İntikam!

~ 25.01.2013, Cüneyt ÜLSEVER ~

Bunca yıldır siyasi arenayı takip ederim. Siyaset teorisi üzerine elime ne geçer ise okurum. 12 yıllık yüksekokul eğitimim sırasında almadığım siyaset dersi kalmadı. Ama sonunda kanaat getirdim ki Türkiye’de siyasetin gelişimini sadece bir tek kelime yönlendiriyor:

İntikam!

Dünya konjonktürüne uygun bir şekilde Türkiye tek parti döneminden çok parti dönemine, sonra parlamenter demokrasiye, çok daha sonraları serbest piyasa ekonomisine vb. doğru evrildi.

Ama velâkin, Türkiye ne doğru dürüst demokrasiyi, ne doğru dürüst hukukun üstünlüğü prensibini, hatta ne de serbest piyasa ekonomisini 90 yıldır hazmedebildi.

Şimdi de “askeri vesayeti kaldırıyoruz” lafzı altında sivil vesayet kuruluyor!

***

Türkiye’de siyasetin büyük devinimler yarattığı dönemeçler, sadece ve sadece mağdur ile mağrurun yer değiştirdiği anlardır.

Çok partili döneme girildiğinden beri mücadele mağrur ile mağdurun birbirinin yerine geçme mücadelesidir!

1950’li dönem, millet adına hareket ettiklerini iddia edenlerin milleti dışlayarak ülke yönetmeye kalkanları bertaraf etme gayretidir.

1957-1960, Menderes’in muhaliflerine açıkça zulmettiği bir dönemdir. Rahmetli Menderes öyle demokrasi havarisi falan değil, eline güç geçtikçe daha fazla diktatörlüğe heves eden bir kişi idi!

27 Mayıs bütün hesapları altüst etti. Demokratik bir Anayasa da hazırladı. Ama 27 Mayısçıların esas sıkıntısı da Menderes'ten intikam almak oldu. Yassıada Mahkemeleri tarihe yüz karası olarak geçen “intikam mahkemeleri”dir.

Demirel dönemleri ekonomik büyümeye büyük önem vermiştir ama Demirel siyasi enerjisinin büyük çoğunluğunu rahmetli Bülent Ecevit’in çanına ot tıkamak uğruna harcamıştır.

12 Mart ve 12 Eylül ise Türkiye’de siyasetin yakın zamana dek en yetkin ve etkin “vasi”si olarak TSK’nın, abisi ABD’nin izdüşümünde, solun ciğerini sökmek üzere kendini vazifelendirdiği dönemdir.

28 Şubat’ta TSK bu kez İslamcı siyasetçilerin ciğerini sökmek üzere kendini vazifelendirmiştir.

2002’den beri artan dozlarla bu sefer de İslamcı siyasiler TSK ve efradının çanına ot tıkamak üzere durumdan vazife çıkarıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi iklimine yön veren ve yukarıda kabaca zikrettiğim dönemeçlerin bir tek ortak noktası var:

İntikam!

***


Bu ülkede iktidarı ele geçirenler hep bizi bir tehlikeden kurtardılar. “Tek parti zulmü”, “komünizm felaketi”, “her türlü sol tehlike”, “irtica”, “şeriat” “darbeciler”, “Ergenekoncular” birileri tarafından defedilirken esasında birileri diğerlerinden intikam alıyordu.

Birilerine zulmedilirken eskiden kendilerine zulüm edilenler de ya sustu, ya da içten içe “oh olsun!” çekti. 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün mağduru solcular 28 Şubat’ta İslamcılar mağdur edilirken kıllarını oynatmadılar.

***


Bize “siyasi mücadeleler tarihi” olarak yutturulan “intikam oyunu”nun son perdesinde yine bir “mağrur” “mağdur” haline getirdiği hasımlarından intikam alıyor. Değişen fazla bir şey yok. “Son mağrur” da da “eski mağrur”lar kadar vicdansız, “Allah” adını ağzından düşürmese de diğer “mağrur”lar kadar Allah korkusundan yoksun!    

Hâkim ve savcılar eskiden de “mağrur”a kulluk ederlerdi şimdi de ediyorlar.

Yalakalar eskiden de güçlüye taparlar ve yollarını bulurlardı, şimdi de güçlüye tapıyor ve yollarını buluyorlar. Mehmet Barlaslar, Nazlı Ilıcaklar yine “mağrur”a yaranmak için çabalıyorlar. Nagehan Alçıların, Rasim Ozan Kütahyalıların, bavulcuların eskiden de karşılığı vardı.

***

Peki demokrasiden bu kadar yoksun, hak ve adalet tanımaz bu intikam oyununa millet neden tepkisiz?


Onlar da “İntikam Oyunu”nun bir parçası da ondan!

Önemli bir bölümü “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” diyor. Bir bölümü intikamdan gerçekten keyif alıyor. Bir kısmı “eskiden de diğerleri yapmıştı!” diyor.

Ülkede muazzam bir azınlık dışında kimsenin “diğerleri” de dâhil, herkes için demokrasi, özgürlük, hukuk istediği falan yok!

Unutmayın:

“Milletler laik oldukları idarelere kavuşurlar!” veya

“Neysen öyle yönetilirsin!”

(Yurt Gazetesi)

Cüneyt ÜLSEVER | Tüm Yazıları
Hits: 1287