Hülya Avşar'ın selamı var!

~ 20.11.2012, L. Doğan TILIÇ ~

Bahtız bedevinin çölde neyle karşılaştığını liderlerden duydunuz; “bahtlı adam”ın ormanda karşısına çıkanı da ben söyleyeyim: Hülya Avşar!

 

Malum; hafta sonu İstanbul’daydım. 68. günde biten açlık grevlerinden ölüm çıkmasın diye, yakamıza yapışan vicdanımızın sesini haykırarak, hükümeti vicdan siyasetine çağıracaktık. Sekiz köşe yazarı; Ahmet Hakan, Balçiçek İlter, Can Dündar, Hikmet Çetinkaya, Koray Çalışan, Nedim Şener, Zülfü Livaneli ve bendeniz hazırladığımız bir metni İstiklal Caddesi’nde yürüyerek dağıtacaktık.

 

Sayımızın azlığına, konunun ağırlığına bakmadan, bıkmadan, bu işe hazırlandık ama, malum yürüyeceğimiz duyulunca, daha yürümeden, açlık grevleri sonlandırıldı.

 

Tarih belki bu hayırlı sondaki payımızdan söz etmez. Ancak, şu iki ismi mutlaka anacaktır: Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan.

 

Malum; onca insan ölümün eşiğinden Öcalan’ın “Bıraksınlar” mesajı ile döndü. Her eylemi siyasi sonuçları ile değerlendireceksek, şu kesin ve net: Bu sonuç, Öcalan’ın Kürtler ve PKK üzerindeki etkisini bir kez daha ortaya koymuş, liderliğini pekiştirmiş, “Kürt sorunu çözülecekse, bu ancak Öcalan’la olur” algısını güçlendirmiştir.

 

Süreç boyunca yaptığı “şov, şantaj, kuzu kebap, idam” açıklamaları yüzünden Başbakan’a kızanlar bir kez daha düşünsün ve haksızlık etmesinler!

 

Erdoğan’ın, Öcalan’ın gücünün altını çizmek, bunu yedi düvelin gözüne sokmak için değil de, sırf had bildirmek için gerilimi tırmandırdığını ileri sürmek Başbakanımızın aklına hakaret olur!

 

Neyse, bir felaket yaşanmadan sonuç alındı ya, varsın tarih yapılmayan yürüyüşümüzün bu sonuçtaki rolünden söz etmesin. Bizim öyle sahne çalmak gibi bir derdimiz olmaz!

 

Lakin, o yürüyüşe ne kadar ciddi hazırlandığımızı anlatmazsam tarihe ayıp olur. Diğer arkadaşları bilmem, ama beni hazırlayan bizim İlyas (Başsoy) oldu. “Abi” dedi, “İstiklal’de yürüyüş deyip geçme. Zordur. Kondisyon gerekir. Gel sana Belgrad Ormanı’nda kondisyon yükleyelim biraz”.

 

Bir İstanbul cahili olarak teslim oldum İlyas’a. Gittik. 6 km.lik parkuru, ben önde, antrenörüm İlyas 5 km arkamda tamamladık. İlyas bir yandan arkamdan yetişmeye çalışıyor, bir yandan da eylem hazırlığımızın sonraki aşamalarını planlıyor: “Abi, hiç belli olmaz. Ünlü falan dinlemezler. Pek tanınmayan diğer yazarları senin uluslararası ünün de kurtaramaz. Hepinizi toplarlar İstiklal’de. Siz de açlık grevine falan başlarsınız. Fotoğrafınız dökülür ortaya, kuzu kebap yerken çekilmiş. Hem yürüyüş kadar açlık grevine de hazırlanmak, yağ depolamak gerek. Gel buradan sonra bir yerde kuzu kebap ısmarlayayım sana.

 

İlyas’ın kulağımı okşayan sözlerinin güzelliğini, gözümün önüne çıkan bir başka güzellik bastırdı: Hülya Avşar, köpeğiyle yürüyüşte!    

 

Tabii, tanışıklığımız epey eski, vesile olan da bizim Soner (Yalçın). 89 Kasım’ında Ankara’ya bir programa geldiğinde Hülya Hanım, tutturmuştu Soner; “Şefim, n’olur, gidip röportaj yapalım. N’olur!” diye. Gittik, yaptık. Burada yerim azaldı, o hikayeyi de anlatırım bir ara.

 

Ormanda birden karşılaşınca, öğrencilerim dahil çok insanla paylaştığım bir düşüncemi yüzüne de söyledim Avşar’ın: “En saygı duyduğum kadınlardandır. Şöhret olma sürecini bu denli kendisini ve öz güvenini geliştirme sürecine dönüştürmüş bir başkasını tanımıyorum”.

 

Kaç şöhret tanırsın ki” diye bıyık altından gülenlere anımsatayım, bu köşede yazmıştım; Jennifer Lopez’le de epey yakınlığım vardır!

 

Neyse, Soner’e ne kadar üzüldüğünü anlattı, Hülya. İçten... “Ne yapabilirim” diye dertlendi. Ve “çok ama çook” selam söyledi. Buradan iletiyorum ki, Soner de alabilsin selamı.

 

Soner için sevinemedik geçen hafta. Ama; Esad’a sesimizi duyurup, Cüneyt’i alabildik! Yürüyeceğimizin duyulması yetti grevleri bitirmeye!

 

Şimdi, niyetlenip de yürüyemeyenlere sesleniyorum. Tarih yazmayacak olsa da, biz bu işteki rolümüzü küçümsemeyelim, hatta gelin test edelim: Aynı grup, Soner’in 27 Aralık’taki duruşması öncesi, aynı yerde yürüyeceğimizi ilan edelim.

 

Belki, Hülya da katılır bize. Daha yürümeden, bırakılır Soner!

(Birgün)

L. Doğan TILIÇ | Tüm Yazıları
Hits: 1303