Kemal Atatürk Gerçeği.

~ 11.11.2013, Ertuğrul KAZANCI ~

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------                                                                                                                                                 

     “İnsanlık idealinin âşık ve seçkin siması eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır” sözü İsmet İnönü’ nündür. Tam bağımsız ve antiemperyalist nitelikli; Cumhuriyetçi, ulusalcı, halkçı-devletçi ve laik öğeli düşünceler, ‘Kemalist’ ideolojinin ilerici ve toplumcu ilkeleridir. Ama yaşamı safsatalar eşliğinde sömürülerek idealsiz bırakılan ‘mazlum’ bir halk kesimi de günümüz manzarasıdır. Devrimin, karanlıkları aydınlatma felsefesi; ‘idare-i maslahatçılığa’ yer vermeyen akıl ve bilim rehberliğinde yine etkin olmalıdır.                

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                                                                                         Av. Ertuğrul KAZANCI / Eski ADD Genel Başkanı                                                                                              

      

     Bu ülke ve ulusun tarihsel yolu,“Kurtuluş” savaşından sonra; Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet ve devrim çizgisidir. Çağcıl uygarlık düzeyine ulaşmak amaçtır. İktisadi Devlet Teşekkülleri, ekonomik özgürlüğün umutları olurken bir yandan da kültürel aydınlığa geçiş hazırlanmıştır. Çeşitli etnik kökenlerden oluşan halk, eşit bir ulusal şemsiyede birleştirilmiştir. Sosyal ve hukuksal nitelikli köklü ve çağcıl müdahaleler yapılmıştır. Ezilenlere önderlik eden bir güç, barışın da evrensel öncüsü olmuştur. Ama pusudaki devrim karşıtlarının kötücül çabalarıyla,1950’ler sonrasının Türkiye’si tanınamaz noktalara sürüklenmiştir.

    Türkiye’de yolundan çıkarılan rota, toplumsal gelecektir. Kurtuluş savaşında “Ulusun ters dönmüş alın yazısı” niçin yenilmiştir? ‘Sakarya’ ve Dumlupınar’ zaferlerinin “kıymet-i harbiyesi” nedir? Sevr’e karşı Lozan mücadelesi niçin verilmiştir? Cumhuriyet ve devrim safhaları, hınçla yerilerek gündeme getirilmektedir. Bir inkârlar dizisi, karalamalar bileşkesi ve bir karşıdevrim arayışı niteliğinde olan sunuların, saptırılmış ‘ileri demokrasi’ anlayışıyla ilgisi yoktur. Atatürk’ün kişiliğinde özdeşleşmiş ilkeleri yıkmakla ilişkisi vardır.

   “Demokratik özgürlük” savıyla, Kemalist devrimin ilke ve yasaları “kamu zararı” pahasına örselenmektedir. Değiştirilmesi önerilemeyen Anayasal maddeler hedeftir. Atatürk’ün; “Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin en aza indirgenerek, parlamenter erke önem” veren tutumu çiğnenmektedir.

     Ayrıştırmalar: 

    Tam bağımsızlıktan yana ulusal bilinç, ayrıştırılmaktadır. Basın organlarından bir bölümü, kamuoyunu yanıltmaktadır. Kurtuluş savaşı ruhunu günümüzde;“Hakimiyet-i Milliye, İkdam, İstiklâl” gibi onurla temsil eden basın vardır. Ama karşılarındakilerin bir kısmı; “Alemdar, Peyam-ı Sabah, İstanbul” tipi “mütareke” zihniyetinden farksızdır. Ticaretin daniskasını yüklenerek, özelleştirmelerle gürbüzleşenler vardır. AB’nin kalemşor aylıkçıları da listelerde bellidir. ‘Kemalizm, AB yolunu kapatıyor’ sloganı onlarca geçer akçedir.

     Yeri gelmişken belirtmek isteriz ki; azınlık basını, ulusal mücadeleye karşı çıkmıştır. Örneğin; Ermenice yayımlanan “Rönesans” Anadolu direnişçilerine: ‘sorumsuz çeteler’ derken, Yahudi sermayeli “Journal d’Orient” ‘mandacılık’ politikası dile getirmiş, Rumca “Pontos” da ‘Karadeniz’de devlet kurmaya’  girişmiştir.   

     Şimdilerde Atatürk’ün deyişiyle: “Cumhuriyeti kuran halkın ulus olduğu” birleşimi, ayrıştırmalarla baş başadır. Alfabe, “q,w,x” harfleriyle bozulmuştur. Bu gidişle, İstanbul bile “Konstantinopolis” adına yolcudur. Türkçe anadil eğitimi, özel okullar kanalıyla zedelenmiştir. “Öğretim birliği” yasası, yok edilmek üzeredir.

