Gezi Körlüğü

~ 24.06.2013, Yakup KEPENEK ~

Ülkenin kamuoyunu oluşturmada önde gelen yorumcu ve yazarları, Gezi bağlamında yaşanan toplumsal patlamanın nedenlerini doğru değerlendirmiyor. Gezi’nin oluşumu konusunda filin organlarını tutan körün tarifine benzer yorumlar yapılıyor. Böyle olunca da yanlış sonuçlar çıkarılması kaçınılmaz oluyor.

 

***


Şurası bir gerçektir ki, Gezi, birikimli bir süreçtir; yıllar boyunca AKP uygulamalarıyla topluma dayatılan olumsuzlukların birikimli sonucudur.
Gezi’de insanları ayağa kaldıran nedenlerin başında yıllardır yaşanan
ve yargı yapısının büyük ölçüde yandaş kılınması sonucu toplumu iyice bunaltan hukuksuzluklar geliyor. Tutuklu ya da hapis onca insanın hak arama isteğinin verdiği yaşam suyu, Gezi’nin toplumsallaşmasını canlı tutuyor.
Hukuksuzluklar, AKP iktidarının
emek ve sermayeye bakışının yanlı oluşunda da yaşanıyor. Büyük sermaye, yıllardır AKP çizgisine çekilmeye çalışılıyor; el değiştiren sermaye TV ve gazetelerin yönetimlerini biçimlendiriyor. Basın-yayın üzerindeki sermaye baskısı, yasakları ve işten çıkarmalarıyla, yalnız bu alanın değil, toplumun hak ve özgürlükler düzlemini de temellerinden çökertiyor. Yıllardır emek kesiminin örgütlü gücünü kırmak amacıyla sendikalar dünyasına, meslek oda ve birliklerine yaptığı baskılar tavan yapıyor; o kadar ki, AKP, iş kazalarının sorumluluğunu sermayedara değil, utanmadan, Allah’ın emrine yüklüyor.
Bunlara, kıyıların yağmalanması, nükleer santral ve HES ısrarları, 2B y
ağmaları, din ve mezhep ayrımcılığını kışkırtıcı tutum ve uygulamalar, iktidarın Uludere duyarsızlığı ve Reyhanlı belirsizliği… de eklenebilir.

 

***


Gezi’nin nedenlerinin ikinci sepeti, iktidarın yaşam biçimine karıştığı alanlardan oluşuyor. Tersini söylemesine bakmayın, AKP; toplumsal yaşamı, iliklerine dek biçimlendirmeye çalışıyor.
Kürtaj yaptırmadan çocuk sayısına, oradan içki kullanımına uzanan hemen her alanda AKP, yaşamın olağan akışını, kendi görüşüne göre duvarlarla kesiyor. İş, insanların kitlesel olarak
devlet tarafından fişlendiği korkunçluğuna; kamu ulaşım araçlarına binenlere ahlaklı davranın çağrısı yapılması noktasına varıyor. Yaşam biçimine karışmalar, özellikle kasaba ve küçük kentlerde, yaşamı yaşanmaz kılıyor!
Yaşam biçimini
biçimlendirme, daha özelde de görülüyor. İktidar, sanatın tüm alanlarına, tiyatro, sinema, müzik, yontu ve TV dizileri konularında, özgürlük tanımaz bir tutum sergiliyor; o dünyanın yaşam biçimine doğrudan ya da dolaylı olarak karışıyor!
Eğitimin, dindar nesiller yetiştireceğiz diye biçimlendirilmesiyle,
eğitimcilerin ve bilim insanlarının yaşam biçimine karışılıyor. Bilim üst kurulları AKP iktidarınca teslim alınmış bulunuyor. Yetmiyor, üniversiteler, YÖK cenderesinde eziliyor. TÜBİTAK, bilimsel bilgiyi sansür ediyor; çoğu araştırma projeleri adamına göre veriliyor; akademik yükselmeler de öyle!
Sanat gibi,
bilim de yaşam suyu olan özgür düşünce ortamından hızla uzaklaştırılıyor.
Devlet
memurlarının çok büyük bir bölümü, AKP iktidarının ya da onun adına davranan cemaatlerin yerel uzantılarının dayattığı yaşam tarzına uymak ya da terfi edememek, sürülmek, giderek işinden kovulmak ikilemi içinde kıvranıyor.

 

***


Gezi, yukarıda sıralanan ve daha da ayrıntılı irdelenmesi gereken AKP uygulamalarına tepkinin bileşkesidir.
Siyasetin AKP dışında kalan kesiminin de demokratik katılımcı olmayan, örneğin
aday saptama süreçlerini toplumsallaştıramayan, yapısal bozukluğunun da Gezi’yi yaratan etkenlerden biri olduğu açıktır.
AKP
uygulamaları bu bütünlük içinde ve doğru görülmedikçe, Gezi de doğru yorumlanamaz. Çıkarılacak sonuçlar da ortak bir özgürlük ya da demokratikleşme çözümü bulunmasının yolunu açmaz. Sorunun özünü görmeyen Gezi konulu kör dövüşü de AKP’nin işine geldiği gibi, sürer gider.

24 Haziran 2013 - Cumhuriyet

Yakup KEPENEK | Tüm Yazıları
Hits: 1080