Gidiş nereye?

~ 12.03.2014, Taha AKYOL ~

VAHİM bir kutuplaşma sürecindeyiz, toplumsal olaylar tırmanıyor; etnik ve siyasi nefret gittikçe kabarıyor, korkarım bir süre daha böyle giderse olaylar kontrolden çıkacak.

15 yaşında bir çocuk, Berkin Elvan, Gezi olayları döneminde, ekmek almaya giderken başına çarpan bir gaz fişeği yüzünden hayatını kaybetti. Yunus Emre’nin deyişiyle “gök ekini biçer gibi” toprağa düştü. Cumhurbaşkanı Gül’den başka devlet ve hükümetten tek teessür beyanı yok!
Bir gencin hayatı da “ortak değerimiz” olmayacaksa, bizi bir arada tutacak olan hangi değerler kaldı?!
Gezi olaylarıyla birlikte, şu veya bu şekilde hayatını kaybeden gencecik insanların sayısı, biri polis olmak üzere 7’ye çıktı! Öldüler, geride acılı, öfkeli yığınlar bırakarak.
Olayları sakinleştirmenin medeni dilini ve tarzını bilseydik, bugün sokaklarımız eylemlerden, TOMA’lardan, biber gazlarından geçilmez hale gelir miydi?
HDP binalarına karşı batı illerinde gösterilen şiddet içerikli tepkileri ise başka bir toplumsal felaketin işaret fişekleri...
Böyle devam edersek nereye gideriz?!

TIRMANAN OLAYLAR

Elimizde toplumsal olaylara ilişkin bir istatistik maalesef yok. Aslında hepimiz TV ekranlarında olaysız tek gün geçmediğini görüyoruz... Ben yine bir “veri”ye ulaşmak istedim. İçinde “polis müdahalesi”, “eylem” ve “gösteri” kelimeleri geçen haberlerin yıllara göre bir dökümünü Hürriyet arşivinden rica ettim. İşte sonuçlar:
 


 




Olaylardaki tırmanış açık; daha vahimi şu: 2007’de polisin müdahale ettiği gösteri eylemleri daha çok üniversite çevrelerinde meydana gelen küçük çaplı hadiselerdi.
Fakat siyasetteki öfke dili ve nefret söylemi tırmandıkça gerilim arttı, olaylar sayıca tırmandı, çap olarak büyüdü...

ETNİK ÇATIŞMA

Urla, Aksaray, Giresun ve Ordu’dan sonra Fethiye ve Zonguldak’ta HDP’nin seçim bürolarına yönelik saldırılar oldu. Değişik kentlerde peş peşe vahim olayların ortaya çıkması, gerginliğin nasıl şiddete dönüşebileceğini ve salgın hastalıklar gibi sirayet edebileceğini gösteriyor.
Etnik ayrışma halkta yok diye kendimizi teselli ederken, bu olaylar nelerin olabileceğine dair dehşet verici işaretlerdir. Bu olayları yapanlar mutlaka kınanmalıdır, yaptıkları Türkiye’ye en büyük zarardır.
Öfke ve çatışma, “kötü örnek” halinde neredeyse hayatımızın her alanına yayılıyor. Daha nereye kadar?!

BÖYLE DEVAM EDERSE

Aklıselimin taşkın duygulara yenilmesi demek olan sokak hareketlerini, öfkeli mitingleri, sıkılmış yumrukları sevmem, siyaseten de sağlıklı bulmam. Siyasette maharet, kitleleri tahrik etmek değil, merhum Turgut Özal’ın dilinden düşürmediği bir kavram olan “suhuletle” davranmaktır.
Bu da en çok hükümetlerin görevidir.
Başbakan, A Haber’de arkadaşlarının kendisini “mücadelesi”nde yalnız bıraktığını söyledi. Bir de Başbakan baştan beri ılımlı arkadaşlarının üslubunu denese, değil mi?
Gezi olayları sırasında hükümetin gerilimi düşürmesi gerektiğini belirterek şöyle yazmıştım:
“Başbakan ve arkadaşları kendilerine sormalı: Tansiyon böyle devam ederse, daha nerelere tırmanır?!” (3 Haziran 2013)
Nerelere tırmandığı belli maalesef. Daha da tırmanırsa, Türkiye nerelere sürüklenir, dehşete kapılmadan düşünebiliyor musunuz?!

Taha AKYOL | Tüm Yazıları
Hits: 1575