Fransız istihbaratının çuvalladığı eylem!..

~ 20.01.2013, Atilla AKAR ~

Özellikle pazar yazılarını okuyan okurlarım kimi yazılarımı dünya istihbarat tarihinden ilginç olaylara ayırdığımı bilirler. Bu ayın en dikkat çeken ülkesi ise Fransa. Hem paldır küldür Mali’ye saldırması ile hem de “Paris infazları” dolayısıyla Fransız istihbaratının yakın geçmişindeki bir olayını hatırlatayım dedim.

İnsanlar “İstihbarat servisleri” denince genellikle siyasi konularla ilgilenen ve öylesi işler çeviren örgütleri anlarlar. Oysa bu doğru değildir. Daha doğrusu istihbarat servisleri açısından her şey “Siyasi”dir. Sizin için alâkasız gibi görünen konular onların yoğun mesai harcadıkları alanlar olabilir. Nitekim bunların başında da Yeşil / Ekolojik hareket ve çevreci eylemler gelmektedir.

İşte bu tarz operasyonlardan birisi de ünlü çevreci örgüt “Gren Peace” (Yeşil Barış)’in “Rainbow Warrior” (Gökkuşağı Savaşçısı) isimli Yeni Zelanda’nın Auckland Limanı’na demirlemiş gemisinin, 10 Temmuz 1985 gecesi Fransız Dış İstihbarat Servisi (DGSE)  ajanlarınca batırılmasıydı.

Fransa için “Tehdit” oluşturan gemi batırılmalıydı. Batırılmalıydı çünkü çevreci örgüt ve gemisi Fransa’nın okyanustaki nükleer programını protesto ediyor ve “Ekolojik denge”yi bozduğunu iddia ediyordu. Bunun için Fransa’nın o zamanki üst düzey yetkilileri derhal harekete geçtiler. Zaten dönemin Fransız Savunma Bakanı Charles Henru, DGSE şefi Amiral Pierre Lacoste’u makamına çağırarak “Yeşil Barış’la ilgileniniz” talimatını çoktan vermişti! 

Sonunda Fransa çareyi gemiyi “Yüzemez” duruma getirmekte bulmuştu. Ancak bu “Sabotaj”ın “Tereyağından kıl çeker gibi” yapılması gerekiyordu. O kadar ki sırf bu eylem için Yeni Zelanda’ya 50 ajan göndermişler, bunların 20’si batırılma olayında aktif görev almıştı. Sonunda yerleştirilen özel mayın ve patlayıcı düzenekle gemi battı. Olay esnasında fotoğrafçı Fernando Pereira hayatını kaybedecekti.

Lakin küçük bir “Pürüz” çıkacaktı. Ülkeyi terk etmekte geciken “Bay ve Bayan Tuning” uydurma kimlikli biri kadın biri erkek iki ajan Wellington Havaalanı’ndaki pasaport kontrolünde sahte İsveç pasaportlarıyla yakalanacaktı. Dominique Prieur ve Alain Mafart isimli bu iki kişinin DGSE subayları olduğu anlaşılacaktı. Yeni Zelanda polisi bunlara ilaveten 3 ajanın daha ismini saptamıştı. Bir “Skandal” böyle patlak verecekti!

Dönemin “Sosyalist” Cumhurbaşkanı Mitterand ise “DGSE’nin Fransa’nın çıkarlarını korumak için yaptığı eylem değil, beceriksizliği beni kızdırıyor” sözü ile hafızalara yer edecekti. Böylelikle Fransa, olayı soruşturacağına ajanlarını yakalayan Yeni Zelanda’ya ateş püskürdü. Hatta Yeni Zelanda’dan Avrupa’ya Fransa üzerinden gelen ihraç mallarına ambargo koydu. Fransa başka bir ülkenin egemen topraklarında operasyon yaptığı için Yeni Zelanda’dan özür dileyeceği yerde posta koyuyordu. Mitterand sadece İsveç’ten özür diledi. O da ajanları İsveç pasaportu kullandığı için!

İş sonunda Hollanda’nın arabuluculuğuyla tatlıya bağlandı. Ajanlar Tahiti’nin Hao Adası’ndaki Fransız üssüne gönderilerek sözüm ona cezalarını çekeceklerdi. Tabii “Sağlık bahanesi”yle hemen Fransa’ya geri gönderildiler ve “Kahraman” muamelesi gördüler.

Bu da “Büyük ülke”lerin dünya politikalarına halen safça bakanlara “Anekdot” olsun!..


NOT: Kimi yorumlara göre bu eylem devletteki sağcı unsurların Sosyalist Mitterand’a karşı bir komplosuydu. Ajanlarını kendileri yakalattırmışlardı. Ama ben bu teze katılmakta zorlanıyorum!

(Yurt Gazetesi)

Atilla AKAR | Tüm Yazıları
Hits: 1323