24 NİSAN

~ 20.03.2010, Av. Reha TAŞKESEN ~

Bazı tarihler belleğimize takılır kalır. Yıllarca yazılan ve söylenen tekdüze bilgiler sonucu bir önyargı oluşur. Doğruyu arama ya da ayrıntıları anlama gereksinmesi duyulmaz. Aktarılan bilgiler doğru gibi algılanır ve bütün tartışmalar da bu doğru olduğu varsayılan bilgiler çevresinde sürüp gider.

            Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti topraklarında yaşayan Ermeni vatandaşlar, yurt içinde huzur ve güven ortamını ve istikrarı bozan örgütlü saldırı hareketlerine girişmişlerdir. Osmanlı Hükümeti önce bir uyarıda bulunmuş ve daha sonra da 24 Nisan 1915 tarihinde, 2345 Ermeni vatandaşı “Devlet Aleyhine Faaliyette Bulunma” suçu ile tutuklamıştır[1]. Konu dünya kamuoyunda ve ABD.de “Türk Ermenistanı”nda soykırım yapılmaktadır şeklinde gündeme gelmiştir.

            18 Ocak 1919 tarihinde çalışmalarına başlayan Paris Barış Konferansı, savaş sonrası koşulları görüşmüştür. Ancak, katılımcılar arasında siyasal anlamda bir uzlaşma sağlandığı söylenemez. İngiltere’nin ve Fransa’nın Ortadoğu konusundaki çıkarcı yaklaşımları nedeniyle ABD, 1919 yılı yaz aylarında Anadolu ve Ermenistan ile Ortadoğu’ya iki ayrı araştırma komisyonu göndermiştir. King-Crane Komisyonu Filistin, Suriye, Lübnan ve Anadolu güney kesimlerinde (Türklerin yoğun yaşamadığı bölgelerde) araştırma yapmıştır. Harbord Komisyonu İstanbul, Anadolu ve Ermenistan topraklarında çalışma yapmıştır. Bu çalışmaların birinci nedeni, bölgedeki insanları dinlemek ve gelecek konusundaki düşüncelerini anlamaktır. ikinci nedeni ise, ABD.nin bir “Manda Rejimi” sorumluluğu alması bakımından koşulların uygunluğunu araştırmaktır. Saklı nedeni ise, ABD.nin dünya egemenliği bakımından bütün bu bölgeyi geleceğe yönelik olarak etüd etmesidir[2].

            Harbord Komisyonu, Sivas’ta Mustafa kemal Atatürk ile de görüşmüştür. Komisyon hazırladığı Rapor’da, göç hareketi sırasında ağır iklim koşulları, yetersiz beslenme, yetersiz sağlık desteği ve silahlı Kürt çetelerinin saldırıları sonucu Ermeni nüfustan ölenler olduğuna yer vermiştir. Aynı Rapor’da daha çok yaşlı, kadın ve çocuktan oluşan korumasız Türk nüfusun da Ermeni saldırıları sonucunda ağır kayıplar verdiği ifade edilmiştir.

            Bu gerçeklerin hepsi ve dahası devletlerin arşivlerinde belgeli olarak bulunmaktadır.

            ABD Dış İlişkiler Komitesi Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’nı kabul etmiştir. İsveç Parlamentosu da benzer bir karar almıştır. Başka ülkelerin de benzer kararlar alması olasıdır.

            Üzerinde durulacak konu, bu oylamaların Türkiye’yi incittiği ya da Türkiye bakımından hiç önemli olmadığı gibi duygusal ve temelsiz açıklamalar yapmak olmamalıdır. Gerçekler biliniyor olmasına rağmen, bu oylamaların zamanlamasını ve bundan sonraki süreci iyi anlamaktır. Türkiye, bir istikamete mi götürülmek isteniyor ya da Türkiye bir tepki vermeye mi zorlanıyor?


[1] Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, Ankara 1983, s.210

 

[2] Oktay Akbaş, Yrd. Doç. Dr., Kırıkkale Ünivrsitesi, Amerikan Gönüllü Kuruluşları: Barış Gönüllülerinin Dünya’da ve Türkiye’deki Çalışmaları

ABD sonraki yıllarda Tükiye’de “Barış Gönüllüleri” aracılığı kapsamlı bir çalışma daha yapmıştır. 1962 ve 1970 yılları arasında yapılan bu çalışmalarda 1201 Amerikalı gönüllü görev almıştır.

Av. Reha TAŞKESEN | Tüm Yazıları
Hits: 3170