HUKUK POLİTİKASI

Vox Populi Vox Humana (*)

Halk aslında insandır; temel hakları, özgürlükleri çiğnenen insandır, insanlardır. Halk kendini korumaya çalışırken insanın temel haklarını, özgürlüklerini korumaktan başka bir kaygı taşımaz. Halk bu temel haklara, özgürlüklere aykırı hiçbir amaç uğruna herhangi bir çaba göstermez. Aykırı amaç güdenler de halktan sayılmaz.

Çoğunluk her zaman insandan yana mıdır? Azınlığın veya çoğunluğun temel haklarımızı, özgürlüklerimizi korumaya yönelmesiyle insanlaşacağını, onları yıkmaya yöneldiğinde insanlıktan çıkacağını; ülke nüfusu içerisinde bir azınlığın veya çoğunluğun tercihinin halkın sesi olup olmadığını bilmek için onların bu hakları, özgürlükleri ne ölçüde korumaya yöneldiğine bakmak gerektiğini söylemelidir.

Seçmen öbeklerini halk saymak, göstermek; herkesi seçmen çoğunluğunun insanın temel haklarını, özgürlüklerini belirlemeye mutlak yetkisinin bulunduğuna inandırmak, bu sırada böyle bir “çoğunluğu” yaratmanın yolunu, yordamını eksiksiz bilmek modern tiranların birbirlerini kıskandıran becerileridir. Halk savunur. Kendini, insanını savunur. Halk, hükümetler istedi diye yapılacak referandumlarda sandıklardan çıkacak ve temel haklarımızı, özgürlüklerimizi yutacak olan Çoğunluk adında bir canavarla özdeşleştirilmek istemez. Halk asla sandıktan çıkan bir seçmen çoğunluğu değildir. Halk dediklerimiz sandığa insanın temel haklarını, özgürlüklerini korumak için gidenlerdir. Halkı seçmen çoğunluğunda aramamalıdır. Aklı başında bir siyasetçi bunu iyi bilir.

Halk, siyaset erbabının eline referandumlarda seçmene sorulamayacak soruların bir listesini vermiştir. Buna karşın soracaklarsa bu soruları, halk direnir. Bu liste devrimlerde kanla, acıyla, ateşle yazılmıştır. 1789’da egemenliğin kayıtsız, koşulsuz millete ait olduğu söylenirken, milletin bu egemenliği kayıtsız, koşulsuz kullanamayacağı da söylenmişti: Hiçbir güç temel hakların, özgürlüklerin özüne hiçbir biçimde dokunamayacaktır. Türkiye’nin Cumhuriyet Devrimi de seçmen çoğunluklarının bertaraf edemeyeceği temel, evrensel insan hakları değerlerini bu listede saymıştır. Kör seçkincilik ne denli yanlışsa, kör seçmencilik de o denli yanlıştır. Seçmeni her şeyi bilen biri saymak, onu bütünüyle bilisiz saymak da yanlıştır. Referandumlarda veya siyasi parti seçimlerinde seçenlerin önüne tercih edilmek üzere gelmenin, getirilmenin önemli, ciddi önkoşulları vardır. Bu koşullara isterseniz, bir yanıyla uzmanlık bilgisi, bilen kişilerin ortaya koyduğu bilgi, öte yanıyla bir hukuk toplumunun temel değerleri diyebilirsiniz. Bu bilgilerin doğruluğunu, o değerlerin geçerliliğini –doğrudan veya dolaylı biçimde- referandum konusu yapamazsınız. Hele, seçmenin önüne konulan seçenekleri, soruları bugünün seçim/siyasi parti yasalarına göre oluşmuş bir hükümetin partisi belirleyecekse durum daha da vahim olacaktır.

Siyasal, iktisadi, sosyal değişimler sonucu çağdaş demokrasiye ulaşmış toplumlarla, ağır aksak bir demokrasiyle bu değişimlerin sonuçlarına ulaşmaya çabalayan toplumların karşı karşıya bulundukları sorunlar, tehlikeler ve çözüm yolları birbirinden çok farklıdır. Bu yüzden, Irak’ta yapılan bir seçimle, İngiltere’de yapılan bir seçimde gözlemlenecek seçmen ve siyasal ortam gerçeklikleri birbirinden farklıdır.

Farklı olmayan şey, hangi süreçte ve toplum gerçekliğinde ortaya çıkarsa çıksın, sonuçta insanın sömürülmesidir. Bizim hareket noktamız bu sömürüye karşı durabilmenin yollarını arayıp bulmaktır. Katılımcı, doğrudan, temsili veya başkaca bir özellikte olsun, bir ülkenin demokrasisi bu sömürüye karşı etkili bir siyasal araç olabilmekle bir anlam ve değer taşıyacaktır. Demokrasilerin bundan başka amaçlar için kullanımı onların daima kötüye kullanımıdır. Bu saptırmayı yine demokrasinin sunduğu olanaklarla önleyebileceğiz. Onun için demokrasiyi ilk önce, seçim sandığına halk olarak giden seçmene emanet etmeliyiz. Onun duyarlılığına, müdahalesine güvenmeliyiz. Demokraside kitlenin, azınlık, çoğunluk, seçmen kesitleri yerine egemenlik ve insan hakları boyutlarıyla özellik gösteren “halk” kesitinden hareket ederek, siyasi kararlarda onun ortaya koyduğu gerçekliği ölçüt almak daima doğru bir yöntem olacaktır.

(*) Halkın sesi, insanın sesi(dir.)

(Cumhuriyet Bilim Teknik 29 Ocak 2010)

Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇESİZ | Tüm Yazıları
Hits: 2093