Din ve Milliyet Tartışmalarındaki Anakronizm

~ 05.03.2013, Emre KONGAR ~

Her küreselleşme, her insanlık devrimi, kendi ideolojisini de birlikte getirir.

Her yeni ideoloji eski ideolojinin üzerine gelir ama onu tümüyle yok etmez.

Hem ondan belli biçimde etkilenmiştir, hem de bir bütün olarak onunla birlikte yaşar.

İlk küreselleşme tarım devrimidir.

İdeolojisi tek tanrılı dinlerdir.

Tek tanrılı dinler, toplayıcılık ve avcılık dönemlerinin üzerine gelmiş, pek çok pagan âdetini benimsemiş, ama Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık olarak yepyeni bir ideoloji niteliğiyle tüm dünyayı sarıp sarmalamıştır.

İkinci küreselleşme endüstri devrimidir.

İdeolojisi milliyetçiliktir.

Milliyetçilik, tek tanrılı dinleri yok etmemiş, kimi zaman onlarla çatışmış, ama genellikle onlarla bir ittifak kurarak gelişmiştir.

Üçüncü küreselleşme, içinde bulunduğumuz bilişim devrimidir.

İdeolojisi insan hakları ve demokrasidir.

İnsan hakları ve demokrasi de dinleri ve milliyetçilikleri yok etmemiş, tam tersine, hem onlarla birlikte yaşamanın, hem de onların barış içinde birlikte yaşamalarının ahlaki, felsefi ve siyasal altyapısını oluşturmuştur.

***

Her küresel ideoloji, ilk çıktığında devrimci, sonradan mutlak iktidarların ideolojisi haline gelince, tutucu olmuştur.

Tek tanrılı dinler için de milliyetçilik için de bu söz konusudur.

İnsan hakları ve demokrasi ise daha şimdiden, pek çok iktidar tarafından, savaş ve işgal için ya da ileri demokrasiadı altında çoğunluk diktatörlüğüolarak yozlaştırılmaya başlanmıştır bile.

***

Bir tarihte devrimci olup sonradan tutuculuğa kaymış, insanlığı biçimlendirmiş tek tanrılı dinler veya milliyetçilik gibi ideolojileri günümüzde tartışırken, onların ilk çıkıştaki devrimci niteliklerine ya da sonradan sergiledikleri tutucu aşamalardaki özelliklerine takılıp kalmamalıyız.

Tam tersine, din gibi, milliyetçilik gibi küresel ideolojilerin, günümüzün insan hakları ve demokrasi anlayışı içindeki yerlerini iyi değerlendirmeli, onları günümüzün gerçekleri ve gereksinmeleri içinde ileriye doğru yorumlayarak benimsemeliyiz.

İnsan hakları ve demokrasi ideolojisini, tarihsel ağırlıkları olan din ve milliyetçilik ideolojilerine alet ve kurban etmemeli, tam tersine din ve milliyet ideolojilerini insan hakları ve demokrasi bağlamında değerlendirmeliyiz.

***

Türkiyede, bugünkü toplumumuzun iki kültürel ve ideolojik kaynağı vardır:

Herkes tarafından farklı yorumlansa, benimsense ve eleştirilse de bunlardan birisi Müslümanlıktır, öteki Atatürkçülük.

Ama artık ne din, Hazreti Muhammed ve Dört Halife dönemindeki gibi yaşanır, ne de milliyetçilik, Atatürk veya Tek Parti Yönetimi dönemindeki gibi.

Gerek dini gerekse milliyetçiliği, günümüzün egemen küresel ideolojisi olan insan hakları ve demokrasi bağlamında görmemiz, yorumlamamız ve yaşamamız gerekir.

Bu çerçevede hem Müslümanlığı, Kuranıkerimi, Hazreti Muhammedi, sünneti ve hadisleri, hem de Atatürkçülüğü, Atatürk milliyetçiliğini, Atatürk ve Tek Parti Dönemi uygulamalarını, bu ideolojilerin ilk çıktıkları sıradaki ya da daha sonra tutuculaştırıldıkları zamanlardaki uygulamalarla övmek ya da eleştirmek, yanlıştır.

Böyle övgüler ya da eleştiriler bizi hiçbir yere götürmez, sadece geçmişe saplanıp kalmamıza, sorunların çözümlerinin ertelenmesine yol açar!

***

Türkiye, insanlık tarihinin geçirdiği ikinci küreselleşmeyi, yani endüstri devrimini ve milliyetçiliği, ancak Cumhuriyet döneminde, çok hızlı yaşamıştır.

Bu nedenle din üzerine gelen milliyetçilik, yani Müslümanlık üzerine gelen Türk milliyetçiliği, henüz tam yerleşemeden, üçüncü küreselleşmenin etkisine girmiştir.

Elbette toplumumuzdaki Kürt milliyetçiliği ve öteki milliyetçilikler için de geçerlidir bu durum.

Esas olarak bugün yaşadığımız toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar bu değişimin hızından ve üç küresel ideolojinin birbirinin içine, birbirini hem destekleyecek hem de engelleyecek biçimde, geçmesinden kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle, legal ve illegal siyasal liderlerin, özellikle geniş kitleleri etkileyen Başbakanın, söylem ve eylemlerinde dikkatli olmasında yarar vardır:

Yüzleşme ve Hesaplaşma adı altındaki popülist, ayrımcı, düşmanlaştırıcı nefret söylemleri, Türkiyenin sorunlarının çözümüne destek değil köstek olur!

 

5 Mart 2013 - Cumhuriyet

Emre KONGAR | Tüm Yazıları
Hits: 1668