Bizim Paşa'yı içeri kim tıktı yahu! Allah Allah!

~ 03.02.2013, Selahattin DUMAN ~

İleri demokrasimizin önündeki gündem maddesi budur.. Koskoca Genelkurmay Başkanı Paşa’yı kimin içeri attığını herkes bilmek istiyor..

En başta da “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet” merak ediyor.. Çabuk bir cevap verin.. Kim bu densiz?

Adam Genelkurmay Başkanı.. Koskoca paşa.. Daha doğrusu paşaların paşası..

Başını sağdan sola çevirdi mi dört yıldızlısından tek yıldızlısına kadar ne kadar paşa varsa, toparlanıp esas duruş gösteriyordu..

Soldan sağa çevirdiğinde de medya dünyasından başla; sivil toplum kuruluşlarının en itibarsızı olan “Bülbül Ötüşlü Kanarya Sevenler Derneği’ne..” kadar herkes önünü ilikliyordu..

Sonra ne olduysa oldu?

Bi Hikmet-i Müteal koskoca Genelkurmay Başkanı göz altına alınıverdi..

Emniyete polis nezaretinde götürüldü ki arabaya bindirirken ensesine bir tokat aşk edilmediyse ileri demokrasimizin insan haklarına gösterdiği özen sayesindedir..
 

***


Emniyette bir iki sorgu..

Doğum yerin neresi? Ananın babanın adı neydi? İşin ne? Nüfus kaydı.. Derken hooop koskoca Genelkurmay Başkanı doğru cezaevine..

Soluğumuzu tuttuk bekledik..

İddianamesi hazırlansın da nasıl bir şenaat işlemiş görelim diye..

Adaletimiz çok ketum olduğundan, sen üç beş sene yatmadan, niye yatırdıklarını katiyen söylemezler..

Öte yandan sanığın, neden tutuklandığı konusunda “tahminde bulunma” haklı vardır.. İleri demokrasi sayesinde bunu kimse elinden alamaz..

Bu süreç avukatların işine yarar.. Suçlama belli olmadığından savunma gayretine düşmeyip, duruşmalara boş boş gelip giderek para kazanırlar..

SUÇU NEYDİ Kİ?

Soluğumuzu tuttuk bir eyyam bekledik..

Ensesinden tutulup hapse tıkılan koskoca Genelkurmay Başkanı’nın suçu neydi acaba?

Bizim ahalimizin meşrebi bozuk olduğundan hemen dedikodu çıkardılar.. Tevatürün bini bir paradan havalarda uçuştu..

“Paşa..” dediler..

“Orduevinde kafayı bir iyice çekmiş.. Sonra alkolün etkisiyle beylik silahına sarılıp, yıkarım buraları ulan, diye naralanarak havaya ateş etmiş..”

Beylik malı olan tavandaki avize ile barın arkasındaki içki tezgâhındaki kimi şişeler zarar görmüş..

Tutuklanması o sebepten..

Olur mu olmaz mı derken başka bir tevatür yetişti..

“Bizim Paşa..” dediler..

“Evvel emir futbol hastasıydı.. İddia oynardı.. Fener maçlarından eksik olmayan başka bir paşa ile kafa kafaya verip futbolcuları etkilemişler.. Maç sonuçlarını değiştirmişler..”

“Essah mı ulan?”

“Essah.. Dinleme kayıtları taaa Almanya’dan çıkmış..”

Günahı bu iftirayı yayanların boynuna.. Tövbe diyeyim aklıma yatmıştı..

Neden derseniz, paşa maaşları da diğer memur maaşları gibi kuş yemi misali.. Makam arabasına inerken binerken yaptığın fiyakaya değmez..

Asker bilse ki ordunun baş komutanı şu kadar maaş alıyor.. O saat asi olur?

Paşa bir emir verdiğinde “Kaç paralık komutansın sen? Al parasını.. Git o işi kendin yap..” diye diklenirler..

