VELEV Kİ SUÇ İŞLEDİK !.. NE YAPABİLİRSİNİZ?..

~ 31.01.2014, Av. Türker TOK ~

 

AKP Milletvekili Anayasa Komisyonu Başkanı Sn. Burhan KUZU, Türkiye’nin Suriye’de savaşan kökten dinci El Kaide benzeri örgütlere MİT aracılığıyla silâh ve mühimmat gönderdiği iddiaları üzerine tweeter üzerinden “Velev ki bu TIR’larda MİT, Suriye’de her gün bombalar atılan Özgür Suriye Ordusu’na ya da Bucak Türkmenlerine silah taşıyor! Neresi gayrı vicdani?..” şeklinde cevap vererek aslında  iddiaların çok da dayanaksız olmadığını itiraf etmiştir. Bu cevabın içinde bir meydan okuma havasını da sezmemek mümkün değildir. Anayasa Profesörü olan ve Anayasa Komisyonu başkanı olan, Anayasa’ya bağlılık yemini etmiş birinden böyle bir açıklama gelmiş olması da Dünya Hukuk Tarihine geçecek ilginç bir olaydır.  Öte yandan Dünya basınında ve televizyonlarında  Türkiye’nin sadece silâh ve mühimmat sevkiyatı yapmadığı,  Dünya’nın çeşitli ülkelerinden gelen cihatçı teröristleri barındırdığı, silah sağladığı, eğittiği, lojistik destek verdiği, Suriye topraklarına geçişlerini sağladığı  ve çatışmalarda yaralanan teröristlerin Türkiye’de tedavilerini  yaptırdığı ifade edilmektedir.

Peki bütün bunlar Anayasa’ya ve kanunlara ne kadar uygundur? Bilindiği üzere evrensel hukuk kurallarından normlar hiyerarşisi ilkesi gereği kanunlar  Anayasa’ya  aykırı olamayacağı gibi kanunlar yorumlanırken üst norm olan Anayasa hükümlerine uygun olarak yorumlanmalıdır. Şimdi bu çerçevede konuyu irdeleyelim.

            ÖNCELİKLE ANAYASA NE DİYOR ? ONA BAKALIM

         

          Anayasa’nın 2’nci maddesigereğinceTürkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.

          11’nci maddeyegöre“Anayasahükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”

          92’nci maddegereğince“Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği hallerdışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.”

          125’nci madde gereğince de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.

          129’uncu maddeye göre memurlar ve diğe kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

          137’nci maddegereğince de  “Kamu hizmetlerinde her hangibir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

          138’nci maddeyegöre de “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve   telkinde bulunamaz.”

          MİT KANUNU NE DİYOR ? ONA BAKALIM

          2937 sayılı “ Devle İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat  Teşkilatı Kanunu”nun

4’üncü maddesinde MİT’ingörevleri tek tek sayılmıştır. Buna göre Milli Güvenlik İstihbaratını toplamak, ilgililere iletmek ve istihbarata karşı koymaktır. Maddenin f) bendinde  “Mili Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak” şeklinde ayrıca bir  görevi de bulunmaktadır.

            10’uncu madde de MİT kadrosunda istihdam edilen memurların bu Kanunda belirtilen özel hükümler dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tâbi oldukları belirtilmektedir.

  26’ncı madde gereğince de “MİT mensuplarının veya  belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin  ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayıya da 5271 sayılıKanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görevalanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlıdır.”

 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU BU KONUDA NE DİYOR ?

Yabancı devlet aleyhine asker toplama başlığını taşıyan 306’ncı madde aynen şu şekildedir. “Yabancı devlet aleyhine asker toplama

  Madde 306- (1) Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki  yıla kadar hapis  cezası verilir.

  (2) Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.

  (3) Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

  (4) Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

  (5) Bu maddede yer alan suçun kovuşturulması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

  (6) Bu madde hükümleri, fiili savaş halinde ülke topraklarının tamamını veya bir kısmını işgal eden yabancı devlet kuvvetlerine karşı meşru müdafaa amaçlı direniş hareketleri hakkında uygulanmaz.”

BÜTÜN BU KURALLAR ÇERÇEVESİNDE SORUNUŞU ŞEKİLDE  DEĞERLENDİREBİLİRİZ

            Öncelikle kanun hükümleri yorumlanırken üst norm olan Anayasa hükümlerine  uygun olarak yorumlanmalıdır.

Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bir yetkidir. Suriye’ye savaşmak üzere Türkiye’den silâhlı güç gönderebilmek için iki koşulun birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlardan birincisi Birleşmiş  Milletler’ce alınmış bir karar olması; ikincisi de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Hükümete yetki verilmiş olmasıdır. Bunlar olmadan,bu yetkinin Sn. Başbakan veya Sn. MİT Müsteşarı tarafından kullanılmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Eğer böyle bir ihtiyaç varsa Meclisten yetki alınması gerekirdi. Aynı şekilde insani yardım malzemeleri dışındaki silâh ve mühimmatın Suriye’ye gönderilebilmesi için de hiç şüphesiz Meclisin kararına ihtiyaç vardır.

