Sendai 'den Mektup Var!

~ 03.04.2011, Tahir M. Ceylan ~
“Sendai ’de olup bitenler daha çok gerçek üstü gibi. Ama bana çok yardımcı olan arkadaşlarım olduğu için şanslı hissediyorum kendimi. Artık salaş kulübem adına bile yakışmadığından, bir arkadaşımın yanında kalıyorum. Su, yiyecek, ısıtıcı gibi tedarikleri paylaşıyoruz birlikte. Bir odada sırayla yatıyoruz, mum ışığında yemek yiyoruz, hikâyelerimizi paylaşarak. Sıcak, samimi ve güzel… Gün içinde evlerdeki dağınıklıkları toplayabilmek için yardım ediyoruz birbirimize. İnsanlar arabalarında oturuyor, navigasyon ekranlarından haberleri izliyor, ya da bir kaynak açıldığında, içme suyu alabilmek için sıraya giriyorlar. Eğer birinin evinde musluktan su akarsa, hemen bir işaret koyuyor, diğerleri de kovalarını doldurabilsinler diye… 
O kadar şaşırtıcı ki; benim bulunduğum yerde ne bir yağmalama oldu ne de sıralarda itiş kakış. İnsanlar ön kapılarını açık bırakıyorlar, çünkü bir deprem durumunda daha güvenli. İnsanlar sürekli, ‘Ah, tıpkı herkesin birbiriyle yardımlaştığı eski günlerdeki gibi…’ diyorlar. 
Sarsıntılar sürüyor. Dün gece her 15 dakikada bir sallandık. Sürekli sirenler çalıyor, sık sık helikopterler geçiyor başımızın üzerinden. 
Dün gece birkaç saatliğine su verildi evlerimize, şimdi ise yarım gün veriliyor. Elektrik bu öğleden sonra geldi. Gaz hâlâ yok. Ama bunlar bölgelere bağlı. Bazılarının böyle şeyleri var, bazılarının yok. Günlerdir kimse yıkanmadı. Kendimizi pis hissediyoruz, ama şimdi bizim için daha önemli şeyler var. Gereksiz durumlardan kurtulmayı seviyorum. Tümüyle içgüdü, sezgi, şefkat düzeyinde yaşamak, sadece benim için değil, tüm grup için, hayatta kalmak adına gerekli şeyler için yaşamak… Tuhaf paralel evrenler yaşanıyor. Bazı yerlerde evler viran olmuş, bazı evlerde, çamaşırlar kuruyor güneşin altında. İnsanlar su ve yiyecek için sıraya giriyorlar, ama birkaç kişi de köpeğini gezdiriyor. Hepsi aynı anda olmakta…
Beklenmedik güzelliklerden biri de, gecelerdeki sessizlik. Hiç araba yok. Sokaklar bomboş. Gecenin cennetine yıldızlar saçılmış. Genellikle bir iki tane görürdüm ama şimdi tüm gökyüzü yıldızla dolu. Sendai’nin dağları sık, aralıksız. Ve soğuk havada gökyüzüne düşen siluetini görüyoruz ihtişamla… Ve Japonlar kendileri, harikalar. Her gün kulübeme geliyorum kontrol etmeye, şimdi de elektrik olduğundan bu e-maili yollamak için geldim, girişte benim için bırakılmış su ve yiyecek buldum. Kimin getirdiğiyle ilgili bir fikrim yok, ama orada duruyor. Yeşil şapkalı yaşlı adamlar kapı kapı dolaşıp, herkesin nasıl olduğunu kontrol ediyor. İnsanlar hiç tanımadıklarına yardıma ihtiyaçları olup olmadığını soruyor. Korkuya dair hiçbir işaret görmüyorum. Boyun eğme evet, ama korku ya da panik, hayır… 
Bize artçı şoklar geleceğini söylediler, hatta bir ay daha büyük sallantılar… Sürekli sarsıntı, titreme, çalkantı hissediyoruz. Ben Sendai’nin biraz daha yüksek bir bölümünde yaşadığımdan şanslı hissediyorum kendimi, burası diğer yerlerden biraz daha sağlam. Bir dereceye kadar burası diğer bölgelerden daha iyi. Dün gece arkadaşımın kocası baliyöden geldi, yiyecek ve su getirdi. Bir kez daha kutsanmış olduk… 
Bir şekilde, tam şu andaki doğrudan deneyimimden anlıyorum ki; tüm dünyada, gerçekten muazzam bir kozmik evrim yaşanıyor tam şu anda. Bir şekilde, Japonya’da olanları deneyimlerken, kalbimin gittikçe büyüdüğünü, genişlediğini hissediyorum. Kardeşim, tüm olanlar karşısında kendimi küçülmüş hissedip hissetmediğimi sordu, Hayır. Daha çok; kendimden çok daha büyük, olmakta olan bir şeyin parçası gibi hissediyorum kendimi. Doğum yapmak (dünya genelinde) zor; ama muhteşem, hepinize sevgiler… Ann
***
Bilirsiniz günlük yaşamda eşler sadakat ister, aslında istenen kendine değil Japonya’da olduğu gibi insana sadakattir, insana sadakati gelişmemiş bir vahşinin yanında kırk yıl uyunmaz çünkü.... İki yüz bin yıl önce insan üç beş yüz kişiyle güney Afrika’nın doğusundaki mağaralara sıkışmış ve her yer buz kesmişken içten bir sadakat ve olağanüstü yardımlaşmayla ayakta kalmıştı; o günler denizden gelen balığı yemeyip topluluğuyla paylaşan genç adam, binlerce yıl sonra milyarlarca çocuğun doğmasına neden olmuştu.
Bugün de öyle, Japonya’da paylaşılmış bir tas çorba, esirgenmeyen sıcak bir gülüş, milyonlarca insana sadakatle santral soğutmak için radyasyonun göbeğine inmek, bugünkü darboğazı aşıp binlerce yıl sonra evrenin derinliğindeki kolonilerde yüzen milyarlarca insanın doğuşuna neden olabilir. En dibe indiğinizde geride sadece yardımlaşma kalır, o oldukça hangi vahşilikten ne süreyle geçerse geçsin soy tükenmiyor, insan eti ağır, kolay yok olmuyor.
 
(Cumhuriyet Bilim Teknik 01.04.2011)
Tahir M. Ceylan | Tüm Yazıları
Hits: 1873