ODTÜ Baharı?

~ 06.01.2013, Gündüz VASSAF ~

Yüz binlerce üniversite öğrencisi öğretim üyeleriyle birlikte, kurumlarını sil baştan yeniden oluşturmanın tarihi fırsatıyla karşı karşıya.

Öğrenciyken spor yazıları yazdığım üniversite gazetemden geçenlerde mektup geldi. Yirmi yıldır, faaliyetlerini rektörlükten kiraladıkları binada yürütüyorlardı, Washington’da sahibi oldukları yeni yerlerine taşınacaklarmış.
Üniversite yönetimiyle böylece yolları tamamiyle ayrılacak. Her anlamda bağımsız, kendi ayakları üstünde duran gazeteleri olacak. 

***

Yukarıdaki paragraf bu yazıda söylemek istediklerimi özetliyor.
Üniversite sesini polis saldırıları ve protestolarla değil öğrencilerin de katılımıyla belirlenen gündemiyle duyurabilmeli.
Ülkede birçok kesimin maruz kaldığı baskının, medyayı sindirirken üniversiteleri de patlama noktasına getirmesi, gerek hükümet gerek üniversite yöneticilerini en hafif deyimiyle şaşırttı.
ODTÜ’de beş bin küsur öğrenci ve öğretim üyesinin katılımıyla olaylardan sonra gerçekleştirilen üç günlük demokrasi şöleni, toplumun bu dinamik kesiminin çeşitli konularda düşüncesini açıklamaya ne kadar aç bırakıldığının ifadesi.
Devlet şiddetini seferber eden slogan, yumurta ve taş ise ifade yolları bastırılmış toplumların çaresizliğinin...
Üniversitelerde olay çıkmaması isteniyorsa, çözüm polisle sindirme ve disiplin yönetmeliklerinde değil, tam tersine öğrencilere çok görülen özgürlüğün önündeki engellerin kaldırılmasında.
Üniversitelerde akademik özgürlük ve kurumsal özerkliğin esas kılınmasında. Lakin, devlet teşvikinde özgürlük bekleyen bir toplumun vay haline.
Türkiye’de üniversitelerin ataleti 12 Eylül’le işbirliğinden bu yana, istisnalar dışında, ibret verici. YÖK’le yaşamasını öğrendiler.
YÖK’ün kapıkulluğuna alıştılar. Kadro ve terfi peşinde bencilleşip bürokratlaştılar. Kariyerizmin kuyusuna düştüler. Çeşitli konularda sempozyum, toplantı vs. düzenlerken kendi öz meselelerinde sus pus oldular.
Sivil iktidarların sahiplendiği askerin YÖK’ünü otuz küsur yıldır sessizce sineye çektiler. Totaliter bir yapıya şartlanmalarında, inisiyatif nedir unuttular. Şimdi aynı boynu bükük edilgenlikle YÖK’ün ticari bir anlayışla şirketleşme modelinde hazırladığı yeni üniversite yasasını çıkarmasını bekliyorlar.
Kendi hazırladıkları yasa taslağı varsa bilmiyoruz.
Ama şundan emin olabiliriz:
Medyanın önemli bir kısmı ve çeşitli üniversite rektörleri ODTÜ’ye saldırıyı görmezden geldi. Yarın aynı unsurlar Ankara’nın gözüne girebilmek için kamoyuna yeni üniversite yasasını satmaya soyunacak. Üniversite ne yapacak? Bunu da YÖK gibi kabullenecek mi? Protesto sığlığında alışılagelmiş imza kampanyalarıyla mı yetinecek?
Yoksa, ODTÜ sayesinde kısmen yeniden bulduğu sesini kalıcı kılabilecek mi?
Öğretim üyeleri ve öğrencilerin kendi kurumlarında olup biteni sağlıklı bir şekilde paylaşmaya, kurumlarının geleceğini birlikte haberleşerek oluşturmaya ihtiyaçları var. Sosyal medya üzerinden de geliştirip sahiplenecekleri bir çerçeve üniversite yasasını tartışmaya açmalarının, üniversite gündemini Ankara’nın değil, kendilerinin belirlemelerinin zamanı çoktan geldi. 

***

Kamuoyu üniversitede olaylar çıkmasında tedirgin olmaktan öte yıllardır öğrenciyi suçlu bulma şartlanmasında oluşturuldu. Bugün de öyle. Bu çarpıklığı düzeltmek üniversitelere düşüyor. Yüz binlerce üniversite öğrencisi öğretim üyeleriyle birlikte, kurumlarını sil baştan yeniden oluşturmanın tarihi fırsatıyla karşı karşıya.
Türkiye “Üniversite Baharı’nı” bekliyor.

(Radikal)

Gündüz VASSAF | Tüm Yazıları
Hits: 1117