Şikeli maç düzenleyip aile bütçesine katkı yapma teorisi o sebepten bana mümkünmüş gibi geldiydi..

Günahlarını almışız..

***


İyi kötü vakit geçti.. Savcıların cevvaliyeti sayesinde on binlerce sayfalık tutanaklar bir çırpıda okunup, suçlama hazır edildi..

Genelkurmay Başkanı olan paşa, gizlice çete kurmuştu.. Çetenin başına da kendisi geçmişti..

Niye? Çünkü başında bulunduğu sekiz yüz bin kişilik orduya güvenmiyordu..

Arkadaşları olan paşalar da aynı fikirdeydiler..

İkide bir çay molası bahanesiyse Genelkurmay Başkanı’nın odasına doluşuyorlar;

“Paşam artık devir değişti.. Ordu yönetmek (out) çete kurmak (in) oldu..” diyorlardı..

AKLIMIZ YATTI..

Fikri bozuk paşaların kanaati netleşmişti..

Dikkatli kurulmuş yirmi, otuz kişilik bir çete her daim sekiz yüz bin kişilik orduyu yenerdi..

Gerçi eskiden darbeler ordunun tamamıyla yapılıyordu, başarılı da oluyordu ama bu kez başka sorunlar çıkıyordu..

Misal, bütün subaylara birer sivil görev icat etmek gibi.. Bu sadece muvazzaf subaylarla sınırlı kalsa belki iyiyiydi ama bunun bir de emeklileri vardı..

Çete düzeneğinde böyle bir angarya yoktu..

O yüzdendir ki hükümetin başına çorap örmek için “çete kurup başına geçmek” çok akıllıcaydı..

İddianame böyle hazırlandı..

O kadar lojikti ki duruşmaya bakan hakimlere de çok “akilane..” geldi.. Bu yüzden Bizim Paşa’nın içerideki günleri de uzadıkça uzadı..

Ne yalan söyleyeyim.. Ellam bizim de aklımıza yattı..

Uzayıp giden bu tutukluluk halinin yine de Bizim Paşa’ya faydası oldu..

Başladı sağa sola mektup yazmaya..

Görevdeyken yanına salavatla girip çıkan sivillere mektuplar göndermeye başladı.. Onlardan cevap da aldı.. Bir de baktık ki tutuklu Genelkurmay Başkanı’nın yüzlerce “mektup arkadaşı” olmuş..

Bizim Paşa yine şanslıymış..

O davalar yüzünden tutuklanıp içeri tıkılanlardan çoğu, niye yatırıldıklarını dört beş sene sonra öğrenebildiler..

***


Yine de Allah başımıza dikilen güzel insan “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyetten..” razı olsun..

Bizim Paşa’nın mağduriyetine tek başına arka çıkıyor.. Hergün medya leşkerlerini başına toplayıp “Kim tutukladı bizim paşayı?” diye soruyor..

Lafın ucunun Bizim Paşa’yı yatıran hakimlere ve savcılara gittiği besbelli..

Birinden biri de çıkıp “Bizim bağımsız yargının kimin ağzının içine baktığı belli değil mi?” cevabını veremiyor..

Bu iş 12 Mart döneminde “anarşist” diye tutuklanan gariban muhtarın başına gelenlere benzedi..

Adama bir kulp takacaklar ya! “Sen Mao’yu tanıyor musun?” diye sormuşlar..

O da “Bizim kayıtlarda öyle biri yok ama kahveye bir herif gelirdi.. Fötr şapkalıydı, nargile içerdi.. Sanırsam Mao oydu..” demiş..

Bizim Paşa’yı kim tutuklattı sorusuna, böyle dahi olsa bir cevap bulmak şart oldu..

Ben bu işin peşini bırakmam..

(GazeteVatan)

Selahattin DUMAN | Tüm Yazıları
Hits: 1594