'AKP'nin Yükselişi ve Düşüşü'

~ 24.06.2013, Kadri GÜRSEL ~

Siyaset bilimci Burak Cop’un geçen mart ayında piyasaya çıkan kitabının adını bu yazının başlığına koydum. Çünkü Burak Cop’un kitabına verdiği addaki “düşüş”ün anlamı, bu kitap piyasaya çıktıktan sadece iki ay sonra, Erdoğan ve partisinin gidişatının içeriğiyle örtüşür hale geldi.
Dolayısıyla, hegemon iktidarın bizzat yol açtığı Gezi Parkı sosyal patlamasının ardından yaşaya geldiği irtifa kaybı münasebetiyle, “AKP’nin Yükselişi ve Düşüşü” gibi bir kitap adı, bir güncel gazete yazısının başlığı olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Bence bu kitabı okumanın şimdi tam zamanı. Kitabın ana metninin “AKP’nin Düşüşü” başlıklı son bölümünden iki paragraf aktarıyorum:
“AKP’nin (Erdoğan’ın diye de okuyabilirsiniz) gücünün zirvesinde göründüğü 2012 yılının aynı zamanda iktidarın gerilemesinin başlangıcı olduğunu düşündürtecek çok sayıda emare bulunuyor. Burada AKP’nin gerilemesi ya da düşüşüyle kastedilen, gelecek seçimleri kaybetmesi değil elbet. İktidarın şu ana kadarki koalisyon görünümlü kompozisyonuyla ve hareketi 10 yıldan uzun bir süre taşıyan lider kadrosuyla artık devam edemeyeceği; iç çatışmaların, ayrışmaların, hatta bölünmenin ufukta bir siluet olarak belirdiği kastediliyor.”
“AKP’nin gücünü pekiştirdiği 2010-11 dönemindeki kadar elverişli iktisadi koşulları bir daha uzun bir süre bulamayacağı anlaşılıyor. Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimin yapılacağı 2014-15 dönemecine kadarki koşullar, iktidarın toplum nezdinde yıpranmasını artırabilecek nitelikte.”
Aynı bölümde Burak Cop, “Toplumda biriken gerilim kendine hep bir kanal bulur” diye yazmış ve sonra şöyle devam etmiş:
“...giderek daha fazla sayıda insanın 2014-15 dönemecine doğru iktidardan memnuniyetsizliklerini Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i merkeze alan bir vokabülerle, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi sembollerle ifade edeceğini öngörmek mümkün. Diğer memnuniyetsizlik damarlarının yanı sıra, onlarla bir eşgüdüm içinde olmasa da bu damarın sokak muhalefetinde önemli bir rol oynayacağı anlaşılıyor.”
Burak Cop’un öngörülerinde yanılmadığı ortaya çıktı. Mamafih Gezi Parkı isyanı, Burak Cop’un işaret ettiği Cumhuriyetçi damarı özgürlükçülük odaklı bir siyasallaşmayla aşan, şimdilik “90 kuşağı” diye adlandırdığımız yepyeni bir sosyo-politik olguyu adeta bir mancınık etkisiyle siyasal alanın orta yerine fırlatmış bulunuyor. 90 kuşağının toplumsal eylemi, öngörü sahiplerine hoş bir sürpriz yapmıştır.
Burak Cop benden “AKP’nin Yükselişi ve Düşüşü”ne önsöz istedi, ben de memnuniyetle yazdım.
22 Ocak tarihli önsözden bazı paragraflar aşağıda:
“AKP’nin hegemon siyasi güce dönüştüğü bir Türkiye’de adı ‘AKP’nin Yükselişi ve Düşüşü’ olan bir kitap yazmak entelektüel planda risk almaktır. Burak Cop, doğru olarak saptadığı gibi sosyoekonomik, kurumsal ve siyasal alanların tümünde birden aynı anda tartışılmaz bir hakimiyet kurmuş bir siyasi gücün ‘düşüş dinamikleri’ni inceliyor bu kitapta.
Ama en büyük risk, zannedilebileceği gibi AKP’nin ‘düşüşe geçtiği’ tezini ileri sürmek değil. Buna gelmeden önce en büyük risk, AKP’nin gücünün zirvesine ulaşıp ulaşmadığını tespit edebilmektir. (...) Bütün siyasi yapılar, partiler, rejimler, imparatorluklar önce güçlerinin zirvesine tırmanırlar, o noktadaki bir duraklama döneminden sonra düşüşe geçerler. Dolayısıyla bir siyasi parti olarak AKP’nin en güçlü göründüğü an, aslında onun bir süre sonra düşüşe geçmeye başlayacağı andan başkasına işaret etmez.”
Gezi Parkı direnişi ve tetiklediği dinamikler, Erdoğan ve partisine gücünün sınırlarını gösterdi. Erdoğan iktidarı 31 Mayıs’ta kendi çan eğrisinin zirvesindeydi; ülkeyi yönetememesindeki vahametin büyüklüğü ile düşüşünün hızı doğru orantılı olacaktır.
Burak Cop’u gösterdiği entelektüel cesaret için kutluyorum.
Not: Bir yurtdışı seyahati nedeniyle yazılarıma pazartesiye kadar ara veriyorum.

(Milliyet)

Kadri GÜRSEL | Tüm Yazıları
Hits: 1050