             MİT Kanunu’nun  bu yetkiyi verdiği ileri sürülebilir mi ? MİT Kanunu’nun  4. maddesinde MİT’in görevleri tek tek sayılmıştır. MİT’in görevi istihbarat toplamak ve istihbarata karşı koymaktır. MİT’in operasyonel bir yetkisi yoktur.Eğer Suriye’ye yönelik bir silâh ve mühimmat  sevkiyatı  gerekli ise bunu yapacak olan kurum Türk Silahlı kuvvetleridir. Meclisten yetki alınarak TSK aracılığıyla bu sevkiyatın yapılması gerekirdi. TSK’nın Birleşmiş Milletler kararı olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetki alınmadan, MGK kararı olmadan hukuka aykırı böyle bir operasyona onay vermesi olanaklı görülmediğinden Başbakan’ın MİT üzerinden bu operasyonu gerçekleştirdiği düşünülebilir.

            MİT mensuplarının görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan nasıl yargılanacaklarını düzenleyen ve soruşturma yapılmasını Başbakan’ın iznine bağlayan 26’ncı maddeye dayanılarak da MİT görevlilerine bu operasyonu gerçekleştirme görevi verilemez.

BU DURUMDA BAŞBAKAN VE MİT GÖREVLİLERİ SUÇ MU İŞLEDİLER ?

Türk Ceza Kanunun 306’ncı maddesine göre “Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beşyıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir. Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir. Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak  veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekizyıla kadar hapis cezası verilir.  Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üçyıldan on yıla kada rhapis cezasına  hükmolunur…”

İddialar doğru ise bu madde karşısında MİT’in  yasal görev tanımı dışında Birleşmiş Milletlerin bir kararı olmadanTBMM’ninyetkisi gasp edilerek Suriye’ye silâh ve mühimmat gönderilmesi, teröristlerin bu ülkeye giriş ve çıkışına imkân   sağlanması, teröristlerin barındırılması, eğitim verilmesi, lojistik destek sağlanması  gibi eylemler suçtur.Bu konuda emir ve talimat veren,  o emir ve talimatı icra eden herkes bu  suçtansorumludur.

            İddialar doğru ise Sn.Başbakan ve Sn. MİT Müsteşarı bu icraatlarıyla hem Anayasa’yı hem de Türk Ceza Kanunu’nun 306 maddesini açıkça ihlal etmiş olmaktadırlar. Demokrasiye, Hukuk Devletine inanıyorsak iddialarınmutlaka yargısal yoldan incelenmesi gerekir. Keyfi kararlarla, kişisel tercihlerle Meclis kararı olmaksızınTBMM’ye ait yetki gasp edilerek Ülkenin kaderiyle oynanamayacağını  tarihe not düşmek gerekir.

CUMHURİYET SAVCILARININ MİT’İN TIRLARINI ARATMALARI HUKUKA AYKIRI MIDIR ?

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160/1 maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

Aynı Kanun’un 161/1 maddesi gereğince de “Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir…”

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bu maddeleri karşısında yasa dışı silâh ve mühimmat sevkiyatı yapıldığı ihbarını alan Cumhuriyet savcılarının suçu araştırması tırları durdurtup arama yaptırmaları zorunlu görevleridir. Anayasa’nın 138’nci maddesi gereğince de hâkimlere ve Cumhuriyet savcılarına adli işleriyle ilgili olarak hiç kimsenin emir ve talimat verme hak ve yetkisi yoktur. Başbakan da Adalet Bakanı da Vali de soruşturmayın, arama yapmayın diye Cumhuriyet Savcılarına, onun yardımcısı konumundaki  adli kolluk görevlilerine  talimat veremez. Bu nedenle tırların aranmasını engelleyen bütün kamu görevlileri yukardan aşağıya suç işlemişlerdir. Bunlar,  “yargı görevini yapanı etkileme” (TCK md. 277), “kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” (TCK md. 279), “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme” (TCK. Md. 281), “görevi kötüye kullanma” ( TCK md. 257) suçlarından yargılanabilirler.

SONUÇ: Bu iktidar döneminde başta Anayasa olmak üzere kanunlara açıkça aykırı olarak yürütüldüğü iddia edilen “Suriye’ye yönelik faaliyetlerin” güven veren  bir  şekilde soruşturulmasına fiilen imkân bulunmadığı  bir gerçektir. Ancak bu faaliyetlerin gelecekte hukuken soruşturulması Türkiye’nin komşularıyla kalıcı barış sağlanması, demokrasisinin keyfi yönetim anlayışından kurtarılması bakımından zorunludur. Mevcut iktidarın yerine gelecek yeni iktidarın yapacağı en önemli işlerden biri özellikle MİT’in son dönemdeki faaliyetlerini ve harcamalarını mercek altına almak olmalıdır. Bunun kadar önemli olan bir başka konu da Başbakanlık tarafından “örtülü ödenekten yapılan harcamalardır”. Bunun da mercek altına alınarak incelenmesi ve şeffaf yönetim ilkesi gereği yasal olmayan harcamaların kamuoyuna açıklanarak,sorumluları hakkında yasal  açıdan gereği yapılmalıdır.

Son söz demokrasilerde hiç kimse hukukun üstünde değildir ve hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur.29. 01. 2014

Av. Türker TOK

 

Av. Türker TOK | Tüm Yazıları
Hits: 2109