Neyin içini dolduruyorsunuz ?

~ 15.04.2013, İlker BELEK ~

Sol bir kez daha “içini doldurmaya” çalışıyor. Bu kez “barış” diye tanımlanan sürecin. Buradan kendince, kendi çizgisine uygun düşen sonuçlar çıkarabileceğini varsayıyor. İşin en iyi niyetli yorumu böyle olabilir.

O nedenle bir kez daha olaylara genel bir düzlemden bakarak, değerlendirelim:

1- İlk yanıtlanması gereken soru bu sürecin kimin inisiyatifinde geliştiğidir. Çünkü Kürt hareketinin ve solun bir kısmının ileri sürdüğü şey, eşit taraflar arasında bir ilişkinin söz konusu olduğu yönündedir.

Bize göre durum tam tersidir. Süreci AKP kontrol ediyor.

Olguları somut olarak görüp değerlendirmek zorundayız. Şüphesiz aynı süreç içinde farklı yönlere işaret eden olgular söz konusu olabilir. Ancak burada durum ayan beyan ortadadır. BDP’nin bütün itirazlarına rağmen Akiller grubunun AKP iradesiyle belirlenmiş olması bunun kanıtıdır.

Bu bağlamda son veri Akillerin başlatmış oldukları görüşme, açık oturum, vb trafiğinde ortaya dökülen manzaraya ilişkindir. Akiller, önemli oranda, doğrudan AKP ve Erdoğan övgücülüğü yapıyorlar ve/veya İslamın yüceltildiği bir gelecek projesi çiziyorlar.

“Barış” süreci AKP’nin belirlediği ideolojik zeminin kuvvetlendirilmesi boyutuyla devam ediyor.

2-Bu süreçte Kürt hareketinin AKP inisiyatifine karşı direnme ihtimali yok denecek kadar azdır. Bunun en önemli nedeni sürecin başından itibaren yüklendiği karakterdir.

Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan görüşleri, ideolojik ve siyasal içeriği itibariyle AKP vizyonuyla hemen tamamen örtüşür niteliktedir. Bu içerik, İslami ortak geçmiş, Güçlü Türkiye, bölge Kürtlerinin Türkiye’nin hamiliğinde birleştirilmesi, sınırların esnemesi, ulus yapıların gevşemesi türünden argümanlarla tanımlıdır.

Kürt hareketi sürece böyle başladığı için ister istemez kendisini AKP-ABD projelerine bağlamış olmaktadır.

Zaten bu nedenle Kürt hareketi içindeki tartışma silahlar ve çekilme noktasında kilitlenmiştir. Buradan da önemli kırılmaların ortaya çıkması beklenmemelidir. Bunun nedeni Kürt hareketinin bütün sorumluluğu Öcalan’a yüklemiş olmasıdır. Devlet de bunu bildiği ve gelişmelerin bu yönde seyredeceğini sezdiği için özellikle Öcalan’ı muhatap almıştır.

Artık Kürt hareketinin değişik bölmelerinin, farklı da düşünüyor olsalar, Öcalan’ın itibarını zedeleyecek herhangi bir girişimde bulunma ihtimali neredeyse yoktur.

3- Kürt hareketi üzerinde basınç uygulayacak tek güç sosyalist, emekçi kimlikli sol olabilir. Solun Kürt hareketi karşısında bağımsız durabilen kesimlerinden söz ediyoruz. Ve fakat bu noktadaki durum daha da vahim bir görüntü arz etmekte ve Kürt hareketi “barış” sürecini eleştiren ve sürecin risklerine dikkat çeken bütün görüşleri “ulusalcı” gibi eleştirilerle göz ardı etmektedir.

4- Süreç AKP iradesinde geliştiği, Kürt hareketi “barış” sözcüğünün geniş kesimler tarafından dillendirilmesinden memnun olduğu ve neredeyse bunu bile yeter görür bir görüntü verdiği için olaylar nesnel olarak büyük risklere gebedir.

“Barış” her şeyiyle riskleri örtmeye yarıyor.

Eşitsiz taraflar arasındaki görüşmelerden tarafları temsil edecek sonuçlar çıkmaz.

Görüşmelerin eşitsiz zeminde başlamasına onay verenler, eşitsiz sonuçları da onaylamak zorunda kalırlar. Kaldı ki, Kürt hareketi AKP denetimindeki bu sürece bilinçli biçimde destek de vermektedir.

5- Kürt hareketinin en büyük yanılgısı, bu projeyi, Türkiye topraklarıyla sınırlı bir zeminde algılaması ve yine o zeminin kuvvetleri arasındaki bir ilişkinin ürünü olarak görmesidir.

Oysa öyle değildir:

Türkiye’deki olayların esas aktörleri AKP ve Kürt hareketi değildir. Kürt hareketi çok büyük bedeller ödemesine rağmen, gelinen noktanın bu bedellerin sonucundaki bir kazanım olduğunu düşünmekle büyük yanılgı içindedir.

Bunun kanıtı İran’ın, Rusya’nın, Suriye’nin Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeleridir. Bu ülkelerin tümü Türkiye’yi Batı’nın ve ABD’nin dediklerini yerine getiren ve “kukla”sı olmakla itham eden değerlendirmelere sahiptir.

Suriye Kürtleri tarafsız konumlarını değiştirmekte ve Esad’a karşı savaşan güçlerin yanında konuşlanmaya meyyal bir tutum takınmaktadır.

AKP’ye, sonrasında AKP Anayasasına onay veren Türkiye Kürt hareketi bölgesel kutuplaşmaların aktif bir unsuru haline gelecektir.

Kürt hareketinin AKP’nin başkanlık, yarı başkanlık projelerine onay vermesinin kategorik olarak olanaksız olduğunu ileri sürmek gelişmeleri fazlasıyla küçümsemek anlamına gelir.

Bunlar bizim tahminlerimizdir ve sol ilkesel tutum almadığı taktirde, Kürt hareketin şu anki öz değerlendirme kapasitesi yukarıda sıraladığımız risklerin önünü kesecek yönde tutum almasını sağlayamayacaktır.

Kürt hareketi adeta bir “altın vuruş” halindedir.

6- Bugün “barış” denilen süreç, bölgesel ve ülkeler arasındaki yeni kutuplaşma ve savaşlara zemin hazırlayan bir kapıdır.

Barış öncelikle antiemperyalist bir duruş gerektirir.

Barış öncelikle etnik ve dini referansların arkaya çekilmesini, emekçi kimliğinin öne çıkarılmasını gerektirir.

7- Bunca yıldır değişik şeylerin “içi doldurulacağına” sınıf mücadelesi verilseydi, bu ülkede sosyalist devrim gerçekleştirilmiş olabilirdi.

(SolHaber)

İlker BELEK | Tüm Yazıları
Hits: 1211