ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ'NDE ŞİDDET VE İSTİKRARSIZLIK DÖNGÜSÜ

~ 30.12.2013, Dr. Ceren GÜRSELER ~

Orta Afrika Cumhuriyeti’nde (OAC) şiddet dalgasının artıp iç savaşın patlak vermesinden endişe edilmektedir. Çatışmalara dini boyutun da eklenmesi istikrar ve barışın sağlanması için ivedilikle hem OAC hem de bölgesel ve uluslararası adımların atılması gerektiğini göstermektedir.

Mart 2013’de Seleka tarafından yapılan darbe ile devlet başkanı François Bozize devrilmiş; geçiş sürecinde siyasi sancılar devam ederken Seleka ve Anti-Balaka arasında çatışmalar meydana gelmektedir. Sivillerin de bizzat iki örgüt tarafından hedef alınmasıyla ölü sayısının artmasından endişe edilmektedir. Bozize’nin devrilmesinden sonra Seleka lideri Michel Djotodia kendini devlet başkanı ilan ederek geçici hükümet kurmuştur. Muhalefetten isimlere de kabinede yer vermiştir. Böylelikle büyük yankı bulan şiddet olaylarına son verilerek geçiş döneminde birliğin ve istikrarın sağlanması, uzlaşma anlaşmasına uyum amaçlanmıştır. Bu adımın ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalıdır. Djotodia kabinede tek taraflı değişiklikler yaparak söz konusu anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.

Yaşanan gerginlikleri engellemek adına Djotodia, Eylül’de Seleka’yı feshetmişti. Fakat bu kararla birlikte örgüt içerisindeki başıboşluk, düzensizlik ve fikir anlaşmazlıkları artmıştır. Çoğunlukla Müslümanlardan oluşan Seleka’nın çeşitli grupları bünyesinde barındıran şemsiye örgüt olması görüş farklılıklarını tetiklemiştir. Çad ve Sudan’dan gelen militanların Seleka’nın bünyesinden bulunması da bölge ülkelerinin müdahalesine neden olmaktadır.

Seleka’nın yapısı mevcut istikrarsızlığı anlamada önemlidir. Örgütün üyeleri çoğunlukla Müslüman olup ülkenin kuzeyinden gelmektedir. OAC nüfusunun yüzde 10 ila 20’si de Müslümanlardan oluşmaktadır. Azınlık olan Müslümanlar; kuzey gibi fazla gelişmemiş, refah ve kaynak dağılımından pek yararlanamayan bölgelerinde yaşamaktadır. Djotodia’nın yönetime geçmesiyle Fransa’dan bağımsızlığın kazanılmasından bu yana OAC’de ilk defa bir Müslüman devlet başkanı olmuştur.

Çoğunlukla Hıristiyanlardan oluşan Anti-Balaka ise Seleka’ya karşı bir yapılanma, saldırılarına karşı bir cevap olarak kurulmuştur. Anti-Balakanın bünyesinde Bozize’nin taraftarları bulunmakta ve bu kesimden destek aldığı ifade edilmektedir. Seleka’nın başkente gelip yönetimi devralmasıyla şiddet olaylarının artmasına karşın Anti-Balaka da Müslümanlara yönelik saldırılarda bulunmaktadır. İki örgüt arasında çatışmalar devam etmektedir.

Seleka’nın Aralık 2012’de kuzeyde başlayan isyanı güneydeki Bangui’ye kadar gelebilmiş ve Mart darbesiyle sonuçlanmıştır. Ülkedeki gerginlik ve istikrarsızlık tarihi düşününce bu gelişme “Ben geliyorum” demiştir. OAC’de darbeler ve iç çatışmalar sıklıkla yaşanmakta ve istikrarsızlık tehdidi her daim bulunmaktadır. Kaynakların adil paylaşılmaması, gelişmede/kalkınmada bölgeler arasında büyük farklılıkların olması temel nedenler arasındadır. Söz konusu faktörlere kolaylıkla dini ve etnik kimlik eklenebilmekte ve şiddetin yoğunluğu artabilmektedir.

