AVUKATLIK MESLEĞİNDE REKLÂM NEDEN YASAKTIR

~ 08.03.2010, Av. M. Haşim MISIR ~

Gerek öğretide ve gerekse Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararlarında kabul gören tanıma göre genel olarak reklâm, kamunun tümünün veya bir kesiminin ilgisini çekerek yarar sağlamak amacıyla herhangi bir yoldan yapılacak tanıtma faaliyeti olarak ifade edilebilir. Bu sebeple reklâm “serbest rekabet” kavram ve kuralları içinde yer alır.

Oysa Avukatlar rakip değil, Adaletin gerçekleşmesinde Sav, Savunma ve Karar üçlüsünde yargının kurucu unsuru olarak görev alan, adaletin yardımcısıdırlar. Nasıl ki hâkim ve savcının reklâma ihtiyacı yoksa avukatında yoktur.

Amaç; Bir kamu hizmeti olan avukatlık mesleğini iş temini konusunda meslektaşlar arasında haksız rekabetin yaratılması, mesleğin ticarileşmesi ve avukatın iş sahipleri karşısında bağımsızlığını kaybetme tehlikesine karşı korumak, kamunun adalete olan güvenini sarsmamaktır.

Bu husustaki ulusal ve uluslar arası düzenlemelere baktığımızda;

Amerikan Avukatları Ahlak Yasası Md. 27, “Avukatın sirküler veya diğer vasıtalı veya vasıtasız yollarla reklâm yapması yasaktır “,

Vod Kantonu Meslek Kuralları Md. 4, “Avukat, reklâm sayılabilecek her şeyden kaçınmağa mecburdur. Mesleki faaliyetinin üstüne kamunun dikkatini çekmek için davaları hakkında yayında bulunamaz ” ,

Paris Barosu İç Yönetmeliği Md. 37, “Reklâm niteliğindeki her davranış yasaktır ”

Romanya Avukatlık Yasası Md. 88, “Avukatın gerek sözle ve gerek mektuplarla, sirkülerle ve sair ilan vasıtaları ile hizmet arz etmesi yasaktır.”

Uluslararası Barolar Birliği’nin 1956 Oslo toplantısının 8. No. lu kararı, “Reklâma başvurmak, avukatlık vakar ve şerefi ile bağdaşmaz”,

Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları) 1990 İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü Md. 23 “Avukatlar, diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, örgütlenme ve toplanma özgürlüğüne sahiptir. Avukatlar özellikle, hukukla, adalet sistemiyle ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunması ile ilgili konularda kamusal tartışmalara katılma ve yasal faaliyetleri veya yasal bir örgüte mensup olmaları nedeniyle mesleki kısıtlamalara maruz kalmaksızın, yerel, ulusal ve uluslar arası örgütler kurma ve bunlara mensup olma ve bunların toplantılarına katılma hakkına sahiptir. Avukatlar bu haklarını kullanırken, her zaman hukuka ve hukuk mesleğinin kabul görmüş standartlarına ve meslek ahlak kurallarına uygun davranırlar.

Avrupa Birliği Meslek Kuralları Md. 2.6.1 ve 2.6.2. Kişisel reklâm “2.2.1.Bir avukat, verdiği bililerin yanlış ve aldatıcı olmaması, sır saklama yükümlülüğüne ve mesleğin diğer temel değerlerine aykırı olmaması kaydıyla, sunduğu hizmetle ilgili olarak kamuyu bilgilendirme hakkına sahiptir.

2.6.2 Bir avukatın 2.6.1 sayılı fıkra hükümlerine uygun olmak koşuluyla yazılı basın, radyo, televizyon, elektronik ticari iletişim araçları ve diğer vasıtalarla kişisel reklâmını yapmasına izin verilir.

Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler hakkında 9. No. lu tavsiye kararı, Budapeşte 9–11 Aralık 1997 Md. 12 Avukatlık mesleğinin yapısı ve ifası ile ilgili bölümde şu hususlar belirtilmiştir: Bütün toplumlardaki avukatlar aşağıdaki genel ilkeler ile bağılıdırlar; Özgürlük, ahlaki dürüstlük, mahremiyet, ahlaki kurallara uyma, menfaat çatışmasından kaçınma, görevlerini başarıyla yerine getirmelerine mani olacak faaliyetlerden, reklâm ve kişisel tanıtımdan kaçınma (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin korunmasına Dair Sözleşmenin 10. maddesi dikkate alınarak) müvekkilin menfaatlerinin korunması ve mahkemelere saygı göstermek.

Görüldüğü üzere tüm düzenlemelerde kolektif itibar temel alınmış, kişisel çıkar temini amacıyla mesleğe ve yargıya olan güvenin sarsılmasının önüne geçilmek istenmiş, avukatın hukuka, mesleğinin kabul görmüş standartlarına ve meslek ahlak kurallarına uygun olmak koşulu ile kendini ifade etme hakkına da saygı duyulmuştur.

Nitekim, Türkiye Barolar Birliği Reklâm Yasağı Yönetmeliği’nin İnternet başlıklı 9. maddesi “Bu Yönetmelik kapsamında olanlar, internet dâhil, teknolojinin ve bilimin olanak tanıdığı her tür ortamda avukatlık mesleğinin onur ve kurallarına, avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenen “Avukatlık Meslek Kuralları”na aykırı olmayacak şekilde kendisini ifade etme hakkına sahiptir.” Kuralı da bu anlayışın bir sonucudur. Kendini ifade etme hakkına evet, iş temini amacıyla reklâma hayır.

Sınırsız bir reklâm anlayışı mesleğimizin yargılamadaki rolü ile de bağdaşmaz.

