Hülya Koçyiğit'in garantisi yetmez

~ 29.04.2013, Şükrü KÜÇÜKŞAHİN ~

AKİL insan Hülya Koçyiğit hafta sonu önce, “Ülkemizin bölünmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz” dedi, sonra da ‘bölünme’ kaygılarının, ‘siyasi tabanlı, adeta slogan şeklinde verilmiş beyanatlardan kaynaklandığını’ söyledi.
 

Doğrusu ne Koçyiğit’in ‘asla’lı kişisel garantisi, ne de Öcalan ve Karayılan’ın bölünmeye karşı sözlerine bakarak konuyu bu kadar kolay geçiştirmek, bu kadar basite indirgemek mümkün.
Bir kere; ‘Süreç bölünmeyle bitecek’ inancıyla kendilerine tepki gösterenlere “İt ürür, kervan yürür” diye yaklaşanı başta olmak üzere Koçyiğit dahil, akillerin hepsi, bu kaygıyı çok iyi anlayarak konuşmalı.
Bu da yetmez, kaygıları giderecek doğru zeminlere dikkat çekmeliler. 

ÇOCUKLARA BIRAKILACAK MİRAS

Zemini konuşurken de bugün ülkeyi yönetenlerin sorumluluğunu görmeliyiz.
Onların, bugüne kadar denenmiş yollar sonuç vermediğine göre risk alarak, yöntemi değiştirme hakkını kendilerinde görmelerini doğal saymalı.
Kendilerini şu şekilde sorgulamış olduklarını da kayda almalı:
“Çatışmayı daha da yükseltip içsavaş ortamına getirilmiş bir ülkenin yaşaması, bugünkü dünyada mümkün mü? Böyle bir savaşın sonunda bütünlük ne kadar sağlanır? Sağlanamadı ve bir ayrışma ihtimali doğdu. O zaman barışçı bir yolun öne çekilmesi yanlış mı olur? Çocuklarımıza Ermeni soykırım iddiaları benzeri yeni bir miras mı, kansız bir ülke mi bırakmalı?”
Şüphesiz ki bütün hesapları bölünen değil, büyüyen bir Türkiye hayali üzerine kuruyor, attıkları adımların da bunu sağlayacağına inanıyorlar.
“Silahlı çatışmadan demokratik tartışmaya evrilmiş bir Türkiye” diyorlar.
Bunun için de örneğin, Öcalan/Karayılan açıklamalarını dikkatle izliyor; sessiz sedasız, yargı üzerinden, iki ayda 200 KCK tutuklusuna özgürlük yolu açıyor (Not: Diğer KCK tutukluları için de aynı yol izlenecek); yeni demokratikleşme paketleri için hemen harekete geçiyor; PKK’nın silahlı unsurlarının komşu ülkelere ihracında sakınca görmüyor, aksine İran’ın 2012’de PJAK’la anlaşma yapıp onu Türkiye’ye saldırttığını anımsayarak “etme bulma dünyası” diyebiliyorlar.

SONUNA DEK MÜZAKERE

Bunlar iyi güzel; ama her şeyin PKK kontrolüne bırakıldığı havasının hâlâ sürmesi; sürece karşı çıkanların sürekli itibarsızlaştırılması; söz konusu Ergenekon ve Balyoz tutukları olunca, parmakların Anayasa Mahkemesi’ne doğrultulması; ‘PKK ve Öcalan acaba zamana mı oynuyor’ sorusu üzerinde yeterince kafa yorulmadığı izlenimi doğması anlaşılır değil.
Türkiye’nin bölünmesini engelleyecek en büyük güç halkın desteğidir.
Bunun Türk, Kürt ayrımı yapmadan sağlanması; Kürtlerin birlikte yaşama iradesini güçlendirirken Türklere, “Kaybettik” dedirtmemek şart.
Bu ülkede yaşayan herkesin bundan farklı düşünme lüksü yok.
Silah susuyorsa sonuna kadar ‘müzakere’ denerek, anadilde eğitimden, özerkliğe kadar her şeyi açık açık konuşarak uzlaşmanın yolu açılmalı.
Hele bir de bu bölgede el attığı her ülkeyi şiddet sarmalına sokmuş ABD, süreçten uzak tutulursa (Bunun için de İsrail ile gerginliğe dikkat, derim) PKK’nın elindeki silahlar nerede olursa olsun boşuna patlar.
İşte o gün bir referanduma gidilse görürüz ki ‘birlikte yaşama’ çıkar.

(Hürriyet)

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN | Tüm Yazıları
Hits: 1237