Aydınlanma ve Onur

~ 20.04.2014, Ataol BEHRAMOĞLU ~

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nce 2003 yılından bu yana (2007’den başlayarak da İzmir- Balçova Belediyesi ile birlikte) her yıl verilen Aydınlanma Onur ödülünü almak onuruna bu yıl ben layık görüldüm…
Aydınlanma ve onur kavramları birbirine yakışıyor…
Fakat önce aydınlanma ve umut ilişkisinden söz etmeliyim…

***

Aydınlanma, var oluş olgusunu akılla kavrama çabası demektir.
Milyonlarca, belki milyarlarca yıllık insanlık tarihinde aydınlanma tarihinin süresi (eski Yunan aydınlanmasını başlangıç olarak alırsak) sadece birkaç bin yıldır…
Buna karşılık, gerçek anlamıyla insan oluşumuz, aydınlanma süreciyle başlamıştır…
Aydınlanmayı reddeden, var oluşu akıl dışı, akıl ötesi, akıl üstü güçlerle açıklamaya çalışan anlayışlar, insanlaşma sürecinin gerisinde kalmıştır…
Böyle düşünmemekle birlikte aydınlanmadan umudu kesmiş olmak da bu süreci gerektiğince anlamamak, onun dışına düşmekle eşanlamlıdır…
Oysa insan var olduğu sürece umut hep olacaktır…
Bir tersinlemeyle, (çok bilinen bir özdeyişi tersine çevirerek) söyleyecek olursak:
İnsandan, akıldan, aydınlanmadan umut kesilmez…

***

Sadece bulunduğumuz coğrafyada değil dünyanın bütününde 20. yüzyılın en büyük aydınlanma devrimlerinden birini, belki en büyüğünü gerçekleştirmiş bir ulusuz…
Bizler, bu büyük devrimin mirasçıları, günümüzdeki temsilcileriyiz…
Karşımızdaki güçler ise, uzak ve yakın tarihimizin gelmiş geçmiş en gerici unsurlarının günümüzdeki mirasçıları, son kalıntılarıdır…
Tarihsel olarak bu savaşımın zaten en başından yenik olan, çağını çoktan tamamlamış bu gerici unsurların karşısında, üstelik yakın tarihin en büyük aydınlanma devrimlerinden birinin gerçekleştirilmiş olduğu bir ülkede umutsuz olmak ise her şeyden önce ayıptır…

***

Tam bu noktada, E. Bloch’un ünlü “militan iyimserlik” kavramından bir kez daha söz etmek gerekiyor…
Sorun umutlu ya da umutsuz, iyimser ya da kötümser olmak değil, eylemli olmak ya da olmamaktır…
Eylemsiz birinin umutlu ya da umutsuz olmasının toplumsal bakımdan önemi de anlamı da yoktur…
Önemli olan eylemliliktir…
Eylem içindeki insan ise, ne karamsar ne umutsuz olabilir?
“Umut İlkesi”nin yazarı, çağdaşımız büyük Alman düşünürünün “militan iyimserlik” dediği de budur…

***

Buraya kadar söylediklerim, sözünü ettiğim ödül töreninde ödül plaketlerini aldıktan sonra söylediklerimin bir özetiydi…
Aydınlanma ve onur ilişkisine gelince…
İnsanın, insan olma onuruna kavuşması, birbirini izleyen aydınlanma süreçleriyledir…
Gezegenimizde milyonlarca belki milyarlarca yıl önce oluşan insan türünün ayaklarını gerçek anlamıyla yere basması, gerçek anlamıyla göklere yükselerek evrenin keşfine çıkması, aydınlanmayla, yani akılladır…
Bu nedenle de “Aydınlanma ve Onur” kavramları birbirine çok yakışıyor…
Aydınlanma değerlerinden yoksun biri, insan olma onurunun bilincinde değil demektir…
Aydınlanma düşmanlığı ise tarihin bütün dönemlerinde, insanlık onurunun düşmanı olmuştur…

***

Bu özdeş iki kavramı yan yana getirerek böyle bir ödül olgusunu gerçekleştiren ve bu yılın ödülü bana layık gören, dernek başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş başta olmak üzere YKKED’nin bütün yönetici ve üyelerine, Balçova Belediyesi’nin değerli başkanı Mehmet Ali Çalkaya kardeşime, törenin gerçekleştirilmesindeki büyük katkıları için şair kardeşim, arkadaşım Balçova Belediyesi Kültür Yöneticisi Tuğrul Keskin’e teşekkür ederim…
Ödül törenine konuşmacı olarak katılan İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker Hanımefendi, CHP milletvekili sevgili Aylin Nazlıaka, değerli bilim insanı ve dostum Prof. Dr. Yakup Kepenek ve salon dolusu sevgili izleyiciler, bana layık görülen onuru değerli varlıklarıyla bir kat daha arttırdılar…

Bir karınca çalışkanlığı, özverisi ve alçakgönüllülüğüyle kültür yaşamımızı zenginleştiren sevgili Alpay Kabacalı’yı yitirmiş olmanın kederini yazın ve sanat dünyamızla, değerli eşi ressam İffet Kabacalı ve sevgili evlatlarıyla, pek çoğu ortak dostumuz bütün arkadaşlarıyla paylaşıyorum… A.B.  

Ataol BEHRAMOĞLU | Tüm Yazıları
Hits: 1917