Erdoğan görevden alınmalıdır

~ 19.05.2014, Merdan YANARDAĞ ~

Geçen hafta Başbakan Erdoğan’ın ölümcül bir korku yaşadığını yazdım ve bu korkunun nedenlerini analiz etmeye çalıştım. Daha yazının mürekkebi kurumadan Soma faciası yaşandı. Başbakan Erdoğan, açıkça hoyrat bir piyasa ekonomisinin ve açgözlü yandaş sermayenin yol açtığı bir iş katliamı olan olay bölgesine gidince halk tarafından protesto edildi.


Soma, AKP’nin son seçimlerde yüzde 43 oyla birinci parti olduğu bir ilçeydi. Erdoğan, bu katliam nedeniyle tepkilerin kendisine yönelme olasılığının yüksek olduğu ilçeye sanırım bu öz güvenle gitmişti. Ama öyle olmadı, halk diktatörü protesto etti, arabasını yumrukladı, makam aracının plakasını parçaladı ve sorumluluğun siyasi iktidara ait olduğunu eylemli şekilde ortaya koydu.


Ben, geçen hafta Erdoğan’ın Danıştay’ın kuruluş yıldönümü törenlerinde Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşmasına sinirlenerek kürsüye yürümesi üzerine söz konusu yazıyı yazmıştım. Ancak Soma’da olanlar karşısında Erdoğan’ın bu davranışı neredeyse soğukkanlı ve demokratik bir tepki gibi kaldı. Çünkü Erdoğan, bütün diktatörler gibi çığırından çıktı, öfke kontrolünü yitirdi ve kendisini protesto eden biri genç kız, iki madenci yakınını yumrukladı. Müşaviri bir madenciyi özel harekât polislerinin arasında alçakça defalarca tekmeledi.


Bu olay sadece cumhuriyet tarihinde değil, Osmanlı’yı da içine alan modernleşme tarihinde benzeri olmayan, sorumsuz, devlet adamlarının yapamayacağı büyük görgü ve ahlak yasakları arasında yer alan akıl almaz bir davranıştır.


Polislerinin arasında kendi yurttaşını kıstırıp döven, bir Başbakan ya da devlet adamı gibi değil de daha çok bir siyasal İslamcı militan gibi davranan Erdoğan, artık bu ülkede Başbakanlık yapma ehliyetine sahip değildir.


ERDOĞAN’IN KORKUSU
Belli ki Başbakan çok korkuyor. Kendisine muhalefet edenlerden, eleştirenlerden, partisine oy vermeyenlerden, boyun eğmeyenlerden, hakkını arayanlardan ödü patlıyor. Kendisine yönelik hiçbir itirazı meşru saymıyor. Çünkü kendisini kutsal bir davanın gereğini yerine getiren bir nefer, daha çok da emir (lider) gibi görüyor. Dolayısıyla kendisine karşı çıkanları, muhalefet edenleri de inandığı bütün kutsal değerlere karşı çıkmış sayıyor.


Bütün saldırganlığını, yolsuzluklarını, despotluklarını İslami gerekçelerle açıklıyor. Kendisine yönelik tepkileri bu nedenle kişisel bir saldırı gibi algılıyor. İntikam peşinde koşuyor.


Başbakan iktidarı kaybetmekten korkuyor. Kendisinden hesap sorulmasından, yargılanmaktan ve hapse girme olasılığından ölümcül bir korku duyuyor. Geçen hafta da altını çizdiğim gibi; halka karşı suç işlediğini, cumhuriyeti yasadışı yöntemlerle yıktığını, hukuku çiğnediğini, yolsuzluk batağına gömüldüğünü biliyor. Bu nedenle hesap sorulmasından korkuyor.


Erdoğan’ın görgüsüzlüğü, bilgisizliği, kültürsüzlüğü, imam hatip tedrisatını aşamayan ufuksuzluğu ve eğitimindeki büyük açık (diplomadan söz etmiyorum) artık ülke açısından büyük sorun oluşturuyor. Erdoğan’ın ihtirasları ve hedefleriyle, yetenekleri ve çapı arasından bir uçurum bulunuyor.


