Anlayana Fukuşima Dersleri

~ 04.04.2011, Hüseyin BAŞ ~
Fukuşima santralının yapımcısı Topco’nun genel müdürü kâr uğruna çeşitli güvenlik ihmallerini anımsarken utancını şu sözlerle dile getirmek erdemini gösteriyor: “Torunlarımın gözlerine bakamıyorum!
Japonların başına birbiri ardından gelen üçlü felaketten büyük dersler çıkardıklarından kuşku yok. Nitekim Nobel edebiyat ödüllü büyük yazarları Kenzaburo Oe Kurbanlarımızın bakışları altındayızdiyor ve şu can alıcı düşünceyi dile getiriyor: “Atom ateşini bilen Japonlar nükleer enerjiyi endüstriyel verimlilik olarak gömekten uzak durmalıdırlar.
Japonya’nın başına gelen 9 şiddetindeki deprem, yıkıcılıkta onu gölgede bırakan tsunami ve küresel tehlike olarak Fukuşima Nükleer Santralı arızasından oluşan üçlü felaketin en iyimser tahminle bu ülkeye yirmi bini aşkın kurban, üç yüz milyar doları aşan maddi zarar, bölgeyi olduğu gibi gezegenin tümünü tehdit eden Fukuşima santralından sızan ve önüne geçilmesi olanaksız görünen arızadan gerekli dersleri alacaklarından kuşku yok. Ama hiçbir Japon yöneticisinden “ülkenin yirmi bin kurbanının yanı sıra üç yüz milyar dolar maddi zarara ve bölge ve neredeyse dünyayı tehdit eden boyutlarda radyasyon sızmasına neden oldu diye kimse bizden nükleer enerjiden vazgeçeceğimizi beklemesindemesini boşuna beklemesin. Tıpkı bir bakanın çıkıp Fukuşima santralından sızan radyasyon bulutlarının rüzgârların yüzü suyu hürmetine ülkemizden teğet geçtiği için şanslıyız demesi de kuşkusuz beklenmemelidir. Sayın bakan bizi teğet geçen radyasyon bulutlarının başka ülkelere ve insanlarına zarar verebileceğini, anlaşılan pek umursamıyor. Hazin olan da bu.
***
En iyimser tahminle yirmi yıl sonra üretime geçmesi söz konusu olan nükleer santral konusunda özellikle de Japon felaketinin ardından tüm dünya şapkasını önüne koyup nükleer santrallar konusunda neler yapılabileceğini kara kara düşünürken bizim yöneticelerimizin henüz tasarı halinde olan muhtemel bir nükleer santral konusunda acaba neden bu denli kararlı görünmektedirler? Neden, özellikle de Fukuşima felaketinden sonra tıpkı nükleer santrala sahip öteki ülkeler gibi nükleerden enerji sağlanmasını yeniden gözden geçirmeye niyetli görünmemektedirler? Anlamak olası değil. Bir zorları var, ama ne?
Oysa Japon felaketinden sonra nükleer konusunu gözden geçirmeye hazırlanmayan ülkeye raslamak olanaksız. Herkes, nükleerden enerji üretmenin riskinin, özellikle de Japon felaketinden sonra bütünüyle ayırdında. Üstelik bunu yaparken bu işin hiç de kolay olmadığı ortadayken. Zira artık deprem, tsunami, taşkın gibi felaketlerin önlenmesinin, bu felaketlere dayanıklı santralların yapımının hemen olanaksız olduklarının Japon felaketiyle bir kez daha ortaya çıktığı şu günlerde...
Bugün gezegende şu hususun ayırdında olmayan bizden başka ülke yok. Herkes kolları sıvamış bugün dünyada çalışan 430 nükleer santralın geleceğini sorgulamaktadır. Başta Almanya olmak üzere, miadı dolmuş santralların kapatılması takviminin hızlandırılması gündemdedir.
***
Ciddi Le Monde gazetesi, 1 Nisan 2011 tarihli başyazısında konuyla ilgili güçlüklerden söz etmektedir. Bazı santralların kapatılmasının ve sökümünün maliyetinin daha önce yasalarla saptanan miktarı hayli aştığı, bu nedenle de bunların yeniden değerlendirilmesi ve finansmanının sağlanması altından kolay kalkılamayacak ağır bir yük olarak görünmektedir. Zira santralların sökümü ve nükleer atıkların stoklanması zengin ülkeleri bile zora sokacak maliyetler gerektirmektedir. Örneğin başlangıçta 15 milyar Avro olarak saptanan nükleer atık stoklamalarının maliyeti bugün otuz beş milyar Avro’ya ulaşmıştır. O kadar ki kimilerine göre üçüncü nesil reaktörlerin (EPR) güvenli stoklama için milyarlarca ton betonarmeye gömülmeleri gerekmektedir. Bu imkânsız demekle eşanlamlıdır. Bilinen bir başka zorluksa santralların sökümüyle ilgilidir. Nitekim Fransa’nın Finistere bölgesinde yer alan Brennilis santralının sökümü yirmi beş yıldır sürmekte, başlangıçta tahmin edilen 30 bin Avro maliyetse şimdiden 20 katı fazlasına ulaşmış durumdadır. Bu açıdan yaklaşıldığında nükleer santralların atıklarının stoklanması ve söküm maliyetleri gelecek kuşakların sırtına yüklenecek ağır miras olarak görünmektedir.
Şu ana kadar nükleerden elektrik üreten ülkelerin arasında olmamamız ülkemiz için büyük şanstır. Bu belalı olduğu kadar zengin ülkelerin bile altından kalkmakta zorlanacakları harcamalar gerektiren bu pahalı oyuncaktan vazgeçmek ve enerji için bilinen çözümlere yönelmek bugün için olduğu gibi yarın için de en salim yol olarak görünmektedir.

(Cumhuriyet 04.04.2011)

Hüseyin BAŞ | Tüm Yazıları
Hits: 1698