Geçiş dönemini belirleyen yol haritası çeşitli sorunlara cevap bulmayı amaçlamaktadır. Ülke tarihinde sıkça rastlanan ulusal uzlaşma gayretleri tekrarlanmaktadır. Örneğin Seleka ve Anti-Balaka çatışmasından önce ve hatta Bozize döneminde de ulusal uzlaşma çağrıları yapılmış fakat teşebbüsler başarı ile sonuçlanamamıştır. Bozize, yönetime geldikten sonra -kendisini devirmek için çokça girişimlerde bulunan- muhaliflerle yetki paylaşılmasında anlaşmaya varmış; istikrarın sağlanmasında önemli kararlar alınmıştı. Ama kilit konular arasında gösterilen güvenlik alanında reforma gidilememiş, militan grupların güvenlik kuvvetlerine entegrasyonunda bölgesellik, etnik yapı gözetilmemiş; örgüt liderlerine af getirilememiştir. Geçiş sürecinin engelleneceği ve anlaşmanın uygulanamayacağı endişesi, Bozize’nin bazı adımları atmaması gerginliği tırmandırmış ve şiddet dalgası yayılmıştır. Bu bağlamda “kuzey militanlarının” Bangui’ye gelip yönetimi devirebilmesinin bir sürecin sonucu olduğu anlaşılmaktadır.

Silahlı grupların yanında yönetime de dışarıdan müdahalede bulunulmakta ve bu desteğin olayın seyrini değiştirecek güçte olduğu belirtilmektedir. Örneğin Bozize’nin yönetime gelebilmesinde Çad’ın desteği önemli bir yer tutmaktadır. Keza devrilmesinde de bölgesel desteğin çekilmesinin belirleyici faktör olduğu; böylelikle Seleka’nın ülkenin kuzeyinden güneyde bulunan başkent Bangui’ye gelebildiği yorumları yapılmaktadır. Ayrıca kente yaklaşılırken Orta Afrika bölgesel örgütünün askerî misyonu MICOPAX’ın engellemede bulunmaması da kolaylaştırıcı bir etmen olmuştur. Fransa’nın da Bozize’nin yardım çağrısına cevap vermemesi sürecin gidişatını etkilemiştir.

Olayın bir başka uluslararası boyutu da OAC’ye askerî müdahaleye izin verilmesidir. 5 Aralık’ta BM Güvenlik Konseyi bu yönde karar almıştır. Ülkede bulunan AfB ve Fransız askerî birliklerinin sayıları arttırılmaktadır. Ayrıca AfB anayasal olmayan yollardan yönetimin değişmesine karşı çıkma ilkesini bir kez daha hayata geçirmiş ve OAC’nin üyeliğini askıya almıştır. Anayasal sürecin başlaması için seçim takviminin takipçisi olduğunu yenileyen AfB, öte yandan eleştirilmektedir. Örgütün ülkedeki istikrarsızlığa ve gerginliğe dair işaretleri göremediği; olayların bu boyuta varmasının engellenebileceği kimi kesimlerce ifade edilmektedir.

Uluslararası kuvvetin konuşlandırılmasının barış ve istikrarın sağlanmasında etkili olabilmesi için beraberinde ulusal bazda adımların atılması gerekmektedir. Başka bir deyişle sorunun temellerine inen bir siyasi süreçle desteklenmesi önem arz etmektedir. Militanların silahsızlandırılması gündemin ilk maddelerindendir. Şiddet dalgasını azaltabilecek bu adımın önünde bir takım engeller bulunmaktadır. Silahlı kuvvetlerin, güvenlik teşkilatının ve ordunun içerisinde Seleka ile işbirliği yapan kesim mevcuttur. Bu bağlamda çeşitli fraksiyonların karşı tarafın silah bırakmadan uzlaşmaya yanaşmamaları ihtimal dahilindedir. Geçici hükümetin de silahsızlandırılma için aylardır uğraşması sürecin zor geçeceğini göstermektedir.

Sonuç olarak bu tablo yakın geçmişteki istikrarsızlıkları anımsatırken dini boyutun vurgulanması tehdidin büyük olduğunu göstermektedir. Bozize de 2003 darbesiyle yönetime gelmiş; sonrasında uzlaşma görüşmeleri ve iktidarı ele geçirme teşebbüsleri arasında siyasi tablo bu noktaya kadar gelmiştir. Kaynakların ve siyasette yetki paylaşımında sorunların giderilmesi istikrarsızlığın ve şiddetin önünü alabilmekte önemlidir. Sivillerin öldürülmesine devam edilmesi, barış koruma personelinin de saldırılarda hayatlarını kaybetmesi istikrar için ciddi ve büyük adımlar atılması gerektiğini bir kez daha göstermektedir.

 

 

Dr. Ceren GÜRSELER | Tüm Yazıları
Hits: 1751