Washington mesajı

~ 25.12.2012, Melih AŞIK ~

AKP demokrasisinin cilaları döküldü... İleri demokrasi diye yutturulmak istenen şeyin biber gazı ve tazyikli sudan ibaret olduğu iyice ortaya çıktı...
Vatandaş Ankara’da Cumhuriyet bayramını kutlayacak... Polis yürütmüyor.
Kahramanmaraş’ta katliam kurbanlarını anacak... Polis izin vermiyor...
ODTÜ öğrencisi demokratik gösteri hakkını kullanacak.. Gazlanıyor...
Tutuklamalar uzun süredir yargısız infaza dönüştü...
Yasa dışı dinlemeler,çakma kanıtlar, tertipler...
Savunma avukatlarının susturulması,
Ülkemiz tam bir “polis devleti’’ halindedir.
Demokrasinin dibe oturduğunu görmek istemeyenler de görüyor artık.
Dış dünya istese de AKP iktidarını savunmakta zorlanıyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in “Türkiye en büyük gazeteci hapishanesi” tespiti dünya basınında geniş yer buluyor. Düşününüz Çin’de 30, Suriye’de 21 gazeteci hapiste... Türkiye’de bu sayı 72... Gazetecilikten yattığı kesinleşenlerin sayısı 46...
Washington Times Gazetesinde Luke Montgomery, ABD’nin faydacı yaklaşım sonucu ilkelerinden taviz vermesini, Türkiye’de olup biteni görmezden gelmesini eleştiriyordu önceki gün. Yazar, “ABD’nin Erdoğan’a yersiz desteği” başlıklı yazısında, İslam dünyasına model ülke diye gösterilen Türkiye’deki insan hakları ihlallerini hatırlatıyor, Erdoğan’ı Osmanlı padişahlarıyla karşılaştırıyor, yazıyı şöyle bitiriyordu:
“Başkan Obama’nın, dostu Erdoğan’ı çağırıp samimi bir sohbette ona özgür bir halkın hukuki liderinin ne demek olduğunu anlatmasının zamanıdır. İlkeleri faydacılığın üzerine çıkarmanın da zamanıdır. Ankara’da bir padişah bulunması Batı’nın en son ihtiyacıdır.”

 

Soykırım ticareti...
Danimarka Kraliyet Kütüphanesi’nde geçen ay “Ermeni Soykırımı” sergisi açılmıştı... Türk Büyükelçiliği bu girişime tepki gösterince Kütüphane Müdürlüğü Türkiye’ye de “Alternatif Sergi” açması teklifinde bulunmuştu.
Bunun üzerine ABD’de yaşayan Taner Akçam, kütüphaneye yönelik bir bildiri kaleme aldı. Türk devletinin alternatif sergi açmasına izin verilmemesini isteyen bildiri, Danimarka’nın günlük gazetelerinden Berlingske Tidende’de yayımlandı. Bildirinin altına şu 37 isim de “aydın” sıfatıyla imza atmıştı:
“Fikret Adanır, Taner Akçam , Ayhan Aktar, Cengiz Aktar, Cengiz Algan, Ahmet Altan, Maya Arakon, Oya Baydar, Yavuz Baydar, Osman Baydemir, Murat Belge, Halil Berktay, İsmail Beşikçi, Hamit Bozaslan, İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Aydın Engin, Fatma Müge Göçek, Nilüfer Göle, İştar Gözaydın, Gençay Gürsoy, Ayşe Hür, Prof. Ahmet İnsel, Prof. Ayşe Kadıoğlu, Gülten Kaya, Ümit Kıvanç, Ömer Laçiner, Roni Margulies, Baskın Oran, Cem Özdemir, Esra Mungan, Sırrı Sakık, Betül Tanbay, Zeynep Tanbay, Turgut Tarhanlı, Ufuk Uras, Şanar Yurdatapan.”
Niteliği belli bu aydınlara karşılık birkaç gerçek aydın da Kopenhag Kütüphanesi’ne teşekkür etmiş, “Türkiye de kendi tezlerini ortaya koysun, kamuoyu özgürce oluşsun” mesajı yollamışlar. Demokrat adam ülkesinin sesini kesmeye, halkının ifade özgürlüğüne engel olmaya çalışır mı? Demokrat bir Ermenistan vatandaşı da bunu yapmazdı...

 

Erdoğan “Ofisimden böcek çıktı” diyor.
Haşeratı beslemenin de bu riskleri var işte!

 

Soner
OdaTV’nin çağrısını birlikte okuyalım...
“Gazetecilik yaşamını, illegal yapılanmaları ve faili meçhul cinayetleri ortaya çıkarmaya adamıştı.
682 gün önce onlarca polisin evine girmesiyle özgürlüğü elinden alındı.
682 gündür tutuklu.
Onun adı Soner Yalçın.
Gazeteciliğin yargılandığı OdaTV davasının tutuklu sanığı.
Yargılandığı mahkeme onun hakkında ‘Kaçma şüphesi YOK’ diyor.
‘Delilleri karartma şüphesi YOK’ diyor.
Ama siz bu satırları okurken o hâlâ tutuklu...
Siz bu satırları okumak için 1 dakikanızı ayırdınız.
O, tutukluluğunun 682’nci gününde tekrar hakim karşısında.
Suçsuz bir insanın 682 gündür neden hapiste olduğuna tanıklık etmek için 1 duruşmaya gelir misiniz?
Sizi 27 Aralık Perşembe sabah saat 9’da İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne bekliyoruz.”

 

Erdoğan “Beni bile dinliyorlar” diyor.
Bu ülkede dinleyenler yabancı değil ki!
“Savcısıyım” dediği davanın telekulakçıları...
Akif Kökçe

 

Gizli
Ergenekon davasından 4.5 yıldır tutuklu olan gazeteci Hikmet Çiçek 14 Aralık günü yaptığı konuşmada, o güne kadar mahkemede dinlenen “gizli tanıklar”ın verdikleri ifadelerden bazı pasajlar okudu. İşte o tanıklar ve ifadeleri.
“Cezaevinde başsavcının odasında birlikte rakı içerdik.”
Gizli tanık Hisar.
* * *
“Zar oynarım, yanık oynarım, pavyon alemine takılırım.”
Gizli tanık Poyraz.
* * *
“Veli Küçük köpeklerimi zehirledi, atımı kesti.”
Gizli tanık 15.
* * *
“Kola içirdiler, bademciklerimi aldılar.”
Gizli tanık Akdeniz.
* * *
“Ordu müdahale etsin diye telgraf çektirdiler.”
Gizli tanık Kurşun.
* * *
“Saddam Hüseyin’in ajanını ilaçla uyuttum, çantasını aldım.”
Gizli tanık Aydos.
* * *
“Bombaları atmak için Muzaffer Tekin 500 bin dolar teklif etti.”
Gizli tanık 9.

 

İzmir Valisi Cahit Kıraç, Menemen’deki Kubilay’ı anma törenine bu yıl da katılmamış.
Normaldir. Katılsaydı onun da kellesi giderdi!
Fahrettin Fidan

(Milliyet)

Melih AŞIK | Tüm Yazıları
Hits: 1305