Hep Çelişki

~ 21.10.2013, Hüsnü MAHALLİ ~

Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşler’in Tunus ve Mısır’da iktidara getirilmesi ve  Libya’nın NATO tarafından işgalinde Türkiye’nin iki önemli bölgesel müttefiği vardı: Katar ve Suudi Arabistan.. Suriye olayında ise, bu ittifak çok daha ileri bir düzeye yükseldi. Her üç ülke, Suriye’de savaşan tüm silahlı gruplara inanılmaz maddi, siyasi ve askeri destek verdi, veriyor. Onlara göre her şey demokrasi ve özgürlük için! Oysa Suudi Arabistan ve Katar yönetimleri dünyanın belki de en anti-demokratik, ilkel, bağnaz ve çağ dışı yönetimleridir.

Türkiye’nin durumu ise ortada.
Peki bunları neden hatırlatıyorum?
Hatırlatıyorum, çünkü ortada birçok çelişki var.
3 Temmuz’da generaller ‘Müslüman Kardeş’ Mursi’yi devirince, ilk destek Suudi Arabistan’dan geldi. Türkiye ve Katar ise çok sert tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan darbecilere kızdığı kadar, Suudilere de çok sinirlenmişti. Yandaş medya Suudilerle ilgili neler neler yazıp söyledi. Oysa, Suudilere kimse kolay kolay kızamazdı. Adamlar, ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiği ve paraları çok! Belki de bu nedenle, Bakan Davutoğlu 27 Ağustos’ta aniden Suudi Arabistan’a gidip kral hazretleri ile görüştü. Belki de bu nedenle, Ankara Suudilerin BM ile ilgili tavrına destek verdi. Çünkü; 16 Ekim‘de Arap Alemi adına BM Güvenlik Konseyi Üyeliğine seçilen Suudi Arabistan, bir gün sonra ”Suriye ve Filistin konusunda tavır koymayan bu örgütün üyeliğini istemiyorum” demişti. Suudiler, aslında ABD’nin Suriye konusunda Ruslarla anlaşmasına ve İran ile flört başlatmasına çok kızmıştı. Yani, ABD’ye ‘’Beni ihmal ediyorsun” modunda!.. Suudilerin BM tavrını detekleyen Türkiye ise, 2009-2010 döneminde BM GK üyeliği yaptığını ve 2015 için yeniden adaylığını koyduğunu unutmuşa benziyor. Üstelik, Başbakan Erdoğan her fırsatta Güvenlik Konseyi’ni çok ağır dille eleştiriyor ve haklı olarak uluslararası ilişkilerde yeni bir düzenleme istiyor.
Siyasette bu kadar çelişki normal.

Anlaşılan, Ankara yeniden Suudilere yanaşma politikası izliyor. Çünkü, Suudiler kızdırılacak ya da küstürülecek tipler değil. Örneğin; Mısır’daki darbeden dolayı, Ankara’nın kendilerine karşı saldırgan bir politika izlediğini gören Suudiler, ilk intikamlarını Suriye cephesinde aldılar. Suudiler, Suriye’nin dışardaki muhalefetini temsil eden ‘Suriye Ulusal Koalisyon Başkanlığı’na kendi adamlarını seçtirdiler. Hem de, Katar ve Türkiye’nin tüm karşı çabalarına rağmen!

Bölgesel önderlik ve ABD’ye daha fazla kölelik yapma konusunda, kendilerine rakip olarak ortaya çıkan Katarlı şeyhlere ve dolayısıyla, onlarla işbirliği yapan Türkiye’ye kızan Suudiler, bu ikiliyi her konuda sıkıştırma planları yapıyor. Kurtarılan iki pilot olayında olduğu gibi... Türkiye ile Katar’ın birlikte hareket ettiği bu konuda Suudiler uzak durdu  ve bu iki ülkeyi sorunun iki tarafı olarak göstermeye çalıştı . Çünkü; Mayıs 2012’de Lübnanlıları kaçıran Kuzey Fırtınası Tugayı Örgütü, Katar ve Türkiye’nin sözünü dinleyerek, iki Türk pilot karşılığında 9 Lübnanlıyı bıraktı. Bıraktı, çünkü Arap medyasına göre; bu takas karşılığında milyonlarca dolar aldığı söylenen, adı geçen silahlı grup Ankara’nın kontrolünde. Üstelik; son dönemde Nusra, Kaide, ‘ÖSO’ ve sayıları 1.500 civarında olan irili-ufaklı silahlı gruplar arasında yaşanan kanlı çatışmaların arkasında ve içinde Suudi Arabistan’ın olduğunu bilmeyen yok. Çünkü Suudiler, başta Türkiye ve Katar olmak üzere, diğer bölgesel ve öteki devletlerin Suriye ve bölgedeki etkinliğini azaltmak istiyor. Hep söylüyorum: Suudilerin hedefinde Türkiye var! Çünkü Suudiler, tarih boyunca Türkleri ve Türkiye’yi sevmediler, sevmezler! Bu nedenle, Mısır konusunda Türkiye ile ters düşen Suudiler, önümüzdeki yıl İslam İşbirliği Örgütü’nün yönetimini Türkiyeli Ekmelettin İhnsaoğlu’ndan devraldıktan sonra, Türkiye’ye yönelik daha da saldırgan davranacaklardır. Belki de bunun farkına varan Cumhurbaşkanı Gül, Kral Abdullah’ın davetini kabul ederek hacca gitmiş ve onunla uzun uzun sohbet ederek arayı düzeltmeye çabalamıştır. Düzeltti mi bilinmez ama benim bildiğim tek bir gerçek var: Suudilere güven olmaz. Katarlı şeyhlere ise asla! Birini diğerine karşı kullanmak ise, hiç işe yaramaz!

Unutulmamalıdır ki; Osmanlı da bunu denemişti!..

Hüsnü MAHALLİ | Tüm Yazıları
Hits: 1300