AKP halka savaş açmaya hazırlanıyor

~ 01.12.2014, Av. H. Murat Yurttaş ~

Uzunca bir süredir gündemde olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve yandaşları tarafından “reform” olarak süslenmeye çalışılan “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nihayet Meclis’e getirildi. Böylelikle daha önce 14 Ekim 2014’te Meclis’e sunulan “Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile birlikte AKP’nin acil ihtiyaç gördüğü düzenlemelerin yasalaştırılması için süreç başlamış oldu.

 

“İç Güvenlik Paketi” tasarısına dair söylenebilecek en özlü değerlendirme, tarihi 31 Mayıs 2013 gecesinden itibaren karşısına dikilen halk karşısında bocalayan ve dikiş tutturamayan AKP’nin direncini kıramadığı ve teslim alamadığı halka karşı devleti bir bütün olarak partinin savaş aracı haline getirmenin hazırlıklarını sürdürdüğü olabilir. Bunu en başa yazarak tasarıyı değerlendirmek yerinde olur. Zira, ortada ne bir reform ne de esas olarak bir güvenlik kaygısı yoktur. AKP, basitçe kendi güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır.

 

POLİSE SORUMSUZLUK GÜVENCESİ

 

“İç Güvenlik Paketi” tasarısı kapsamında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’ndaki değişiklikler için 2007 yılında bu kanunda yapılan değişiklik için o dönemde ifade ettiğimiz değişikliğin esas olarak yeni düzenlemeler getirmekten çok polisin elinin kolunun bağlı kaldığı gibi gerçeğe aykırı bir algının oluşturularak keyfi uygulamaların önünün açılması hedefinin burada da devam ettiğini söyleyebiliriz. Nitekim bu değişikliği takip eden yıllarda bir kaç yüz metre arayla kimlik kontrolleri yapılması gibi “tuhaflıklar” bir süre sürdürülmüştü.

 

Önleme aramalarında, elbisenin çıkarılmasının veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasının istenememesi kuralı yazılı emir veya gerektiğinde sözlü emir ile ve hakime onaylatmak yoluyla esnetiliyor. Hayatın, kanunlarda yazanlardan ibaret olmadığını bilenler açısından bu esnetilmenin esas olarak birer formalite olan aramalara ilişkin genel nitelikli mahkeme kararları gibi otomatiğe bağlanmış bir uygulamanın kılıfına dahi lüzum görülmediği anlaşılıyor. Bu haliyle sokakta sıklıkla rastladığımız hukuka aykırı uygulamaların artacağından emin olabiliriz.

 

Keza, polisin silah kullanma yetkisini genişleten değişikliğin de yine 2007 değişikliği sonrasında birkaç yıl gibi bir sürede polisin onlarca kişiyi öldürmüş olması gibi yeni bir infaz dalgasını başlatacağını öngörebiliriz. Esas olarak, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde gerçekleşebileceği öngörülen silah niteliğinde olmayan araçlarla yapılacak tanımlanan saldırılar aynı maddede yer alan hükümlere içkin niteliktedir. Tıpkı genel ceza hükümleri herkes için geçerliyken polisin silah kullanma yetkisini düzenleyen madde içerisinde meşru müdafaa hükümlerine atıf yapılması gibi kanunda yer alan suç niteliğinde olma ve suç üstü halinin esas olarak bu değişikliği de kapsadığı kabul edilebilecekken bu hükmün özellikle vurgulanmasının polise bir emir niteliğinde olduğunun altını çizmek gerekiyor. 

 

Yine istihbarat dinlemelerine ilişkin olarak hakim kararının verilmesi için gereken sürenin uzatılması ve tek yetkili hakim belirlenmesi daha önceki sulh ceza hakimlikleri değişikliğindeki gibi dinlemeler için bir “noterlik” mekanizması tesis edilmesinden öte bir anlam taşımıyor.

 

Tümü birlikte değerlendirildiğinde AKP’nin devletin kolluk görevlilerinin “emir verene” rahatlıkla itaat etmesi için bir sorumsuzluk güvencesiyle donatmaya çalıştığını söyleyebiliriz.

