Aktif liberal

~ 30.03.2013, Şükrü YAVUZ ~

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, ABD’de yayımlanan Middle East Policy Dergisi’ne ‘Yeni Türk Dış Politikası’ başlıklı bir makale yazdı.

Müsteşar Fidan makalesinde Türk dış politikasının son 10 yılda (AKP döneminde) aktifleştiğini, liberalleştiğini ve Türkiye’nin de yükselen bir güç olarak öne çıktığını söylüyor.

Milliyet’in haberine göre Fidan, “Türk dış politikası; belli aktörlerin (Erdoğan ve Davutoğlu herhalde) politika yapım süreçlerinde etkin olması ve Türk diplomatların alet çantalarına geniş bir dizi liberal enstrümanın eklemlenmesiyle birlikte formülasyon ve uygulama aşamalarında daha liberal bir karakter kazanmıştır” diyor.

Fidan, Türkiye’nin bölgesinde ekonomik entegrasyonu savunduğunu, bunun da “liberal işlevselci bir yaklaşım” olduğunu belirtiyor.

MİT Müsteşarı, Türkiye’nin dış politikada sergilediği aktivizmin, adalet kavramına vurgu yapan liberal-enternasyonalist gelenekten öğeler sergilediğini yazıyor.

Fidan, “Türk liderleri mevcut uluslararası ekonomik ve politik düzeni sorgulamış, bunu yaparken, küresel yönetişim kurumlarının, adalet ve eşitlik üzerine yükselen yeni bir sisteme dayanarak yeniden şekillenmesini tartışmaya açmıştır” diyor. (Başbakan Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler’e yönelik eleştirileri.)

Fidan, Türkiye’nin “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki politik dönüşüm bağlamında demokrasi ve insan hakları ilkelerini savunma konusunda daha ileri bir tutum” sergilediğini de öne sürüyor.

Müsteşar Fidan’ın AKP döneminde “liberalleşen Türk dış politikasını” anlattığı ve savunduğu bu makaleye bakarak, MİT’in de bu politikayla uyumlu dış istihbarat politikasının ne ve nasıl olabileceği hakkında genel bir fikre varılabilir. Herhalde daha “aktif”, daha “liberal” bir istihbarat yaklaşımı.

İstihbarat kuruluşları, hele de yöneticileri mesleklerinin doğası gereği pek konuşmaz, pek ortalarda görünmez, yaptıklarını, yapacaklarını hiç anlatmazlar.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yazdığı makale bu açıdan da dikkat çekici. Çünkü bir özgüvenin dışavurumu gibi.

                                                                                      * * *

Bugün 95 yaşında olan Ruzi Nazar, Özbek asıllı bir istihbaratçı.

Türkistan’ın bağımsızlığı için verdiği mücadelede Sovyet Ordusu’ndan, Nazi ordusuna, oradan CIA’ya kadar uzanan macera dolu bir hayat yaşıyor.

Bu bilgiler kendisi de eski bir MİT görevlisi olan Enver Altaylı’nın Doğan Kitap’tan çıkan “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu” isimli kitabından.

Ama Türkiye Ruzi Nazar ismini ve etrafındaki tartışmaları daha önceden, 70’li yıllarda Uğur Mumcu’nun onun hakkında yazdığı yazılarından biliyor.

1959-1971 yılları arasında, (27 Mayıs ve 12 Mart askeri müdahaleleri arasına denk gelen bir dönemde) Türkiye’de 11 yıl görev yapıyor Nazar. CIA elemanı olarak.

Altaylı’nın kitabında, Nazar’ın Türkiye’de geçirdiği 11 yıl gibi uzun bir sürede yaptıklarına dair çok fazla bilgi ve ayrıntı, doğal olarak yok.

Ama Nazar’ın o dönemde Ankara’da yaşanan olayların ortasında ve dönemin önemli aktörlerinin pek çoğuyla ilişkide olduğunu gösteren yeterince ipucu da mevcut.

“Türkiye’de geçen 11 yılın özeti” başlıklı 2 sayfada, Nazar’ın kendisine anlattığı Türk devleti ve istihbaratı hakkındaki gözlemlerini, Altaylı şöyle ifade ediyor:

“Ruzi'ye göre Türk devletinin en zayıf yönlerinden biri, kurumlarının yabancı ülkelerin infilitrasyonuna (sızmasına) açık olmasıydı. Türkiye’yle ilişkisi olan dost ya da düşman büyük devletler, devletin temel kurumlarına sızmak için olağanüstü çaba sarf ediyordu. Ruzi, bu konuda Türk güvenlik kuruluşlarının gerekli hassasiyete sahip olmadığı kanısındaydı.

Nasıl ki Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde devlet içinde hemen her kurumda İngiliz, Rus, Fransız, Alman yanlıları vardıysa, bugün de Türk devleti aynı sorunla karşı karşıyaydı. Değişen tek şey, bu listeye yeni devletlerin eklenmiş olmasıydı.

Bu yüzden Türkler buna karşı ciddi ve etkili tedbirler almak zorundaydı. Türk devletinin güvenlik kurumlarının kendi aralarındaki rekabeti bir kenara bırakıp özellikle bu konu üzerinde ciddiyetle durmaları gerekirdi.

Türkler bugünkü dostlarının yarın rakip olabileceğini ve bu rekabetin bir gün düşmanlığa dönüşebileceğini unutmamalıydı.

Bir devletin istihbarat örgütünün o devletin varlığının ve bağımsızlığının devamında önemli yeri vardı.”

                                                                                    * * *

Türk, Türk demişken… Türk adının ortadan kaldırılmasının istendiği bir dönemdeyiz. İyi ki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın adı Türk İstihbarat Teşkilatı değil.

(Yurt Gazetesi)

Şükrü YAVUZ | Tüm Yazıları
Hits: 1385