SOMA'YI "ADLİ YARDIMA" SIĞDIRMAYA ÇALIŞMAK!

~ 19.05.2014, Av.Feyzi Çelik ~

Ülkenin neresinde olursa olsun ihlalin olduğu yerlerde hep onları hakları ihlal edilenlerin yanında gördük. Toplu şekilde işten atılan işçiler, Bayrampaşa “Hayata dönüş)?) operasyonu”, Gezi’de, 1 Mayıs’ta hep onları gördük. Soma kömür madeni katliamını haber alır almaz İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den ve Türkiye’nin her yerinden yola çıktılar. Başta ÇHD’li olmak üzere mücadeleci avukatlardan söz ediyoruz. Önce, Soma öğretmenevinde kim olduğu belirli kişiler tarafından ablukaya alındılar, bir gün sonrasında ise AKP polisi tarafından dayaktan geçirilip gözaltına alındılar. Buna karşı başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere tüm baro ve avukatların karşı çıkması gerekirken; TBB Başkanı, Soma’ya giderek bir bürokrat edasıyla Soma kaymakamlığına giderek işe koyulmuş, hukuka uygun soruşturma yapılsın, deliller karartılmasın diye yola çıkan gönüllü avukatlar polisin dayağından geçirlip gözaltına alınırken sanki gerginliğin nedeni avukatlarmış gibi “Gerginliği düşürmemiz lazım. Bu gün gerginlik zamanı değil, iş yapma zamanı” demiş olması üzerinde düşünmek gerekiyor.

TBB Başkanı, bu açıklaması ile Manisa Barosunu da yanına alarak başta ÇHD’li avukatlar olmak üzere ülkenin her yerinden gönüllü hukuki yardım için Soma’ya gelen avukatların önünü kesmeye çalışmıştır. “Manisa Barosu, TBB’nin sağladığı maddi, hukuki ve teknik destekle tek elden organize ederek mağdur ailelerden talep edenlere adli yardım hizmeti verecek.” denilmiş olması, TBB ve Manisa Barosunun Soma Katliamına, basit bir adli yardım, maddi/manevi tazminat bakış açısıyla baktığını gösteriyor. Elbette, olayın maddi ve manevi tazminat boyutu vardır. Ancak maddi ve manevi tazminat davalarının hukuki zemine kavuşması etkili bir ceza soruşturması ile mümkündür. Görüldüğü kadarıyla, AKP hükümeti, muhakeme ve yargı organlarını etkisi altına alarak katliamın üstünü kapatmak için elinden geleni yapıyor. Hükümet, görevlendirdiği savcı ve bilirkişileri aracılığıyla katliamı “basitçe taksirle öldürmeye” indirgemeye çalışmakla kalmıyor, buna neden olarak da katliamda ölen birkaç “usta, mühendis ve kalfaya” yükleyerek dosyayı kapatmaya çalışıyor. Olay, TCK’nun 83. Maddesinde yazılı “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçunu teşkil etmektedir. Olayın “taksirle öldürme olarak nitelenmesi” halinde kaç kişi ölmüş olursa olsun uygulanacak madde TCK’nun 85/2. Maddesinde yazılı olan “taksirle birden fazla insanın ölümüne veya bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuşsa verilecek ceza 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır. 302 kişi ölmüş olsa bile verilebilecek en yüksek ceza 15 yıldır. Olayın TCK’nun 83. Maddesinde yazılı “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” halinde, kastla işlenen bir suç olduğundan dolayı bu olayın failleri, kaç kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmuşlarsa o kadar ceza alacaklardır. Her bir ölüm, ayrı ayrı cezayı gerektirir.

Öncelikle Avukatlık Kanununun 76.maddesine göre “Baroların hukukun üstünlüğü, insan haklarını savunmak ve korumak” görevi bulunmaktadır. Adil ve tarafsız bir yargılama hukukun üstünlüğünün olmazsa olmaz bir gereğidir. Hangi baro olursa olsun, olayda zarar görenin vekaletini almasını beklemeden adil ve tarafsız bir yargılama için hukuki anlamda hiçbir sınırlamaya tabi olmadan işlem yapma yetki ve görevi vardır. İnsan Hakları ve avukat dernekleri de bunu yapma hakkına sahiptirler. TBB dahi olsa, bunu belirli bir baronun tekeline bırakma yetkisi yoktur. Kaldı ki, maddi ve manevi tazminat bakımından kişilerin adli yardımdan faydalanmaları Hukuk Muhakemeleri Kanununun(HMK) 334-340. Maddeleri arasında düzenlenmiş bir haktır. Baronun buradaki görevi adli yardım kapsamında avukat görevlendirmekten ibarettir. Avukata ödenecek avukatlık ücreti yargılama gideri olup, Hazineden ödenmektedir.

TBB’nin görevleriyle ilgili olarak da Avukatlık Kanununun 110/17. Maddesine göre “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” hükmü bulunmaktadır. TBB, görevini yaparken bu hükmü yapmak zorundadır. Yine aynı maddeye göre TBB, avukatlar arasında meslek bağını kuvvetlendirmek, avukatların meslekte gelişmelerini teşvik edecek ve sağlayacak tedbirleri almakla da görevlidir. Bu açıdan bakıldığında TBB başkanının “Manisa Barosu” ile ilgili açıklaması mesleki eşitlik ilkesine de aykırı olduğu gibi, halkın serbestçe avukattan yararlanma hakkına da sınırlama getirmektedir. Her şeyden önce toplumu doğrudan doğruya ilgilendiren bu tür olaylarda, gönüllülüğü “resmi baroların” tekelinde görmek yanlıştır. Avukatlar bireysel veya grupsal olarak gönüllü birliktelikler oluşturarak hukuki destek vermelerinin önünde hiçbir engel yoktur.

Soma’daki ölüm olayı, tam bir katliam ve kasten işlenen toplu bir cinayettir. Niteliği itibarıyla “Roboski katliamı”ndan farksızdır. Olaya, tazminat ve para bakış açısıyla bakılırsa hükümet bunu karşılamak için devlet imkanlarını seferber etmeye hazırdır. Hükümet, hem suçu işlerim, suçun karşılığında kimsenin cezalandırılmasına gerek olmadan tazminatı öderim mantığıyla hareket etmenin örneğini Roboski’de gördük. Roboski’nin mağdurları, etkili ve sonuç alıcı ceza soruşturması açılmadan, devletin kendilerine uzattığı milyonları(trilyonları) ellerinin tersiyle ittiler. Çünkü onlar, öncelikle “sorumlular bulunsun, sorumlular cezalandırılsın” diyorlardı. Soma katliamı, “adli yardıma sığacak basit bir olay değildir, hiç kimsenin Soma katliamına karşı hak arayışını tek bir baronun tek eline bırakalım” deme hakkı yoktur. Soma’dan önce, Zonguldak, Balıkesir, Bursa, Afşin-Elbistan, Adana Kozan vardı. Bundan sonra da Nice Somaları aratacak Nükleer Katliamlarla karşı karşıyayız. Roboski unutulmadı, Soma da unutulmamalıdır.

Av.Feyzi ÇELİK

 

Av.Feyzi Çelik | Tüm Yazıları
Hits: 1439