 

POLİSE KEYFİ GÖZALTI YETKİSİ, PROTESTOLARA TUTUKLAMA

 

AKP, sorumsuzluk güvencesi verdiği polise keyfi gözaltı yetkisi de tanıyor. AKP dönemi yasalarının olmazsa olmazı sayabileceğimiz katalog suçlara bir örnek daha eklenerek polise geniş bir gözaltı keyfiyeti getirilmek isteniyor. Buna göre, adam öldürme, cinsel saldırı, yağma gibi bir takım suçların yanı sıra toplumsal olaylar ile gösteri yürüyüşlerinde işlenen suçlar için de 24 saate kadar (toplu olaylarda 48 saat) yargı denetimi dışında gözaltı yetkisi veriliyor. Ceza Muhakemesi Kanunu ile savcı talimatı ile gözaltına alma düzenlemesi böylelikle fiili olarak uygulanmazken şimdi yasal olarak da ortadan kaldırılıyor.

 

Ancak daha vahimi, çokça eleştirilen tutuklama nedeninin varsayıldığı katalog suçlara toplantı ve gösterilerde silah kullanma, yüzünü gizleme, yasadışı örgüt simgelerini kullanma ve propagandasını yapma ile terör örgütü propagandası yapılan toplantılarda yüzün kapatılması ve genişletilmiş tanımıyla silah kullanılması eylemleri de ekleniyor.

 

Tasarı bu yönüyle polis şiddeti, keyfi gözaltı ve tutuklamalar eliyle halkı korkutmaya çalıştığı anlaşılıyor. AKP, güvenlik paketi diyerek ortaya attığı değişikliklerin Türkiye’nin “ileri demokrasi” macerasına yakışacak şekilde (!) halka karşı bir kolluk rejimi tehdidi halini alması da şaşırtıcı gelmiyor.

 

TOPLANTI VE GÖSTERİLERE KATILMAK “TERÖR EYLEMİ”NE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR

 

Değişiklik ile silah benzeri araçların tanımı genişletilirken daha önce Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında suç olarak tanımlanmayan ve esas olarak Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında “terör örgütü” tanımı ile birlikte suç olarak değerlendirilen yüzünü gizlemek, yasadışı örgüt simgeleri taşımak ve propagandasını yapmak gibi eylemler de bu kanunun kapsamına alınıyor.

 

AKP’nin çok korktuğunu bildiğimiz Haziran Direnişi’ni terörize etme çabasının bir ürünü olan bu değişiklik ile daha önce 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde silah kullanma suçunun kapsamı genişletilip yüzün gizlenmesi de eklenerek cezası 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasına çıkarılırken daha önce suç olarak tanımlanmayan yasadışı örgüt simgeleri taşımak ve propagandasını yapmak gibi eylemlerin cezası ise 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Daha önce TMK kapsamında 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülen bu fiiller için TMK kapsamındaki cezanın alt sınırı ise 3 yıla çıkarılıyor.

 

Bu tabloda, tasarının halkı aynı zamanda hapis cezalarıyla da tehdit etmeye çalıştığını söylemek de abartılı olmayacaktır. Ama esas olarak Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu arasında kurulan paralelliğin önümüzdeki dönemde sıklıkla karşımıza çıkacağını öngörebiliriz.

 

AKP’NİN HALKA KARŞI KOMUTANLARI: VALİLER

 

Tasarının büyük bir bölümünü ise polis, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatlarının yeniden yapılandırılması ve valilere tanınan geniş yetkiler oluşturuyor. Valilere suçun aydınlatılması ve suçluların yakalanması gibi esas olarak adli kolluk alanına giren konularda emir verme yetkisi getiren tasarıyla polis, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatları üzerinde valilerin yetkileri de genişletiliyor.

 

AKP’nin bürokrasideki kadro yetersizliğini “mutlak yetkili” valiler ve kolluk kuvvetleri eliyle aşmaya çalışacağı anlaşılıyor. Böyle bir tablo AKP’nin ancak şiddeti tırmandırarak iktidarda kalabileceği ve halkın güvenliğinin hiçe sayılacağını gösteriyor.

 

AKP’NİN KENDİ KORKUSUNUN ALTINDA KALACAK

 

Haziran Direnişi ile başlayan Türkiye’nin yeni mücadele döneminin bu dönemecinde AKP’nin elindeki kozları tükettiği söylenebilir. Kendisine karşı oluşan direnci polis şiddeti, keyfi tutuklamalar, ağırlaştırılan hapis cezaları gibi sürdürülemez yöntemler dışında çözebileceğine inancı kalmayan AKP’nin bir sonraki adım için seçeneklerinin azaldığını söylemek mümkün. Mutlak bir keyfilik anlamına gelen AKP hukuksuzluğunun karşısında hukuk mücadelesinin önünde önemli olanaklar sağlayan AKP’nin bu tavrına karşı hukukçuların halkın güvenliği için ileri çıkması gerekiyor.

 

H. Murat Yurttaş

Av. H. Murat Yurttaş | Tüm Yazıları
Hits: 1692