İRADE(SİZLİK)! BULAŞICIDIR

~ 01.03.2010, Gizem KARLILAR ~

O kurabiyeyi yemediniz diye kendinizi tebrik etmeden ya da yediniz diye
kendinize kızmadan önce çevrenize bakın. Georgia Üniversitesi’nde yapılan yeni
bir çalışma iradenin -ya da iradesizliğin bulaşıcı olduğunu gösteriyor.
Daha çok yeni yayımlanan, yüzlerce gönüllüyü kapsayan bir çalışmada
araştırmacılar iradeli birini izlemenin hatta onu düşünmenin bile diğerlerinin
irade göstermesini daha olası kıldığını buldu. Araştırmacılar bunun tersinin de
doğru olduğunu gözlemledi, yani iradesiz kişiler diğerlerini de olumsuz yönde
etkiliyor. Bu etki o kadar güçlü ki, iradeli veya iradesiz bir kişinin ismini ekranda
sadece 10 milisaniye kadar izlemek bile gönüllülerin davranışlarını değiştirmiş.
“Bu çalışmadan çıkarılacak sonuç, olumlu sosyal etkileri seçmenin iradeyi
geliştirmeye yardımcı olabileceği” diyor, Georgia Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde
konuk doçent ve makalenin baş yazarı Michelle vanDellen. “İrade göstererek
çevrenizdeki diğer kişilerin de aynısını yapmasına yardım ediyorsunuz.”
İnsanlar çevrelerindekilerin davranışlarını taklit etmeye eğilimli; sigara
ve ilaç kullanımı, obezite gibi özellikler de toplumsal ağlar aracılığıyla yayılma
eğiliminde. Ancak vanDellen’ın çalışmasının iradenin davranışlar aracılığıyla bulaştığını
gösteren ilk çalışma olduğu düşünülüyor. Yani, örneğin düzenli olarak spor yaparak
irade gösteren bir kişiyi düşünmek mali ve mesleki hedeflerinize veya sizin açınızdan
irade gerektiren herhangi bir şeye bağlı kalmanızı daha olası hale getiriyor.
VanDellen’ın bulguları, yayımlanan çalışmanın ortak yazarı, Duke
Üniversitesi’nden Rick Hoyle’la birlikte iki yıl boyunca yürüttükleri beş ayrı
çalışmanın sonuçlarından oluşuyor. İlk çalışmada araştırmacılar rastgele
36 gönüllüden ya iradeli ya da iradesiz bir arkadaşlarını düşünmelerini istedi.
İradeli arkadaşlarını düşünenler, kendi kendini kontrol becerisinin ölçüldüğü
deneylerde sıkça kullanılan, bir şeyi sıkıca kavrama görevini daha uzun
bir süre sürdürdü, ancak iradesiz bir arkadaşlarını düşünmeleri istenen
deneklerde durum bunun tam tersiydi. İkinci çalışmada 71 gönüllüden
kimisi biraz ötede duran bir tabaktan kurabiye almak yerine önlerinde duran bir
tabaktan havuç alarak iradelerini kontrol edenleri, kimi gönüllüler de havuç yerine
kurabiye yiyenleri izledi. Gönüllülerin bu kişilerle onları izlemekten başka hiç
bir etkileşimi yoktu, ama daha sonra yapılan bir irade kontrolü deneyindeki
performansları, kimi izlemelerinin istendiğine bağlı olarak farklılaştı.
Üçüncü çalışmada 42 gönüllüden iradeli ve iradesiz arkadaşlarının birer
listesini yapmaları istendi. Daha sonraki bir aşamada, denekler bilgisayarda
iradelerini ölçmek için hazırlanmış bir testi yaparken, bilgisayar ekranında o isimler
yalnızca 10 milisaniye süreyle gösterildi; bu süre isimlerin okunamayacağı kadar
kısa ama isimleri akla getirmeye yetecek bir süreydi. Ekranda iradeli arkadaşlarının
isimleri gösterilenler testte daha başarılı olurken, iradesiz arkadaşlarının isimleri
gösterilenler daha başarısız oldu. Dördüncü çalışmada vanDellen rastgele
112 kişiden iradeli, iradesiz ve –kontrol grubu olarak da- kısmen dışa dönük
karakterli arkadaşları hakkında kısa yazılar yazmalarını istemiş. Daha sonra yapılan bir
irade kontrolü testinde iradeli arkadaşları hakkında yazanlar en iyi sonucu alırken,
iradesiz arkadaşları hakkında yazanlar en kötü sonucu almış. Dışa dönük karakterli
arkadaşları hakkında yazan kontrol grubu ise bu iki grup arasında bir sonuç almış.
117 gönüllüyü içeren beşinci çalışmada araştırmacılar, iradeli arkadaşları hakkında
yazmaları istenen kişilerin, iradeyle ilişkili örneğin “başarı”, “disiplin” ve
“çaba” gibi sözcükleri seçmekte diğer gruplardaki deneklerden daha hızlı
olduğunu buldu. VanDellen iradeli ya da iradesiz insanlara maruz kalmanın,
kendi kendini kontrol etmekle ilgili düşüncelere ulaşılabilirliğini etkilediğini,
bu bulgunun da iradenin bulaşıcı olduğunu düşündürdüğünü söylüyor.
VanDellen “etkinin büyüklüğünün bir partide fazladan kurabiye yemek ya
da yememek, yorucu bir iş gününün ardından spor salonuna gitmek ya da
gitmemek arasındaki fark kadar anlamlı olabileceğini” söylüyor. “Bu etki insanları
kendi eylemlerinin sorumluluğundan kurtaracak kadar da güçlü değil, ancak
baştan çıkmaya karşı ya da o yönde bir dürtme gibi görev yapıyor. Kendi
başarısızlıklarımız için başkalarını suçlamanın mazereti olamaz tabii. Evet,
bir şey beni dürtüyor ama yanımdaki arkadaşım da eline bir kurabiye alıp bana
zorla yedirmiyor; son karar bana ait.”

(Cumhuriyet Bilim Teknik Şubat 2010 sayısı)

Gizem KARLILAR | Tüm Yazıları
Hits: 2067