Erdoğan işte bu açığını saldırganlaşarak, muhalefeti baskı ve devlet terörüyle bastırarak kapatmaya çalışıyor.


MEŞRUİYETİNİ YİTİRMEK
Soma katliamı hükümetin son meşruiyet kaynaklarını da tüketti. Türkiye’de artık hukuken, siyaseten, tarihen ve ahlaken meşru olan bir hükümet yok. Soma halkının tepkisini polis desteğindeki milislerle ve yeniden yapılandırdığı Gladyo güçleriyle bastırmaya çalışan AKP Hükümeti, bütün demokratik muhalefet yollarını tıkıyor. Böylece, kendisine karşı her muhalefet yolunu ve yöntemini de meşru hale getiriyor.


AKP iktidarının ilk 10 yılında küresel sermayenin ve Türkiye burjuvazisinin talep ettiği bütün neo-liberal düzenlemeler yapıldı. Hoyrat ve insanlık dışı bir çalışma yaşamı oluşturuldu. Toplum dinle kontrol edildi.


Bu nedenle Soma’da yaşanan katliamın sorumlusu, insan odaklı değil, kâr ve rant odaklı bu piyasa düzenini kuran bütün sağ ve muhafazakâr iktidarlardır. Katiller 12 Eylül 1980 darbesinden sonra sosyal devleti tasfiye edenler ve modern kölelik düzenini kuranlardır.

Katliamın sorumluları, piyasa tanrısına tapanlar ve özelleştirmeci bu yağma düzenini kuranlardır. Sendikaları ve sosyal hakları tasfiye edenler, esnek çalışma sistemini ve taşeronlaşmayı ülkeye dayatanlar, bu katliamın hazırlayıcılarıdır.


İşte AKP, Cumhuriyet tarihinde bu halk düşmanı düzenlemeleri yapan en hoyrat ve en vahşi şekilde sonuna kadar götüren iktidardır. Soma katliamının sorumlusu, Erdoğan’ın yönettiği AKP iktidarıdır. Erdoğan’ın öfkesi bunadır. Önerebileceği tek çözüm ise, daha fazla dine sarılmak, daha fazla dua etmek ve yaşananları kader saymaktır.


ERDOĞAN’IN YÖNETME EHLİYETİ
Soma katliamındaki sorumluluğunu görmek istemeyen Erdoğan, kendisine yönelen protestoyu da yine kutsal amaçlarını engellemeye dönük bir komplo gibi okumaktadır.


Bu ruh hali sağlıklı bir duruma işaret etmiyor. Erdoğan ülkeyi yönetme ehliyetini kaybetmiş görünüyor. Ruh sağlığının yerinde olmadığı açık.


Ancak Türkiye’de yönetme ehliyetini ve ruh sağlığını yitiren bir Başbakana ya da cumhurbaşkanına karşı nasıl bir önlem alınacağı belli değil. Örneğin bir Başbakan'ın delirmesi halinde ne yapılacağı bilinmiyor.


Tayyip Erdoğan’ın bazı bakanları tekme tokat dövdüğü Ankara kulislerinin en revaçta sohbet ya da dedikodu konularından biri. Nitekim, kendisini protesto eden bir genç kızı ve madenci yakınını korumalarıyla kovalayıp, markette kıstırarak bizzat döven Erdoğan, bakan dövmenin de bir dedikodu olmadığına ilişkin güçlü bir kanıt sunuyor.


Başbakan Erdoğan, ruh sağlığını, dolayısıyla ülkeyi yönetme ehliyetini yitirdiği gerekçesiyle Meclis tarafından görevden alınarak tedavi edilmelidir. Ülke genel seçimlere kadar bir Meclis Hükümeti tarafından yönetilmelidir. Bir devlet ve toplum için en tehlikeli durumlardan biri, dengelerini yitiren bir diktatörün eline düşmektir.



YURTGAZETESİ

Merdan YANARDAĞ | Tüm Yazıları
Hits: 1336