Sağduyu önce iktidar için olmalı

~ 13.05.2013, Şükrü KÜÇÜKŞAHİN ~

REYHANLI’da 46 yurttaşımız, insanlık katillerinin katliamına kurban gitti, 144’ü ise hâlâ yaşam savaşı veriyor. Türkiye, bu büyük acıyı yaşarken iktidar sözcüleri, “Bu iş nasıl yapıldı” sorusunu kenara bırakmış, ‘hükümeti eleştiriyorlar gerekçesiyle’ sesi çıkan herkesi, “mültecileri hedef gösteren insanlık düşmanları”, “kandan siyasi çıkar elde etmek isteyenler” diye sindirmeye çalışıyor.

Öyle ya; bu ülkede bırakın Fırat kenarında kaybolan kuzuyu, 46 canın dahi sorumlusu hükümet değil, örneğin CHP; katliamın sebebi de muhalefetin tavrı!
Normal olan “En sert olanı da dahil her eleştiriyi anlayışla karşılıyoruz” cümlesini hiç ağza almadıkları için de sözlerinin en sonuna koydukları “tahriklere kapılmamak için birlik/beraberlik” ve “sağduyulu hareket” çağrıları inandırıcılığını yitiriyor.
GÖRMEZ, ÖNGÖREMEZ
Oysa asıl sağduyulu davranması gereken iktidar ve yöneticileridir. 
Katliamın Suriye’deki içsavaşla, Türkiye’yi o savaşa çekmekle ilgisi kesin. 
Bu durumda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu başta, Suriye politikasının yapıcıları, öncelikle sınırın nasıl kalbura döndüğünü açıklamak zorundalar. 
O 877 km’nin Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından kontrol edildiği (doğrusu kontrolsüz) dünya âlemin bilgisinde olduğuna göre, velev ki o bomba araçlar El Muhaberat’ın işi, bu ayıp ve sorumluluk kimin?
Daha vahimi, eğer o bombalar El Muhaberat’ın ise vay ki vay!
Çünkü; onca uğraşa, tahribata rağmen Esad’ın istihbarat örgütü hâlâ bu güçteymiş!
Çok yazdığım için uzatmayayım; ama artık anlaşılır gibi değil...
Suriye’yi karış karış bildiğini söyleyip duran derin stratejistler, Kuzey Suriye’de bir PYD devleti kurulacağını önceden öngöremediler.
Kontrolsüz bir sınırın, ‘uçan mücahit’inden, ÖSO savaşçısına; El Muhaberat’tan CIA ajanlarına kadar her açık/karanlık kişi ve örgütün at koşturacağı alana dönüşeceğini bilemediler.
ÖSO savaşçılarının mülteciler arasına karışmasındaki dev riski göremediler.
Hele hele gündüz gelip yan dairede yatan, gece ise elinde silahla savaşa katılan birini gören bölge halkında, nasıl bir can, mal, namus kaygısı/öfkesi doğacağını hiç düşünmediler; patlamaya hazır kentlerin farkına varamadılar.
İÇERİYE SIKIYÖNETİM GELİNCE
Aman dikkat, diyenler ise “Esadcı”“Baasçı” diye ‘tu kaka’ ilan edildi.  
Başta Antakya, Şanlıurfa ve Gaziantep olmak üzere Türkiye’nin, Suriye politikasına memnuniyetsizliği kulak ardı edilip duruldu. 
Ne kadar durumu kurtarmaya çalıştılarsa da halk, Türkiye’nin Suriye çıkmazına burnunu sonuna dek soktuğuna, savaşanlar arasında taraf tuttuğuna çoktan beri inanmıştı. 
Kimden gelirse gelsin, bu şekildeki her uyarı ‘düşmanca’ bulunurken AKP içinde ise tam bir sıkıyönetim havası estirildi.  
Emin olunsun ki çoğu bakan gidişattan hep yakındı; ama Davutoğlu’na sahip çıkma gerekçesiyle, Bakanlar Kurulu’nda susturuldular desek yeridir.
Köşk’ün Suriye uyarıları da sanki bir kulaktan girip diğerinden çıktı. 
Şimdi olması gereken başkalarını suçlamadan önce ciddi bir özeleştiri yapmaktır; bunu yapmayan siyasetçi daha çok vebal getirir.
Çünkü, ülkesini, halkını koruyamayan bir yönetim algısı en kötüsüdür.
 
(Hürriyet)
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN | Tüm Yazıları
Hits: 1031