KIRIM SAVAŞI

~ 10.03.2014, Av. A.Metin Uracin ~

                                                           Zıtların Birliği ve Mücadelesi - I

                                                                                                                                                                                                                                              

                                                                                            

                                                                                 Av.A.Metin Uracin                

KIRIM SAVAŞI  

Savaşlar ve Antlaşmalar. Meydanlar ve Masalar

Kırım  Savaşı  bir kırımdı. Tam bir asker kırımı.

Kırım Savaşını Osmanlıların içinde olduğu müttefikler kazanmıştı. Savaş on dokuz ay sürmüştü ve sonunda 1856 yılında Paris Kongresinde anlaşma yapılmıştı.

Masa, anlaşma masasıydı. Taraflar anlaşmış, Osmanlı anlaşılamamıştı.

Bu anlaşılmazlık her defasında tekrarlanmıştı.

Kırım Savaşı sonrası yapılan Paris Kongresinden tam tamına 42 yıl sonra 3 Mart 1878 yılında yapılacak olan Ayestafanos (Yeşilköy ) ve 13 Temmuz 1978 yılında yapılacak olan Berlin Konferansında da Osmanlı anlaşılamayacaktı.

Savaşlar çok kanlı geçiyordu. İmparatorluğun her yanından getirilmiş olan genç askerler cepheye sürülüyordu.

Kırım Savaşında Rusları yenilgiye götüren en önemli çatışmalar Silistrede olmuştu. Rus ordusu hazırlıksız yakaladığı Osmanlı kalesi ve tabyalarını ani bir ilerlemeyle kuşatmaya almıştı.

Osmanlılar ay şeklindeki Mecidiye kalesi ve toprak tabyalardaki savunmalarıyla Kırım Savaşının dönüm noktası olacaklarını bilmeden Silistreyi savunacaklardı. 1854 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına gelinmişti.

Silistre savunması yetmiş gün sürmüştü.

General Paskeviç.

Rus ordusu 14 Nisan 1854 günü Tuna'nın kuzey kıyısında  topçu bataryalarının saldırısıyla  başlatmışlardı. Rus ordusunun mevcudu  80.000'e  yükselmişti.

Osmanlı da Silistre kale komutanı Ferik Musa Hulusi Paşa olmuştu.

Silistre 10.000  Osmanlı askeri tarafından savunulmuştu.

Üçüncü haftanın sonunda Silistrenin etrafındaki çember kapanmıştı.

Kale komutanı Ferik Musa Hulisi Paşa'nın şehit düştüğü haberi gelmişti.

Haziran ayının ilk günleriydi.  Ardından dört gün geçmişti. Rus ordusunun komutanı General Paskeviç yaralanarak komutayı terk etmişti.

Bir Haziran gecesi ani bir emirle Rus ordusu çekilmeye başlamıştı.

Savaşan orduların komutanları ve çok sayıda asker ölmüş ve yaralanmıştı.

Silistre kuşatması Osmanlılar  için stratejik ve moral bir zaferle sonuçlanmıştı.

 "Silistre Müdafaası" üzerine destanlar ve marşlar yazılmıştı.

Hakikatte, Osmanlı ordusu Kırım Şavaşında tüm cephelerde 175 bin kayıp bırakmış, İtalyan Florans Nightingale’i Selimye kışlasına yaralı askerlere nezaret etmesi için almıştı.

Osmanlıda sahne müzikleri ve operet türünde yazdığı müziklerle ün kazanan bir besteci, 1862-1866 yılları arasında Milano Konservatuarı'na bitirip  İstanbul’a dönüşünde; bestelediği orkestra ve koro parçaları ile marşları performe etmek için "Şark Musiki Cemiyeti" kurmuştu.

Temmuz 1874’te Beyoğlu Haçopulo Geçidi'nde Adam'ın Konser Salonu’nda 30 kişi önünde,

 önce , ‘Mekteb Ustası ve Şair Evlenmesi ‘’

 sonra ‘’ Vatan, Yahut Silistre’’ oyunu temsil edilmişti.

Savaş ve Sanat. Yan yana ve iç içeydi.

Kırım Savaşına,Osmanlıların yanında İtalya şehir devletlerinden Piyamenti – Sardunya Krallığıda katılmıştı. Savaş sonrası Paris Kongresinde 1856 yılında İngiliz, Fransız ve Osmanlılarla masanın aynı kenarında yan yana oturmuşlardı. Savaş alanlarında savaş kazanılmıştı. Osmanlı masada kalmıştı.

Bu hep böyle olmuştu.

Osmanlı Opera Kumpanyası’nı kuran bu Milano eğitimli sanatçıların kullandığı Beyazıt’taki Askeri Misafirhane’nin 1875 yılında tadilata girmesinden sonra   binlerce Fransız Frankı  karşılığı İstanbul da ki Fransız Tiyatrosu’nu kiralayarak 11 Ocak 1876 tarihinde ‘’Leblebici Horhor Ağa’’ adlı eseri sahneye koymuşlardı.

