Sami Selçuk neden "Genel af" istiyor?

~ 21.02.2013, Orhan BİRGİT ~

Geçen hafta pazartesi günü Silivri'de yapılan duruşmada Beşiktaş merkezli 13. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı’nın esas hakkındaki görüşlerini bildirmesi bekleniyordu.

Zira mahkeme başkanı,  tutukluluğu devam ettirilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlter Başbuğ'un savunma tanığı olarak dinlenmesi için o günkü duruşmada hazır bulunan  müstafi Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ile aynı dönemin Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarının dinlenmesi için yapılan talepleri de Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 178. maddesini çiğneyerek geri çevirdi! Oysa , sözünü ettiğim madde "Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği  tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir" diye hakime yol göstermektedir.

Bir ağır ceza mahkemesi başkanlığı ve üyeleri kadar yükselmiş, deneyimli  hâkimler; böylesine açık yazılmış bir yasa maddesini bilmezler mi?

Ne yapalım ki , kahrolası önyargılar, Silivri Mahkemesine de egemen olmuştur.

Sadece Ergenekon değil; Balyoz tutukluları da iddialara bakılırsa " var olan hükümeti devirmek için bir terör örgütü oluşturmuşlardır. Örgütte emekli generaller ve subayların dışında gazeteciler ve bilim adamları da vardır!"

Daha başından beri 21 ayrı dosyanın yer aldığı bu Rusların " matruşka" bebeklerini çağrıştıran dosyaların içinde örneğin bir dizi gizli tanık vardır. O tanıklardan birisi de tescilli terör suçlusu Şemdin Sakık'tır!

Sakık'ın  gerçekleri anlatacağına inanan yargının, teröre karşı cephede savaşan komutanların anlatacaklarını  kale almamasının makul bir tarafı elbette yoktur.

Bu nedenle olmalıdır ki , pazartesi günü savcıların görüşlerini öğrenmek amacıyla İstanbul'dan 105 kilometre uzaklıktaki yerleşkeye çeşitli kentlerden de gelmek için yola çıkanlara karşı barikatların kurulmuş olması; salona savunma avukatlarının bile girmelerinin güvenlik güçleri tarafından engellenmesi, tazyikli su ve  göz yaşartıcı gaz kullanılması gibi  eylemler Ergenekon davasının sonucu hakkındaki kuşkuları arttırmıştır.

Bu tür eylemler sırasında milletvekillerine bile gözdağı vermeye kalkışan kraldan çok kralcı jandarma timinin başındaki görevli subayın Mahkeme Başkanı’nın emri ile hareket etiği de, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in ifadesi ile ortaya çıkmıştır.

Malum cemaatin yayın organlarının bu olaylara bakışı bile, bu topluluğun Ergenekon ve Balyoz davalarını nasıl değerlendirmekte olduğunu göstermeye yetmektedir.

Allah’ın sopası yoktur deriz. Bu karmaşalı, üstünde kuşku bulutları dolaşan Silivri yargılamaları sürerken Kanadalı Haham Tuncay Güney'in deneyimli televizyon programcısı Hilmi Hacaloğlu tarafından SKY Türk 360'ın ekranlarına getirilmesi, bu davaların sanıklarının büyük bir bölümünün nasıl acımasız bir tertip ile Silivri zulüm hanesinde yıllarca süren bu tutukluluk sergüzeştinin bugün gelmiş olduğu aşamayı belgelemektedir.

Sahte Haham bozuntusunun kırmızı bülten ile bulunduğu ülke makamlarından istenmesi ve Türkiye'ye getirilmesi için Adalet Bakanlığı’nın parmağını kıpırdatması bile yetecektir.

Üzerinde tartışma bulutlarının dolaştığı Balyoz davası hakkındaki karar Yargıtay aşamasındadır ve Ankara'ya gönderilmiş olması gereken gerekçeli karara bağlı dosyalar da, Ergenekon dosyaları da 1 buçuk milyon sayfayı aşan tutanaklarla doludur.

Önceki gece  Enver Aysever'in konuğu olarak CNN Türk TV’de ilgi ile izlediğim birikimli bir emekli yüksek yargıç , eski Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, kendisi bugün Yargıtay Başkanı olsaydı bu dosyaları inceleyerek adil bir karar vermesinin olanak dışı olduğunu söyledi.

Bir insan gücünün böylesine hacimli bir dosyayı okumasının yıllar boyu süreceği gerçeği ortadayken , Sayın Selçuk'un görevini bugün yerine getirmesi gereken yargıçlar, bu "kuyuya taş atan deli” öyküsünü çağrıştıran  tutanakları nasıl inceleyebilirler ki?

Sayın Selçuk bu nedenle tek makul çözümün bu iki siyasi hesaplaşma davasına bir genel af istemiştir.

Yoğun taraftarının baskı grubu halinde seslerini yükseltmekle kalmayarak  MİT Başkanı aracılığı ile Hükümetle pazarlığı sonuçlandırmakta olan İmralı’nın durumunu, "akan kanı ve anaların göz yaşını dindirmek" gerekçesi ile çözmeye kararlı olan Başbakan , öteki anaların çektiği acıya merhem olmayacak mıdır?

Terazinin bir kefesinde milyonlarca Kürt yurttaşın oyu, öte yandan bu tür sayısal güce sahip olmayan , ancak kanayan vicdanların sahipleri var. Şehitler, gaziler var. Bütün vücudunu saran  kanser ile o hücrelerde mücadeele eden Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu var.

(Yurt Gazetesi)

Orhan BİRGİT | Tüm Yazıları
Hits: 1365