok belge ve bilgi üretilmiş ki, pek çok yanlış yapılmış! Allahtan da yapılmış, bu yanlışları yakalayarak tek tek çürütüyorlar bu belgeleri, ama görevleri onları orada tutuklu yargılamak adına yıllarca yatırmak ve "burunlarını sürtmek" olan yargıçlar, bu komediyi görmemezlikten geliyor. Ve kamuoyu, "demokratlık" adına, sözüm ona yapılması tasarlanmış ama hiç hayata geçirilmemiş bir darbeye karşı çıkmak adına, bu insanların onurları, hayatları, gelecekleriyle oynanmasına seyirci kalıyor!
Gazetecilere virüs
Onlarca gazeteci ise bilgisayarlarına atılan virüsler yüzünden içeride tutuklu yargılanıyor. Bir merkez tarafından yollanan ve bilgisayara girer girmez kendini yok eden, dolayısıyla alanın haberinin bile olmadığı bu virüslü dosyalar, gerektiğinde, ancak yollayanın bilebileceği bir biçimde, aranıp bulunuyor ve hoop, Silivri'ye! Muhalif olan, başbakanı ve üst düzey yöneticileri kızdıran, yanlışları yazan gazeteciler artık önceden tehdit de ediliyor! Başbakan YGS'deki yanlışları ortaya çıkarttığı ve fikri takip yaparak sürekli yazdığı için Abbas Güçlü'yü bile tehdit etti! Güçlü, nasıl bir komploya kurban gidecek de Silivri'ye yollanacak, göreceğiz!
Organize işler
İşte bütün bu organize işler ancak profesyonel bir örgütün işi olabilir. Birileri senaryo yazıyor, birileri kasetleri hazırlıyor, birileri takip ve dinleme yapıyor, birileri belge düzenliyor. Zamanı gelince bu belge ve cd'ler saklandıkları yerden "bulunmuş" gibi çıkarılıp operasyonlar düzenlenerek suçsuz insanlar yakalanıp içeri tıkılıyor! Ve bütün bu işler ne dün başlamış, ne önceki gün, bunlar yıllar süren bir çalışmanın sonuçları. Ahtapotun kollarının yeni yeni farkına varıyoruz. Ve hala demokrasiyle yönetilen bir hukuk devletinde yaşadığımızı sanıyoruz öyle mi? Cevabı siz verin!
 

Yazgülü ALDOĞAN | Tüm Yazıları
Hits: 2187