1739 da ki Belgrat Antlaşmasın da da bu böyle olmuştu. Diplomatik  ve ‘Ticari Komisyonculuk’  çıkmıştı.

Lakin,  Fransa Arabuluculuk ve Komisyonculuk yapmıştı.

Kırım Savaşı sonrası yapılacak olan Paris Kongresinden 42 yıl sonra Berlin Konferansından sonrada bu durum tekerrür etmişti.

Tarih tekerrürden mü etmişti.?

Tarihi tekerrür I. Enternasyonel de Diyalektik ve Tarihi Materyalistler tarafından red edilmişti.

Osmanlı tekrar masada kalmıştı.


Osmanlı İmparatorluğunun  dış borç ve faizlerini  doğrudan toplamak için bugün ki İstanbul Erkek Lisesi binasında kurulan bir mali kontrol kurulmuştu. Duyun – u  Umumi.

Bu da ekonomik bağımsızlığa gölge düşürmüştü. Ekonomi hayaletler ekonomisine dönüşmüştü.
Osmanlı burada masada da kalmamıştı. Masa alınıp götürülmüştü.

Osmanlı tekrar yer sofrasına dönmüştü. Bağdaş kurulmuş. Kendi içine bükülmüştü.

Masada böyle konuşulmamıştı. Ama söz uçup gitmişti.  

Her şey olup bitmişti.

Olup bittiye gelmişti.

Oysa, bir zamanlar Osmanlı ne savaşmak ne de barışmak istemişti.

Sadece Lale yetiştirmek istiyordu.

Laleler bir devir açmıştı. .

Bu dönemde Avrupa  ile  barış içinde yasamak fikri ortaya çıkmıştı

Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere  elçiler  göndermişti.    

Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da Matbaa kurulmuştu. Matbaada basılan ilk eser Van Kulu Lügatı olmuştu.

Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturulmuştu. Tulumbacılar. Merdivenli Şehir.  İstanbul da yangınlar her şeyi kül yapmış külünü de havaya savurmuştu.

Kırım Savaşından sonra şimdiki Ticaret Üniversitesinin olduğu yerde bir sebze sandıkçısında başlayan yangın, rüzgarında kuvvetiyle tüm İstanbul’u küle çevirmişti.

Tulumbacılar, mangalarıyla yangınlar söndürmüşlerdi.

Büyük İstanbul yangınından sonra 1870 li yıllarda Marsilya, Cenova dan Batı gemilerle kısım kısım mimar ve parça parça kagir binalar getirmişti.

Önce Galata Atrepolarına, sonrada hamallar ve tulumbacılar yardımıyla merdivenli şehrin Akropolisine taşınmıştı.

Pera ya.

Taşınmıştı.

Sıra, sıra selvili caddeye.

Yeni ve Batı tarzı binalar yapılmıştı.

Paris. Milano.Cenova. İstanbula taşınmıştı. Suriye. Halep ve Mısır Pasajları ile  yan yana. İç içe. Nede olsa İngiliz ve Fransızlar, Mısır Hidivi ile politik akrabalıkları vardı. Kütahya da kan kardeş olmuşlardı.        

Yalova'da kağıt, İstanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kurulmuştu.        

Yeni Kütüphaneler açılmıştı. Doğu ve batı eserleri tercüme edilmişti.         

Çiçek aşısı yaygınlık kazanmıştı.     

İslahatlar yapılmıştı.

İngilizlerin Israrları.

Latinler in –tro –spect demişlerdi. Kendi içine bak. Latinler re- tro- spect demişlerdi. Dön de tarihine bak.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim paşa Lale devri sonrası Osmanlı ordusunu önce Anadolu Nizip te 1827 yenmişti. Sonrada 1833 te Kütahyada Konferansında masaya davet etmişti. Kütahya da Osmanlı tekrar 1833 yılında İngilizlerin de olduğu masada kalmıştı.

1898 yılında Vatan, Yahut Silistre, Şair Evlenmesi ve Leblebici Horhor’u yazan ve besteliyen Milano, Paris ve Londra tedrisatından geçmiş münevverler tarafından çok sesli batı müziği ile Abdülhamit Marşı yapılacaktı.

Tarih ironilerle dolumuştu.

Savaş başkaydı. Masa başka.

Masada kalana,

Oda Okesrası.

Kim demişti ?

Savaş politikanın başka bir biçimde devamıdır diye.

Hatırlayalım.

İnsan kelimesinin kökü nisyan mıydı ? Unutan. Ademoğlu. Adem kızı.

Unutma.

Bir Mart Günü

2.3.2014

 

Av. A.Metin Uracin | Tüm Yazıları
Hits: 2658