     1933 yılından beri okullarda söylenen “andımız” metni iptal edilmiştir. Gerekçe: “Soğuk savaş döneminden kalan demirperde gibi bir söylem ve şekil oluşturmak” savıdır. İşte bu yaklaşım; ya cehalet veya saptırmacadır. Bu deyişler, İngiliz Başbakanlarından Churchill’e aittir. Atom bombacısı Truman’ın önünde 1946’da söz alan Churchill, güçsüzleşen Britanya’nın yerine ABD liderliğinde strateji önermiştir.1915’lerde Çanakkale’den kovalanan İngiliz Bahriye Bakanı, Üçüncü dünya ve Sosyalist ülkeleri; ‘soğuk savaşın demir perdesi’ olarak tanımlamıştır. Böylece ABD,1946’dan itibaren çoğu Avrupa eşliğinde 50 devlette iç darbe ve 30 ayrı işgalle emperyalist maceralara yönelmiştir.1946 yılındaki nitelemeyle, 1933’deki Türkiye’nin ilgi ve benzerliği nedir?

       İşin esası:    

      “Resmi ideolojiyle savaşıyoruz” bağırışlarıyla saf tutanlara bir bakınız. Teokratik bağnazlar, ayırımcılar, feodaller ve dönek liberaller, Cumhuriyet ve Kemalist devrimi yıkmak üzere istim üstündedirler. Dinsel bezirgânlığa oturan siyasetler, oy arenasındadır. Halkçı-devletçi düzen yerine, kitleyi sömüren aygıtsallık işletilmektedir. Göç etmek zorunda bırakılmış ve bir torba kömüre gereksinim duyanlardan oy istenmektedir.

      Atatürk’ün ekonomik eserleri;“Son Sosyalist devleti yıktık” çığlıkları eşliğinde ve haraç-mezat yöntemlerle ihale edilmiştir. Liman ve tersaneler, yeraltı ve yerüstü kaynakları, halkın mülkiyeti olan bina, arsa ve araziler kalmamıştır. Yabancılar kolonisi türetilmiştir.

    “Hukukun üstünlüğü” yerle-bir edilmiştir. Yurttaşları iletişimle dinleyerek vurma ağları geliştirilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı idari keyfiliğe bırakılmıştır. “Adliye sarayları, cezaevleri inşa ediyoruz” şişinmesinin (!) ardındaki suç artışı, nedense akla getirilmemiştir.

       Bir de Cumhuriyet ve devrim cephesinde yer alanlar arasındaki gereksiz değerlendirmeler söz konusudur. Şöyle ki;1950’ler sonrasında “takıyeciler”, tuzaklar düzenlediler. “Biz Atatürkçülüğü kabul, Kemalizm’i reddediyoruz” söylemine sarıldılar. Tuzaktan anlamsızca etkilenen Cumhuriyetçi bir kesimce de denildi ki: “Mustafa Kemal devrimciydi, Atatürk durağandır”. “Atatürkçülük” sıfatı, neredeyse sahtecilere bırakıldı. Sanki 1934 yılında aldığı “Atatürk” soyadı, Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmışçasına yorumlara girişildi.

      Oysa ki; ‘Gazi’nin, ‘Atatürk’ olarak gerçekleştirdikleri de önemli işlevlerdir. 5 yıllık Kalkınma Planlarıyla KİT’lerin yapımı, ulaşım, madencilik, enerji, sulama projeleri, güzel sanatlar ve eğitim gelişmeleri ülkesel yoğunluk taşır. %9 oranlı ekonomik büyüme hızı bir daha yakalanmış mıdır? İş yasası,1936’da çıkmamış mıdır? 1934 tarihli "Balkan Antantı",1936 yılındaki ‘Montrö Antlaşması” ve 1937’deki "Sâdabat Paktı"  dış politika başarıları değil midir? 1937’de Anayasaya giren“Altı Ok” simgesi hangi süreçtedir?

    1939’da yapılacak CHP Kurultayı için Atatürk’ün 1937 yılındaki el yazılı hazırlığında “Kamalizm prensipleri” ifadesi geçer(*). İlhan Selçuk için :“Kemalist Aydınlanma Devrimi ve Atatürkçü Düşünce Sistemi” özdeştir. Başlıca Kemalist örgüt,‘Atatürkçü Düşünce Derneği’dir.‘Kemalizm’ ve ‘Atatürkçülük’ sözcüklerini kavramsal bütünlükle değerlendirerek, “Makyavel” taklitçilerine ortam bırakmamalıdır.

     Sonuç:                                                                                                                                                                                       

     Kemal Atatürk gerçeğine sahip çıkmak, yurtseverliktir. Bilinçleri aymazlıklara sürüklenenleri, akıl ve bilime çağrı gerekmektedir. Çünkü gün; devrimci Cumhuriyeti kollamak ve yıkılmaya çalışılan ilkeleri, 10 Kasım 2013’lerde yeniden inşa etmek günüdür.

--------

(*) Aslı                      

Ertuğrul KAZANCI | Tüm Yazıları
Hits: 1550