M.S. 300’lü yıllarda, İlirya Valisi Callicratus’a gönderilen Justin Kanunnamesinde;

“Davaların şüpheli noktalarını halleden, müdafaadaki kuvvetleri sayesinde, gerek ceza ve gerek hukuk davalarında çiğnenmiş hakları koruyan, kaybolmaya yüz tutmuş haklara destek olan avukatların gördükleri iş, kavgaya girmek, yaralar almak suretiyle babalarını ve vatanlarını kurtarmak için yapabilecekleri hizmetten daha az faydalı değildir. İmparatorluğumuz için savaş yapanların, yalnız zırh ve gömlek giyen ve kalkan taşıyanlardan ibaret olmadığını takdir ediyoruz. Bu işi avukatlar da yapıyorlar. Zira, ıstırap çekenlerin ümidini, hayatını ve çocuklarını müdafaa eden ve şanslı seslerinin kudretine inanan kürsünün bu üstadları dahi hakikaten aynı şeyi yapıyorlar.” sözleri ile avukatlık mesleğinin kutsallığına işaret etmiştir. Bilindiği gibi eski Roma’da avukatların evlerinin önüne bir tane palmiye ağacı dikilir ve halk avukatları bu şekilde tanır, onlara büyük saygı gösterirdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 28.10.2003 tarihli Steur/Hollanda kararında; “Mahkeme, avukatların halk ile mahkemeler arasındaki aracılar olarak sahip oldukları özel statünün, adalet dağıtımında kendilerini merkezi bir konuma yerleştirdiğini hatırlatır. Böyle bir konum, Baro üyelerinin davranışlarına getirilen olağan sınırlamalara anlam vermektedir…Dahası, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlette temel bir işlev gören ve adaletin garantörü olan mahkemeler, halkın güveninden yararlanmak zorundadırlar…Avukatların bu alandaki “kilit rolleri” göz önünde tutulduğunda, adaletin gereği gibi dağıtılmasına katkıda bulunmaları ve böylece halkın güvenini sürdürmeleri beklentisi, haklı bir nedendir.” Gerekçesi ile avukatların bir kısım davranışlarına kısıtlama getirilebileceğini kabul etmiş ve İspanyada gazetelere verdiği ilanlarla kendisine iş arayan avukata reklâm yasağına aykırı davrandığı için verilen cezası değerlendiren Mahkeme;

AİHM Casado Coca/İspanya 1994 Kararında; “Baro yetkilileri ve ulusal mahkemeler, …avukatlık mesleğinin saygınlığı ve herkesin hukuk yardımı konusunda bilgi edinme hakkı ile avukatların kendi deneyimlerini duyurma olanağı arasında adil bir dengenin kurulması açısından uluslararası yargıçlara göre daha uygun bir konumda olduklarından bu olayda ulusal organların değerlendirmelerinin haksız ve orantısız olduğunu gösteren bir kanıtta bulunmadığından, demokratik toplumda gerekli olan müdahale nedeniyle anlatım özgürlüğünün ihlal edilmediğine” karar vermiştir. Bu karar açıkça göstermektedir ki iş temini için gazete ile yapılan reklâm Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. maddesine öngörülen ifade özgürlüğü kapsamında yorumlanamaz. Nedeni de gayet açıktır. Avukatlık mesleğinin olmazsa olmaz saygınlığı.

Avukatlık mesleği Avukatlık Yasası Md.1’de “Avukatlık kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.” olarak tanımlanmıştır. O halde öncelikle avukat yargılamadaki rolünün bilinci içinde görevini yapmalı, meslek saygınlığını korumalı, gerçekten yargının kurucu unsuru olmalı, siyasal iktidarlar da savunmanın önündeki tüm engelleri kaldırmalıdır.

1914 yılında Malazgirt’te yaralanıp Ruslara esir düşen ve 4 sene Sibirya’daki Kransnoyark esir kampında kalan Ali Haydar Özkent Avukatın Kitabı adlı eserinde;

 

“Eğer birçok zabit arkadaş gibi Sibirya’nın buzları altında gömülmemiş isem, eğer bu gün kültür sahibi isem, bunu o acılı sefalet günlerini sırtüstü yatarak, ağlayarak, sızlayarak, kendimi içki ve kumara vererek değil, okumaya ve çalışmaya borçluyum.

Alman ve Avusturya aydınları için en büyük adam Hâkim’di. Ve onun yanı başında Avukat vardı. Hâkimlik ve Avukatlık rütbelerin en büyüğü idi. Onlar hiçbir şeye boyun eğmeyen, temiz ahlaklı, yüksek kültürlü adamlar idi. Devlet ve millet namına adalet dağıtıyorlardı. Bütün genişliği yüz dönümü geçmeyen kampta, dört yıl geceli gündüzlü temasımız bu meslek adamlarının hakikaten sevgi ve saygıya layık olduklarını göstermişti. Niçin biz de onlar gibi olmamalı idik? Senelerce evvel filizlenmiş meslek aşkım çiçek açıyor. Ben de onlar gibi olmak istiyordum.”

Avukat Ali Haydar Özkent’in “Avukatlık, ticaret işi değildir. Avukatın reklâmını yavaş yavaş kendi fazilet ve bilgisi kıymetli müdafaaları yapar. Adliye Sarayı liyakat kazandığı şöhreti kendisine temin eder.” sözleri, 1940 da olduğu kadar, bu günde aynen geçerlidir. Avukat kendisini çalışmasıyla, bilgisiyle, işlerine gösterdiği dikkat ve özenle tanıtır. Bağımsızlığı, kendine ve mesleğine olan saygısı, kendisini müşteri aramaktan men eder.

O halde, “Avukat iş arkasından koşmaz, iş avukatın arkasından koşar” temel ilkemiz olmalıdır.

Av. M. Haşim MISIR | Tüm Yazıları
Hits: 5955